Çatışma

266 27 6
                                    

Hakkari'de ki kişlada gün doğmuştu , gözlerimi zar zor açtığımda karşımda bütün ihtişamıyla güneş- yok yok komutan duruyordu . Komutanı görmemle hemen toparlanıp ayağa kalktım ve selam pozisyonunu aldım . Komutan benim hızlı hareketlerini görünce sitemkar bir gülüş yerleştirdi suratına ve ardından odadan yavaş yavaş ayrılırken

"Timleri topla ,bahçeye çıkın !" Diğe emir vermesi üzerine hâlâ fosur fosur yatan Buğra gözüme çarptı ,tövbe tövbe ya ne cins bir yatış şekli var bu çocuğun ,yorganı tamamen üstünden almış bacaklarının arasına sıkıştırdıktan sonra kollarıyla da yastığına sıkı sıkı sarılıyordu sanki çalacaklar . O an aklıma gelen ama kısa çok kısa bir zaman dilimi vazgeçtiğim bir fikir aklıma geldi zaten hemen sonra yapmak için odadan ayrıldım ,daha doğrusu şimşek gibi fırladım ,gerçi şimşekler fırlamaz ama olsun .

Beş on dakika sonra yanıma Mirza'yı da alarak bir leğen bulduk ve içine buz gibi su doldurup odaya geldiğimizde Murat kamerayı hazırlamış kayda alıyordu ve diğerleri bizi izliyordu ,lan bunlar ne ara uyandı !! Bizim timdeki herkes ve timi kapıda bizi izliyordu Buğra bu iki tim arasında uykusu en ağır insan olabilirdi gerçekten ,uyku bağımlısı olanlar bile bu anı kaçırmamak için yataklarından ayrılıp gelmişlerdi .

Mirza'ya kaş göz yaptım ben yatağın diğer kısmına geçerken Mirza kaçabilmek için kapıya yakın olan kısmı seçmişti kendisine ama bilmediği bir şey yardı- .

Ben yerimi aldıktan sonra sadece dudaklarımı oynatıp ' Biiir ,ikiii, üççç' dedikten sonra Mirza ile aynı anda leğen dolusu suyu boşalttık Buğranın üstüne ,ilk başta küfür edicek gibi olunca Mirza'nın ucunu bıraktığı leğeni indirdim kafasına çünkü komutan kapıdan bizi izliyordu zaten sonra şaşkın ördek yavrusu gibi gözlerini açmış bir şekilde hepimizin onu izlediğini ve bağzılarımızın ben dahil kahkaha attığımız görünce -ilk işi olan ,yani yanındaki ve alt rütbeye sahip olan kişi ;bu Mirza oluyor- hemen paçasından yakaladığı gibi yere düşürmüş ve vurmaya başlarken aynı anda söyleniyordu .

"Lan ben sana ödetmezmiyim ha bunu ,haa ,sen gördün gününü Ordu'ya dönelim ben sana ne yapacağımı biliyorum . Lan ben seni kışın ortasında Karadeniz'e sokmazmıyım lan seni ,haa"

En sonunda Mirza'ya acıyıp Buğra'nın ensesinden tuttuğum gibi onun yerinden kaldırdığında Mirza bulduğu ilk boşluktan kurtulup koşarak odadan çıkmıştıki sonra eliyle kapının pervazını tutarken dönüp sırıttı .

"Hehe YİNE YAPCAM Kİİİİ" dedi ve koşarak giderken Buğra olduğu yerde çırpınıyordu ,en sonunda onu hâlâ tutarken kapıya öldürücü baakışlar sundu ve bıkkın bir şekilde bana bakmaya başladı . Ben bıyık altından gülerken sinirini bende çıkardı .

"Ya ne yapıyorsunuz be ,bir rahat yatırmadınız ,ama ben bunun öcünü alırım sen gör "

"Yav he he ,hadi kalk ,koğuşta bu kadar yatılırmı lan ,tatile gelmedik göreve geldik "

"Hadi ya ben de Hakkari'ye tatile geldik sanıyordum ! İyiki haber verdin !"
Gözlerimi bayıp tişörtümğ düzeltip dışarıya çıkarken onun duyabileceği bir şekilde söylenmeye başladım ,o da homurdanıyordu

"Hadi gel kahvaltı hazır ,seni bu kadar beklediğimize dua et ! Çabuk ol!"

***

İki timde hazırlanmış şimdi helikopteri bekliyorduk dağa gitmek için ve biz bu bekleyişteyken komutan gelip ne yapmamız gerektiğini ,düşmanın kaç kişi olduğunu , ZEO adındaki turuncu kodla aranan teröristi sağ istediklerini bildiriyordu . Teşkilattan aldığımız bilgilere göre çok değillerdi ,biz toplam 40 kişilik timken onlar da 48-49 kişilerdi ama âlimallah onları çıtır çıtır yiyecek cengaverler vardı bizimde aramızda ki Delü bunlardan biriydi . Delü her iki timin en söz dinlemezi en teröriste aç oldu ki ikisininde babalar terörist saldırısında şehit düşmüş iki yiğit erdi taa o zamanlar . Bizim delülerde intikam peşindeydiler ,gerçek isimlerini hatırlamam onlarla tanıştığımızdan beri isimleri Deli olarak biliniyor .

Onlar bizim timlerin cengaverleri ,deli yürekli ölüme kafa tutucak kadar cesur ve şehadete aç Delülerdi onlar .

Komutan görevleri anlatıktan sonra helellik istedi hepinizden bizde ona karşılık verdikten sonra gelen helikoptere binerek çatışma alanından yaklaşık kırk kilometre uzağa bizi bırakıp ayrıldıktan sonra bizde yürümeye başladık .

***
Mağra ağzına gelince Hilal timinin komutanı olan Yusuf timini alıp dağın arkasına doğru ilerlerken bizde öncepheden etrafı konturol edip görevlendirilen yerlere geçiyorduk . Herkes yerlerine geçtikten sonra Yusuf'un telsizinden kesik kesik sesler gelmeye başladı o sırada yanımda olan Buğra ile kısa bir bakışmamız olduktan sonra onu bizim timin yanında bırakarak Hilal timinin yanına gitmeye başladım seri ama sesiz adımlarla ilerlerken birden kurşun sesleri duymaya başladım ama ne ben nede Yusuf böyle bir talimat vermemişti ,kaşlarımı çatıp bir an önce Hila timinin yanına doğru gittim .

Onların yanına vardığımda gördüğüm şey hiç normal değildi . Askerler nerde ?!

Tam elimi telsize atıp çalıştırıcaktım ki belimde hissettiğim baskıyla yüzüm düştü ,ne yani bizim geleceğimiz den haberdarlarmı ? Ama nasıl !?

"Hemen elindeki silahı bırakasan gomutan !"
Hay ben komutanına ! Tam içinden saydırıcağım sırada boş verip silahı bıraktım nasıl olsa Buğra bir terslik olduğunu anlar gelir .

Silahı bırakıp yüzümü arkamdaki teröriste döndüğümde ıslık sesi gibi gelen kurşun adamın iki alnında durdu . Arkama hızla döndüğümde Cafer bulunduğu mevkiden selam verdi . Sonra telsizden konuşmaya başladı.

"Alkan komutanım ,Yusuf komutanım içeri girdi "

"Eyvallah"
Dedikten sonra yerdeki silahı alıp son hız içeri girdiğimde çatışma başlamıştı ,ne var ne yok hepsini öldürmüştür dışarı kaçanlarıda her iki timin keskin nişancıları hallediyordu .

Çatışma iki saat sürdükten sonra nihayet şerefsizi yakalmıştık ,bizi görünce nasılsa yalvarmaya başladı pislik !

ZEO'yu Mirza'nın yanına oturttuk yol boyu elindeki çakıyı adamın dizine bastırıp durdu bizde sanki görüyormuş gibi yapıyorduk . Biz her 'yapsaydı bacağın kanamıştı şimdi' dediğimizde o inkar ediyor onun inkarına karşılık  Buğra ensesine okkalı tokatlar yapıştırıyordu .

Allah'ıma binlerce şükür sağ salim kışlaya varınca Yusuf turuncu kodu alıp komutanın yanına gittiğinde bizde üzerlerimizi değiştirdik ,dışarı hava almaya çıkınca telefonuma gelen mesajla şaşırmadım değil açıkçası .

Orman Gözlü : Allah emanet olun komutanım ...

ÜSTEĞMENCİM {Texting} Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin