-Bölüm 55: Dayan Kalbim-

12 5 0
                                    

11 Mayıs
14.00 - Yurt

Ahu: Nasıl benim haberim olmadan böyle bi' şeye kalkışırsınız ya?
Emirhan: Haklısın... Haklısın ama-...
Ahu: Ama ne Emirhan? Ya bi' şey olsaydı kardeşime? Nasıl yaşayacaktın o vicdan azabıyla. Ya nasıl yaşarsan yaşa sen, bana ne, umrumda değil. Ben nasıl yaşayacaktım söylesene! Bunca zaman onu koruyabilmek için neler çektik biz, senin haberin var mı?
Emirhan: Haklısın, gerçekten özür dilerim. Söz veriyorum bi' daha olmayacak.
Ahu: Yok olsun bi de!? Uzak dur artık bizden, tamam mı? Mert'ten de, benden de.
Emirhan: Sadece onu eğlendirmek istemiştim, bunu biliyosun. Çok sıkılmıştı-...
Ahu: Benim için ne istedin peki, kendi gönlünü eğlendirmek mi?
Emirhan: ...
Petek: Ahu ne diyosun?
Ahu: Çık ya! Çık git odamdan, çık!
Petek: Ahu abartma istersen!

Petek Ahu'yu sakinleştirmeye çalışırken, Ahu bu kez dönüp ona da bağırmaya başladı. Emirhan ise bu bağırışmalar devam ederken, hissettiği pişmanlık duygusuyla başını yere eğdi ve odadan yavaşça yürüyerek çıkmaya başladı. Kapıya ulaştığında Petek onu geri getirmek için hamle yapacağı sırada Ahu onu kolundan tutup, yapmaması gerektiğini vurgulayacak şekilde bağırışmalarını sürdürdü ve gözlerini öfkeyle sonuna kadar açarak baktı. Emirhan odadan çıkmış bulundu bunun üzerine. Kapıyı kapattığında koridorda, kapının hemen kenarında bekleyip, konuşmaları dinlemekte olan Mert'i fark etti bu sırada. Mert, Emirhan'ı görünce, sirke satan suratını ona çevirip bekledi. Emirhan'sa yürümesini durdurmayıp, çocuğa bakmadan onun yanağına elini koyup kısaca okşadı ve uzaklaşmak için ilerlediği yöne doğru birkaç metre yürüdüğünde Mert ağlamaklı bir ses tonuyla Emirhan'ın arkasından ''gitme abi'' dedi. Bu cümleyle zaten halihazırda onu kendi öz kardeşi yerine koyar gibi sevmeye başlayan Emirhan aniden duraksadı ve yavaşça ardına döndü. Gözleri dolmuştu ikisinin de. Emirhan, çocuğa doğru bir adım atıp ilerlediği vakit çocuk da ona doğru koşmaya başladı. Tek dizi üzerinde yere eğildi Emirhan. İkisi de sessizce ağlayarak birbirlerine sarılmaya başladılar. Bu esnada hışımla odasının kapısını açarak koridora çıkmıştı Ahu. Emirhan'a gitmesi için bağırmaya devam ederken bir yandan da içi acıyordu bu sefer. Kardeşinin birisine abi dediğini ve böylesine içten sarıldığını ilk kez görüyordu. Emirhan geri çekilip ayağa kalktı ve daha fazla rahatsızlık vermemek istediği için koridorun, ilk asansör kısmının olduğu çıkışa doğru ilerlemeye devam etti. İlk önce bir üst kattaki kendi odasına çıkıp, sırtındaki çantasına birkaç eşya koydu. Bir iki temiz kıyafet aldıktan sonra tekrar odasından dışarı çıktı. Katları, lobiye inene kadar ağlamasını durduramadan indi. Lobiden bahçeye ulaştığında ise onu çardakların birinde oturup çaylarını içmekte olan Emre ile Eda karşıladı. Emre, Emirhan'ın yüzündeki somurtkanlığı ve ağlamaklı gözlerini gördüğü gibi, Eda ile olan sohbetini hiç düşünmeden yarıda kesip onun yanına ilerledi. Emirhan Emre'nin yüzüne bakmıyor, inatla o an odaklanmakta olduğu bahçe kapısına kilitlenmiş hâlde çıkışa ilerliyordu. Sağ eli ile tek kolundan sırtına astığı çantasının kolunu tutuyor, Emre ona sorular sorarken de duruşunu bozmadan hızlı adımlarla ilerlemeye devam ediyordu.

Emre: Aga iyi misin, n'oluyo? Emirhan? Poyraz? Biriniz cevap versin lütfen.

Emirhan sol elinde tutmakta olduğu tüfeğini öteki eline alıp, hafif araç kapısının altından eğilerek geçti ve araba yolu üzerinden sokağın içine doğru ilerlemesini sürdürdü. Uzaklaşmak istiyordu sadece. Belki birkaç gün Bahar'ların eski yuvasında kalacaktı, belki de kendisi yeni bir ev ortamı hazırlayacaktı kendine. Bunları kendisi de içinden düşündüğü vakit, sokağın biraz ilerisinde, yurda yaklaşık dört yüz metre uzaklıkta olan yüksek bir apartmanı gözüne kestirdi. Öğrencilik yıllarında hep hayalini kurduğu o binanın yüksek katlarındaki bir dairede yaşamak istediğini hatırladı o anda. Şimdi bunun için bir fırsatı vardı. O, dışarıdan bakılınca nereye doğru gittiği bilinmeyen asflat yolda yürürken, Emre ve Eda bahçe sınırlarının içerisinde yan yana durmuş, öylece Emirhan'a bakıyorlardı. Özellikle Emre olmak üzere ikisi de hayli endişeliydi onun için. Olup biten hiçbir şeyden haberlerinin olmaması da daha büyük bir merak konusuydu onlar için. Emre durumun ne olduğunu bilmediği için, ne olduğunu sorabileceği bir kişiyi aramak adına Eda'yla birlikte yurdun içine girip herhangi birine rastalamak için gezinmeye başladılar.
     Emirhan, gözüne kestirdiği o apartmanın kapısının önüne geldiğinde içeriye girmesi için bir kısmı camdan olan demir kapının camını kırıp, kapıyı içeriden açması gerektiğini anladı ve bıkkınlığından ötürü camı zorlayarak kırmak yerine susturucusu takılı olan m4a1 silahını cama doğrulttu ve bir el ateş ettikten sonra kırık camın ardından elini içerideki kilide attı. Basit bir hamleyle kapının sürgüsünü çekip, kapıyı açtı. İçeriye girdikten sonra dakikalar boyunca uzun merdivenleri çıkmaya başlayarak en üst kata ulaştı. Uzun merdivenleri çıkarken içinde hiç korku yoktu. Karanlığı yaran feneri tüfeğinin hemen üzerinde açık vaziyetteydi. Derken, nihayet önünde dikildiği bu dairenin kapısını nasıl açacağı hakkında düşünmesi gerekiyordu. Yurdu ve diğer bir cepheyi de görebilen bu dairenin dış kapısının önünde bekleyip düşünmeye başladı. Bıkkınlık seviyesi ve siniri yine tavan yapınca tekrar feneri açık olan tüfeğine sarıldı ve kapının kilidinin olduğu kısıma birkaç atış yaptıktan sonra kapı kendiliğinden açılmaya ve evin içerisi aralanmaya başladı. Evin içerisine girdikten sonra umursamaz bir soğukkanlılıkla dikkati elden bırakır vaziyette odaları hızlıca arayıp, ters giden bir şeyler olup olmadığını kontrol etti. Evin boş ve temiz olduğundan emin olduğunda geri dönüp kapıyı kapatmak için büyük bir nesne aramaya başladı. Evin girişindeki ayakkabı dolabını bir dakikayı geçmeyen bir süre içerisinde kapının önüne çektiğinde kapı da kapanmış oldu ve derin bir nefes alıp verdi. Rahat hissediyordu o an. Yapması gereken bir çok şeyi yapmamış olduğunu ve bu daireye hazırlıksız gelmiş olduğunu fark etti o an. Gece için mumlara, yiyecek ve içeceğe ihtiyacı vardı. Çantasını ve tüfeğini salondaki bir kanepenin üzerine bıraktıktan sonra odadaki tüm perdeleri sonuna kadar açıp gün ışığının içeri girmesine izin verdi. Evi baştan aşağı arayıp ne var ne yok kontrol etmeden önce biraz dinlenmek için tekli koltuklardan birine oturdu ve ardından üzerine yansıyan güneş ışığının yere resmettiği kedi gölgesini izlemeye başladı. Arada bir alnının sağ yanına dayadığı elini hareket ettirip gölgesini izlemeye devam ederken, yaptığı hatayı düşünüyor ve Ahu'nun güvenini kırmış olduğu için kendini suçluyordu. Öte yandan kızın başka bir derdinin olduğunu zaten biliyordu ve onun da ne olduğunu yaşadıkları son konuşmada çözdüğüne emindi. O an emin oldu aslında tüm bunları düşünürken. Birden bir şeyleri fark edişiyle kaşları çatıldı ve yanı başındaki çantasına sol elini uzatıp, çantanın içinden yurttaki odasından yanına aldığı anı kutusunu aramaya başladı. Kutuyu eline aldığı vakit çantasını yere bıraktı ve kutunun kapağını yavaşça araladı. Sevdiği kadın ile kendisinin olduğu vesikalık boyutundaki ufak fotoğrafını eline alıp uzun uzadıya bakmaya başladı ona. Ahu'nun, kendisine ''Benim için ne istedin peki, kendi gönlünü eğlendirmek mi'' deyişini duyumsadı. Bahçeye çıkmadan önce sabah vakti kendi odasına girdiğinde, kapağı yarı kapalı vaziyette ve yeri değişmiş anı kutusunu karıştıran kişinin Ahu olduğunu anladı Emirhan. Bu fotoğraftan sonra kızın hislerinin incindiğini düşündükten sonra tekrar bir suçluluk duygusuna kapılmıştı. Bu yüzden de kızdı kendine tekrar. Bakıldığında, Emirhan'ın o an kendini suçlaması birçok kişi için yerinde bir duyguydu fakat Emirhan kendi özünde insanlarla bu zamana kadar hep derinden bağlar kuran ve yer yer sevgili edasıyla iletişim kuran samimi birisinden başkası değildi. Öyle ki zamanında birçok normal arkadaşı ile aralarında bir şeyler olduğunu zanneden insanlar da olmuştu. Sevgi dili buydu Emirhan'ın. Hizmet etmek, hediyler vermek ve fazlasıyla içten olan derin bağlar kurmak. Herkese karşı da değildi böyle ama elbette. Mert'i en başından beri sevmiş ve onu koruma dürtüsüyle hareket etmişti. Dolayısıyla onun ablası ile de yakın bir samimiyeti kurmuş olması gerektiğine inanmıştı. Ne de olsa kimse sıradan birisine kendi öz kardeşini emanet edebilecek kadar rahat ve ilgisiz olamazdı. Hem hoş kızdı da Ahu. Emirhan'a doğru çekilmeye başlamasının sebebi de aslında kendisi ve kardeşiyle ilgilenen, hatta mecbur olmamasına rağmen tüm insanlara sahip çıkmaya çalışıp liderlik yapan birisi olması etkilemişti Ahu'yu. Ne de olsa yurdu ilk buldukları geceden beridir herkesin ağzından düşmeyen bir Emirhan vardı sürekli. Merak uyandırmuştı bu onda. Meraka ve gizeme aşık birisiydi hem Ahu. Emirhan içinse Ahu sadece derin ve imalı konuşmalar yapabilecek bir arkadaştı. Tahmin edebiliyordu yine de Ahu'nun kendisiyle ilgili duygusal bir ilişki arayışına girebileceğini. Sadece düşünmek istememişti bunu. İlk kez bir şeyleri düşünmediği bir olayın sonunda işte tek başına yeni ve soğuk bir dairenin içinde bulmuştu kendini.

Emirhan: Bi' şeyleri düşünmeyi bıraktığım her an başıma bi' şeyler geleceği durumu çok canımı sıkıyo. Ne zaman rahat hissedic'em ben?

Odanın hatta genel olarak evin havasızlığı ilk o zaman rahatsız etmeye başladı Emirhan'ı. Kalkıp nerede ne kadar pencere varsa açmak için ayağa kalktı. Bunun ardından evin odalarındaki giysi dolaplarını ve çekmecelerini incelemeye başladı. Kafasında dönüp duran olumsuzluk karmaşasından kurtulabilmesi için yöneldiği savuma mekanizmasıydı bu. Kendini zorlayarak başka işlerle meşgul olmak. Kendisini zorlayarak yapması gerekenlere odaklanarak hiç değilse depresyonunu ertelemeye bakarak, bu süreç içerisinde sonradan etkisini hissedeceği depresyonun daha azalmış biçimde ona geri döneceğini umuyordu. Giysi dolaplarındaki kıyafetlerden beğendiği ve kendisine uygun olablecek olan birkaç giysiyi yatağın üzerine sıraladı. Dakikalar boyunca bununla meşgul olduktan sonra geriye kalan son odaya doğru ilerledi ve yarı açık kapıyı aralayarak içeriye ilk adımını attı. İlk izlenimdeki pembe renkli bebek beşiğinden ve ufak sevimli giysi dolabından anlaşılacağı üzere bir bebek odasına girmişti. Çatık olan kaşları biraz olsun gevşedi ve kaşları hafif yukarıya kalktı. Gözleri biraz daha aralandı kısık gözkapakları arasından. Hüzünleniverdiği o ilk adımda sona erdi işte o depresyonu erteleme planı. Yavaşça beşiğe doğru yürürken etrafını inceledi bir süre. Yerdeki Bebek oyuncaklarına basmamak için dikkatle attı adımlarını. Ardından beşiğin yanı başına çöküp sağ elinin parmaklarını beşiğin ahşaptan parmaklıklarında gezdirmeye başladı. Emirhan'ın fazlasıyla duygulandığı anlardan biriydi bu. Öyle basit bir an değildi elbette. Hayallerinden biri olan bir şeyin vücut bulmuş hâliydi resmen bu oda.. Hem artık eskisi gibi bir baba olma hayali artık tozlu rafların arasındaydı, hem de bu hayaline eşlik eden kadının artık yanında olmaması durumu söz konusuydu. İşte o an çok daha sert bir depresyona girdiğini anladı. Haftalardır inanılmaz bir çaba gösterip de içerisine düşmediği o batağın en dibindeydi şimdi. Bir yandan Ahu'ya yaşattıkları ve Mert'i hayal kırıklığına uğratışı, bir yandan sevdiği kadın ve her ikisinin de kardeşi gibi gördüğü bir diğer arkadaşının eksikliği, bir yandan artık gerçekleştiremeyeceği eski hayatından bir takım hayaller, öte yandan kaybetmiş olduğu ailesi ve onlara o esnada yardım edememiş olması.. Her biri bıçak gibi saplanmaya başladı bir bir kalbine. ''Dayan kalbim'' dedi Emirhan kendi kendine. Dedi ama söylediğinde kendisi de inanmıyordu. Dayanmak istemeyeceği kadar uzun bir süre sabredip çabalamıştı.

FAM 1: Gather RoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin