Chan pov:
Sabah uyandığım da saat 12.58'di.Öğlen olmuştu.Changbin'e seslenip uyandırdım ardından da tuvalete gittim.İşlerimi hallettikten sonra aşağıya inip kahvaltı hazırladım.
"Changbin,hâlâ uyanamadın mı!"
Bunu dediğimde kalkmış,merdivenlerden iniyordu.
"Kalktım,kalktım.Minho ile konuşuyordum."
"Ne dedi?"
"Akşam onu deli ettiğimizi söyledi.Saat 04.00 gibi gelmişiz eve."
"Aa baya geç dönmüşüz,ben hiçbirşey hatırlamıyorum."
"Bende,baya bir içmişiz anlaşılan."
"Evet,öyle görünüyor."
Sofraya oturup kahvaltı etmeye başladık.Kahvaltımız bittikten sonra telefonum çalmaya başladı.
"Alo,efendim?"
"Tamam,birazdan evden çıkacağım."
Telefonu kapattıktan sonra Changbin merakla yanıt bekliyordu.
"Kim ve ne dedi?"
"Jisung,beni kafeye çağırıyor."
"Aa doğru ya,bugün işinin ilk günü."
"Evet.Neyse ben kalkıp giyineyim."
Odaya doğru ilerledim.Üstüme beyaz tişört,altıma ise yandan beyaz çizgileri olan siyah bir eşofman giyindim.Evden çıkarken Changbin'e öpücük verdim ve kapıyı çekip çıktım.Arabaya binip hızlıca kafeye vardım.
Kafenin önüne geldiğimde Jisung pembe bir önlük ile tabaklara kek koyuyor,Seungmin ise onun yanında içecek dolduruyordu.Üstelik ikisi de bu toz pembesi kafenin yanında renkli renkli giyinip parlıyorlardı.Ben ise biraz sırıtacaktım.
*sihirli annemdeki betüşün kafesi gibi minik toz pembe ve mavi bir kafe gibi düşünün*
İçeri girdiğimde Jisung beni gördü.
"Chan bu kafeye böyle mi geldin cidden."
"Ya nereden bileyim bu kadar süslü olduğunu."
"Süslü değil ki,sade,toz pembe ve mavi renkte bir kafe burası."
"Herneyse işte."
Üstüme önlük geçirdikten sonra tezgahın başına geçtim.Seungmin yeni gelen müşterilere bakarken bizde Jisung ile 4 tane tabak ve 4 tane de bardak çıkarıyorduk.Seungmin siparişleri alıp yanımıza geldi ve kağıdı tezgaha bırakıp bir diğer müşterilerle ilgilendi.
2 tane kakaolu,2 tane vişneli kek ve yanına da kola sipariş etmişlerdi.Jisung kakaolu kekleri tabağa koyarken bende vişneli olanları koymuş ardında bardaklara kolaları doldurmuştum.Siparişi hazırlayınca Seungmin'e seslendik.
Tepsiyi almaya geldiğinde bir tane daha kağıt bırakmıştı.2 tane muzlu kek ve meyve suyu istemişlerdi.Jisung kekleri koyarken ben de dolaptan meyve suyu çıkartıyordum.Yine Seungmin'e seslendik.Hızlıca tepsiyi alıp siparişleri masaya bıraktı.
Seungmin yanımıza geldiğinde Jisung tezgahın arkasında 3 tane sandalye çıkardı ve oturmamızı söyledi.Sohbet ederken bir anda Jisung ayağa kalktı.
"Ne oldu aşkım?"
"Limonata bitmiş,depoya gidip 2 koli getireyim."
Jisung giderken arkasından seslendim.
"Bekle yardıma geleyim,ağır olur."
Jisung ile sürgülü kapının ardına geçerken içerisinin bayağı geniş olduğunu gördüm.İçerinin bir kısmında içecekler ve yiyecek yapmak için kullanılan malzemeler,bir kısmında ise ikili koltuk ve iki tane kapı vardı.Birisi giyinme odası diğeri ise temizlik odasıymış.
Kolileri alıp içeri gittiğimizde kafenin telefonu çalmıştı.Ellerimiz dolu olduğu için Seungmin açmıştı.
"Alo,Cloudy kafe buyurun?"
"Aa,sen miydin Changbin.Tamam veriyorum."
Seungmin telefonu bana uzattığında limonataları bırakıp telefonu almıştım.
"Efendim canım?"
"İşler nasıl hayatım?"
"Gayet iyi."
"Sevindim.Yanınıza geleceğim,evden birşey istiyor musun?"
"Yok hayatım,bekliyoruz."
Telefonu kapattıktan sonra limonataları yerleştirmeye devam ettim.Kısa bir süre sonra da Changbin gelmişti.Kapıdan girer girmez yanıma gelip yanağıma bir öpücük bıraktı.
Jisung ve Seungmin ile de selamlaşıp sarıldıktan sonra Jisung,Changbin için arkadan bir tane sandalye çıkarttı.Beraner sohbet ederken müşteri geldi.Seungmin kalkacakken oturmasını işaret edip "Ben hallederim,siz konuşun." dedim.
Tezgahtaki defter ve kalemi alıp masaya doğru adımladım.
"Hoşgeldiniz,ne alırdınız?"
"2 tane çilekli pasta."
"İçecek ister misiniz?"
"Hayır,teşekkürler."
"Peki,siparişiniz 5 dakikaya geliyor."
Hızlıca tezgaha gidip kağıdı Jisung'a uzattım.Bir çırpıda hazırlayıp tepsiyi elime verdi.Hızlı ve dikkatli adımlarla masaya gidip pastaları bıraktım.
"Afiyet olsun."
Arkamı döndüğümde bana gülümseyerek bakan Changbin'i fark ettim.Onun o güzel yüzünü güldürebildiğim için kendimle gurur duydum.
"Ah,Chan söylemeyi unuttum.Sabah 08.00'de gelip 13.25'te eve döneceksin,senin için uygun mu?"
"Tabiki uygun."
"Bugün biraz geç çağırdım,bir anda gelişti.Hadi gene iyisin."
Jisung'un dediğinde güldükten sonra saate baktım.Zaman çabuk geçmiş olmalıydı.Changbin eve gitmek için hazırlanırken Jisung'a döndüm.
"Bugün kaçta çıkacağım?"
"Birazdan çıkabilirsin,ilk günden fazla yorulma."
"Tamam,teşekkür ederim."
Changbin hazırlanmayı bırakıp beni beklemeye karar verdi.Çıkış saati geldiğinde Jisung ve Seungmin ile vedalaştılar.
Changbin'in elinden tuttum,arabaya kadar böyle gittik.Arabaya bindiğimizde Changbin şarkı açmıştı.Hemde "This ı love" şarkısını.Changbin ile tanıştıktan sonra,yürüyüş yaparken bu şarkıyı dinlerdik hep.
Şarkının sesi hafif açıkken eşlik ediyorduk.
"And now ı don't know why
She wouldn't say goodbye
But then it seems that ı
Had seen it in her eyes
And it might not be wise
I'd still have to try
With all the love ı have inside
I can't deny
I just can't let it die
Cause her heart's just like mine
And she holds her pain inside
So if you ask me why
She wouldn't say goodbye
I know somewhere inside
There is a special light
Still shining bright
And even on the darkest night
She can't deny
So if she's somewhere near me
I hope to god she hears me
There's no one else could ever make me feel
I'm so alive
I hoped she'd never leave me
Please god you must believe me
I've searched the universe and found myself
Within' her eyes..."Diğerlerine göre uzun bir bölüm oldu ama olsun.İyi gecelerr.💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love ♡ | Changchan
Random"Sence ben iyi bir baba olabilir miyim?" ~~~ "Çok iyi bir babasın Chan."