-Bölüm 3: Pizza-

58 7 9
                                    

Emirhan elindeki bıçak ve palayla birlikte sırt çantasını da çıkartıp ofis masasının yanına bıraktı. Dar odanın iç karartıcı atmosferi, dağınık eşyaların verdiği huzursuzlukla birlikte daha yoğun bir karanlık salıyordu insanın içine. Bunalmış bir yüz ifadesi ile söylendi bir süre. Temizlenmeye nereden başlayacağı konusunda hiçbir fikri ve hevesi yoktu. Derken uzaklardan gelen bir takım cam kırılma sesleri kendine getirdi onu. Eğilip bidonlardan birine uzanmışken hareket etmeyi bir an için durdurup sese odaklanmaya başladı. Otogara girdiği merdivenlerin olduğu yönden gelmişti sesler kulağına. Kısa süren sessizliği bir takım boğuk ayak sesleri bozdu o sırada. Boğuşma sesleri duyduğuna emindi. Ardından bir insan sesi de duymuştu. "Hızlı düşünmeliyim" bu cümle turladı birkaç sefer kafasının içinde.

Emirhan: Yardım edersem oda artık güvenli kalmayabilir. Etmezsem uyuyamam. Belki de boğuşma seslerimle harekete geçen kuduzlar yüzünden birinin başı belaya girm-... Ooff!

Palası ile bıçağını tekrar  yerden alıp kapının kilidini açtı ve koridorun diğer tarafının sonundaki kuduza ses vermeden koşar adımlarla çıkışa yönelmeye başladı. Her beş saniyede bir arkasını kontrol edip o kuduzun dikkatini çekip çekmediğine bakıyordu. Stresten titremeye başlayan nemli dudakları aynı sırada hızlı yürüdüğü için düzensiz nefeslerini garip bir sese dönüştürüyordu. Soğukta titrerken çıkan o çaresiz ses gibi... Tüm bu acizlik olarak tabirlendirdiği yönlerini bir rafa kaldırıp işine odaklanmaya baktı o an. Yürüdüğü koridor bitince sağ tarafa yöneldi ve merdivenlerin olduğu kısımda beş adet kuduzun, yalnız bir erkek genci kıstırmaya çalıştıklarını gördü. Genç, boş bir su otomatının tepesine çıkmıştı ve hemen altındaki beş kuduz ona erişmeye çalışıyordu. Emirhan bunu görünce aksi bir tavırla sessizce söylenip, o yöne doğru ilerlemeye başladı.

Emirhan: Sikicem ama he!

Otomata beş metre mesafe kalana kadar sessizce yürüdü Emirhan. Kendisini fark eden yaşıtına sus işareti yaparak yürümesini sürdürdü. Genç, onu onaylar bir kafa hareketiyle tekrar kuduzlara baktı ve Emirhan'ın sesini duymamaları için kısık tonda konuşmaya başladı.

Genç: Beni mi istiyosunuz? Şuraya erişemeyecek kadar gerizekalı mısınız cidden? Hadi!

Emirhan, kuduzların dibine kadar gelince palasını dikey biçimde havadan savurarak bir kuduzu beyninden yaralayarak öldürdü. Hiç vakit kaybetmeden sağ ayağının tabanını, öldürmüş olduğu kuduzun sırtına dayayıp onu ittirerek palasını geri çıkarabildi. Dakikalar önce yaptığı hatadan ders çıkarmış gibi görünüyordu çünkü bu kez pala kuduzun kafatasına saplandığında onu kolayca geri çekip çıkartabilmişti. Palayı kurtarmıştı ama maalesef kıyafetlerinden düşen yapışkan parçalara bastığından dolayı kaymaya meyilli düz mermer zeminde geriye doğru sırt üstü yere düşmüştü . Düştüğü sırada kuduzların biri hariç diğerleri ona dönüp yürümeye başladı. Yattığı yerden kalkmadan geriye doğru takla atarak çömelir vaziyette doğruldu ve tamamen ayağa kalkmadan evvel palasını sağa doğru kuvvetle savurdu. Palasını nereye savurduğunu bilmeden, yalnızca tahmin ederek yaptığı bu hamle ona zaman kazandırmıştı çünkü o pala darbesi, bir metre yanına kadar yanaşmış olan kuduzun sağ bacağının dizden aşağısını kopartmıştı. Yere yığılan kuduz o sırada Emirhan'la diğer kuduzların arasında bir bariyer olmuştu şans eseri. Geriye kalan iki kuduzdan biri de yerdeki o ödem yuvasına takılıp düştüğü sırada hızla iki adım geriledi Emirhan. Yerdeki her iki kuduzu da umursamayıp, kendisine doğru yürüyen son kuduzun karşısına geçti. Bu esnada altındaki kuduza dikkat etmeyi bırakıp Emirhan'ı seyre dalıp etkilenmiş gibi görünen eleman, kuduza ayağını kaptırmıştı. Birkaç eksik parmağı olan kuduz,  iki eliyle birden çocuğu aşağı çekiyordu. Emirhan bunu görünce önündeki kuduz ona çok yaklaşmışken yere doğru atlayıp takla attı. Kalktığında her iki kuduzun da, yani takla atmasından hemen önce önünde duran kuduz ile genç adamı ayağından çekiştiren kuduzun arasında duruyordu. Buna aldırış etmeden hemen çocuğun ayağına yapışan kuduza doğru koşup omzuyla vurarak onu otomata gömdü. Kuduzun, camının orta yeri kırılmış olan otomata sıkıştığını anlayınca zaman kazandığını anlayıp arkasında duran kuduzu öldürmesi gerektiğine karar verdi. Arkasına dönerek aynı esnada palasını dışa doğru savururdu ve pala kuduzun kafasını gövdesinden ayırarak anca durabildi. Otomatın içinde satılık bir oyuncakmış gibi kendi reklamını yapan kuduzu sırtından sol eliyle tutup geri çekti ve yere düşürdü. Kuduz kalkmaya çalışamadan palasını suratına sertçe sapladı. Genç adam bu sırada aşağı inerken Emirhan yerdeki diğer kuduzların olmayan yaşamlarına son verdi. Tüm kuduzlar öldüğünde otomatın üstündeki delikanlı zemindeydi ve üzerine çeki düzen veriyordu. Emirhan'a baktı. Genç adamın üzerinde krem rengi bir kazak, çok cepli koyu kahverengi pantolon, kemerinde ise büyük bir aşçı/mutfak bıçağı asılıydı.

Genç: Teşekkür ederim.
Emirhan: Önemli değil. Yalnız mısın?
Genç: Kısmen, yani evet...
Emirhan: Yalnız mısın değil misin? Kimseye zarar vermeyeceğim.
Genç: Ben tek başımayım, şehirde iki üç serseriyle iki gün geçirmiştim sadece.
Emirhan: Dünyanın sonu gelse de onlardan hep var değil mi?

İkisi de kısaca tebessüm ettikten sonra kafası kopan kuduz tekrar hırıldamaya başlayınca o yöne baktılar. Bu duruma da gülerek tekrar konuşmaya devam ettiler.

Genç: Sen yalnız mısın?
Emirhan: Bir süredir yalnızım, evet.
Genç: Burada ne işin vardı, yani şeyden soruyorum... İyi ki hani denk geldik, anlarsın ya...
Emirhan: Birkaç gündür burda konaklıyodum. Dinlenmek için. Sonra tekrar gezinmeye başlarım.
Genç: Bi' yere mi gidiyodun?
Emirhan: Hayır.
Genç: Benim de sürekli kaldığım bir yer yok.

Biraz düşündü Emirhan. Başını eğip palaya bakarak bekledi. Tekrar başını kaldırdı ve dişlerini, hafifçe ısırdığı alt dudağından çekerek ağzını açtı. İki saniye geçtikten sonra da söze girdi.

Emirhan: Kalmak için bir yer aramakla meşgulsen eğer acele et istersen. Hava kararıyor.
Genç: Şey, sen nerde kalıyosun, seninle gelsem ya?
Emirhan: Benimle..?
Genç: Sakıncası olur mu? Bu işte çok profesyonel gibiydin.
Emirhan: Hangi işte?
Genç: Hayatta kalmakta, hayat kurtarmakta. Hem çantamda altı tane pizza var.
Emirhan: Fiyatları uygun muydu bari?
Genç: Bi' dondurucudan buldum. Koca bi' marketten geriye son kalan yenilesi şeylerden biri.
Emirhan: Demek pizzan var he?
Genç: Sonuçta hayatımı kurtardın değil mi?
Emirhan: Pizzan var...
Genç: Ekstra sucuklu... Birisi vejetaryen pizza ama onu ben yiyebi-...
Emirhan: Her ne sikimse işte. Gel kal.
Genç: Tamam, hemen arkandayım.
Emirhan: Yanımdan yürü.

İkisi birlikte yürürken Emirhan bir an dönüp ona baktı. Sürekli yüzünden düşmeyen o aynı itici ve soğuk tavrıyla dalga geçercesine konuşmaya başladı.

Emirhan: Pizzası varmış...
Genç: Vallahi var.

Odaya girdiler ve kapıyı kilitledikten sonra eşyalarını birbirine karışmayacak şekilde taş zemine koydular. Genç adam, çantasındaki eşyaları zemine boşaltırken Emirhan yüzündeki terleri siliyordu.

Genç: Sen o üstündekileri çıkartıp daha temiz bir şeyler giymeyecek misin? Çok... Kötü kokuyor da.
Emirhan: Niye, date'e mi ç'ıkıcaz?
Genç: Kaldı mı ki öyle şeyler?
Emirhan: Ya, sorma. Her gün başka bi' kuduzla takılıyorum.
Genç: Hıh, belli. Son birlikte olduğunla fazlasıyla ateşli anlar yaşamışa benziyosun.
Emirhan: Bak ne diyeceğim. Bu muhabbet gerçekten iğrenç bi' hâl almaya başladı. Rica etsem bu konuyu kapatabilir miyiz?
Genç: Ne!? Bunu sen oynamak istemiştin.

Emirhan, deri yeleğini ve siyah gömleğini üstünden çıkartmaya başladı. Su bidonlarına yöneldiği sırada konuşma tekrar başladı.

Genç: Şanslıyız bak, pizzaların tarihinin geçmesine daha bir ay var. Mayıs 2026 son tüketim tarihi.
Emirhan: Sen o şeyin tarihine de mi baktın cidden?
Genç: Ne, noldu ki?
Emirhan: Bu zamana kadar nasıl hayatta kalabildin sen?
Genç: Bi' şekilde..? Yani, bilmiyorum.
Emirhan: Yeteri kadar yiyeceğimiz var, bendekilerden kullanıcaz.
Genç: Hey, benim pizzalarımın nesi var?
Emirhan: Hiçbi' şeyi yok.
Genç: Tamam işte daha ne?
Emirhan: Pizzanın kendisi bile yok amına koyayım, bir yıldır elektiriği olmayan bi' dondurucuda kuluçka yatmış altı paket hayal kırıklığından başka bir şey yok orda.

Birkaç saniye sessiz kaldılar.

Genç: Sende ne var?
Emirhan: Börek aldım, kola aldım, annem kek de yaptı, sucuk da var, Aykut sen?

Birkaç saniye daha süren sessizlik tekrar bozuldu ve genç, anlam veremeyen bakışlarla Emirhan'a bakındı.

Emirhan: Mısır gevreğim ve çikolatalarım var, suyumuz da var, merak etme.
Genç: İyi bari.
Emirhan: Yeni bi' tişört giydikten sonra yemeye başlarız, uygun mu?
Genç: Nasıl istersen, ev sahibi sensin.
Emirhan: Hangi ev?
Genç: İşte... Neyse.
Emirhan: Aç mısın?
Genç: Açım aslınd-...
Emirhan: Ye.
Genç: Ta- Tamam...
Emirhan: Afiyet olsun.

FAM 1: Gather RoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin