HYUNJIN

514 43 13
                                    

Felix'in gözlerindeki ateşi görebiliyordum.







H: Kendine gel sevgilim.










Felix derin nefes alıp vermeye başladı.










H: Polisler gelecek ve onun işi artık bitmiş olacak. Emin ol hayatı boyunca bu acı ona yetecek. Gördün, beni öptüğünde nasıl acı çektiğini.











Felix hızlı hızlı nefes alıyordu ve o nefesi sakinleştirmişti.











H: İşte böyle.









İçeriye Lowell, Minho ve Changbin ve Chan hyung girdi.










CB: Siktir ne olmuş burada?!










KD: S-siz...siz kimsiniz?









Changbin hyung, Kang-dae'nin yanına gitti ve ona doğru eğildi.










CB: Ahh şu suratının haline bak! Kan içinde. Hyunjin iyi becermişsin.











H: Aslında ben hiç bir şey yapamadım.











M: BEKLE HEPSİNİ FELİX Mİ YAPTI?!










H: Eğer ona engel olmasaydım silahı kafasına sıkacaktı.











BC: Silah mı?!








JW: Silahı ben aldım.







L: Vay be!








Felix'in elindeki eldivenleri çıkardı ve cebine koydu.









H: Ju-won bana hemen şimdi ailenin oturduğu yerin adresini at. Endişelenme, onlara destek çıkacağım.









JW: Teşekkür ederim efendim. Size ne kadar teşekkür etsem azdır. Hayatım boyunca size minnettar olacağım.










Ju-won ailesinin adresini bana gönderdi.










JW: Tekrar teşekkür ederim efendim...Aslında o telefondaki kanıtlara ihtiyacınızın olduğunu düşünmüyorum.










H: Nasıl yani?













JW: Umarım Teşekkürümü böyle kabul edersiniz.










H: Ne demek istiyorsun?










KD: Felix...sa-sana son bir şey sö-söylememe izin ver...








Kang-dae öksürdükçe ağzından kan geliyordu.











KD: K-kardeş oldu-olduğumuzu bilse-bilseydim...bunların hiç biri-birini yapmazdım...özür dile-













JW: Peki ben PİÇ HERİF!?!?BENİM KARDEŞİME YAPTIKLARIN! KENDİ ELLERİMLE GÖMDÜM ONU! SIRF SEN AİLEME ZARAR VERME DİYE!











KD: Ö-öldürmeseydim ikim-ikimiz de yanacaktık.











JW: İKİMİZ Mİ?! SENCE BEN SENİN NE KADAR SİKİNDEYİM! SADECE KENDİNİ DÜŞÜNDÜN!











Ju-won bana baktı.










JW: Size güveniyorum efendim. Aileme destek çıkacağınıza eminim. Sizden ricam aileme yurtdışında olduğumu ve uzun bir süre dönemeyeceğimi söyleyin...ve lütfen size olan Teşekkürümü kabul edin.












Ve silah patladı.



Hepimiz dona kalmıştık.









JW: Bitti...siz ve ben...kurtulduk.









Polisler gelmişti.










JW: Her şey için teşekkür ederim.








— POLİS!










Ju-won ellerini kaldırırken silahı bıraktı. Silah Kang-dae'nin ölü bedeninin üstüne düştü.










JW: BEN VURDUM! ONU BEN ÖLDÜRDÜM!








2 polis Ju-won'u kelepçeleyip götürürken Ju-won bana bakıp gülümsedi.









CB: Si-siktir!









L: Sanı-sanırım kusacağım.








Polislerden biri yanımıza yaklaştı.









— Şikayette kim bulundu?









BC: Ben, biz hepimiz buradan geçiyorduk ve sesler duyduk. Kötü bir şey olduğunu anlar anlamaz sizi aradım. Fakat...çok geç kaldınız.









— Anlaşıldı. Karakola ifade vermeye gitmeniz gerek. Çünkü olaya şahit oldunuz. İfadenizi verdikten sonra ayrılabilirsiniz.










H: Biz gidelim o zaman.

SONSUZLUK [HYUNLIX]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin