-Bölüm 24: Hasım-

21 6 1
                                    


Aynı gün (30 nisan)
19.39

Emirhan, ağzına kadar çeşitli tüfek ve mühimmatla doldurmuş olduğu sırt çantasıyla birlikte yuvaya geri dönüyordu. Yol üstünde sırtında ağzına kadar tıka basa dolu askeri çantasıyla ilerlerken kendi kendine konuşmaları başladı yine. Ardından tüm sevdikleriyle kavuştuğu senaryoları düşledi. Yuvadaki yeni tanıştığı insanlar hakkında ne yapacağını, söz konusu olan tehlikeli insanlar hakkında nasıl bir çözüm bulacağını... Hepsini düşünmeye başladı ve yuvaya kadar bu düşünceler eşliğinde yürüdü. Sözde ana kapıdan geçmesine birkaç metre kala sıradışı olarak değerlendirdiği seslerden dolayı duraksadı ve yuvanın dışındaki kapısı açık olan harabe evlerden birine girdi. Çanta hâlâ sırtındayken döküntü olan gecekondu evinin içerisinde odaların sonuna kadar yürüdü. İlerleyebileceği son odaya girdiğinde pencerenin dibinde yere eğildi ve dayanıksız sac duvarlarının bir kısmı kasıtlı olarak devrilmiş olan yuvayı izlemeye başladı. Yuvanın doğu cephesinin duvarlarının yıkılmış olduğundan ötürü içeriyi net bir şekilde izleyebiliyordu. Bahar'ın arkadaşları, Emirhan'ın tanımadığı bir grup insan tarafından yerde diz çöktürülmüştü. Emirhan sırt çantasını sessizce yere bıraktı ve hep elinde taşıdığı diğer bir tüfeği nizami bir biçimde kavrayıp bekleyişini sürdürmeye başladı. Dışarıda Bahar'ı henüz görememişti. Bu yüzden zaman kaybetmemek adına saldırganlara odaklanmaya karar verdi ve eşgalleri aklına kazımaya başladı. Bu esnada birkaç saniyenin üzerine Bahar'ı gördü. Ayaktaydı ve diz çökmemek için direniyordu. Emirhan Bahar'la acı bir tebessümle gurur duyduğunu döktü o an yüz hatlarına. Kızın baş ucunda iki adam dikiliyordu. İkisi de o an Emirhan'a sırtlarını dönüktü. Bir yandan diğer saldırganlar Bahar'ın arkadaşlarını itip kakarken, öte yandan birkaç tanesi de evleri yağmalıyordu. Bahar, ekibinin aksine üzgün ve çaresiz gibi durmuyordu. Her ne kadar başındaki iki pislik herifin sözlü tacizlerine maruz kalsa da... Emirhan eğildiği yerde duruşunu biraz daha düzeltip m4 tüfeğini iki eliyle iyice kavradı ve bekleyişini sürdürdü. Tam bu esnada Bahar'ı sıkıştıran iki elemandan biri tersi yönüne döndü. Emirhan onu ilk görüşte tanıdı hemen. Öğrencilik yıllarında bu şehirde yaşayan bir başka öğrenciydi. Arınç'tı bu. 1.65 civarı kısa boyu, esmer, uzun sakalları ve standart uzunluktaki saçları... Her şeyi kısmen hâlâ aynıydı. Her şeyi hâlâ iğrenç ve pislik içindeydi. Öğrenciyken bile birbiriyle düşman olan Arınç'ın şimdi de düşmanı olarak hayatta olması canını fazlasıyla sıkmıştı. Bulunduğu yerde hâlâ deşifre olmamış oluşuna güvenerek birkaç adım sola kaydı ve diğer elemanı da görmeye çalıştı. O anlık görebildiği tek şey siyah renkli at kuyruğu kadaf uzun saçları olan uzun boylu, kalıplı bir bedendi. Elinde tutmakta olduğu katananın ters yüzünün ucunu Bahar'ın sol bacağı üzerinde gezdiriyordu. Kız, öfke dolu bakışlarının dışında bir şeye sahip olamadığından dolayı bir şeyler yapması gerektiğine karar verdi Emirhan. Tüfeğin namusunu camı kırık pencereden yavaşça uzattığı esnada da uzun saçlı olanın yüzünü gördü. Arınç'ın yakın arkadaşı ve kendisinin bir diğer eski baş düşmanı Burkay'dı bu. Hayretler içinde duraksadı ve Bahar'ın daha önce bahsettiği düşmanlarının onlar olduğunu anladı. Biraz düşündü. Bir düzine saldırganı tek başına kesinlikle haklayamazdı. Elleri sopalı, palalı, bıçaklı ve silahlı bir düzine saldırgan... O, karar vermeye çalışırken Burkay ve diğerleri herkesi toplayıp geri dönmeye başladılar. Ne var ne yok her şeyi ve herkesi alıyorlardı.

Görkem: Bırakın artık bizi, size ne zararımız var bizim ya!

Bu sözlere kulak asmadan herkesi yaka paça kendi araçlarının kasalarına yüklemeye başladılar. Yuva tamamen boşalınca Emirhan, içinde olduğu evin kapısına tüfeğiyle birlikte yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Burkay'lar, dört adet kasalı kamyometleriyle yuvayı terk etmişlerdi. Emirhan'ın kendi içindeki fikir ayrılıkları o an daha da artmıştı. Saatler önce Bahar'la birlikte oturduğu, meydanın tam ortasındaki masanın sandalyelerinden birine tekrar oturdu ve ellerini masanın üzerine koydu. Geri dönüp kendi ailesine kavuşabilirdi. Daha sonra sığınak'taki insanları kurtarabilirdi. Veyahut Bahar'ın peşinden gidip onları kurtarmayı deneyebilirdi. Başını yere eğdi. Dirseklerini, dizlerinin üzerine yerleştirip oturduğu sandalyede aşağı doğru eğildi. Morali hayli bozuktu. Öte yandan hâlâ ağrıları süren yaraları ile başa çıkmakla meşguldü. Yer yer kanamaları vardı. Kafasını sağa sola sallayıp ayağa kalktı ve sırt çantasını açıp ihtiyacı olacak olan silahları masaya dizdi.

Çanta ile işe bitince onu biraz önce saklanmakta olduğu eve geri götürdü. Yalnızca yanına alabileceği mühimmatı çantadan alıp, geri kalanını yine çantada bırakmıştı. Çantayı o az önce saklandığı aynı eve geri götürüp saklamaya giderken, silahları sokak ortasındaki masada öylece bırakıp gitmesinin sebebi ise geri dönüp onlara el koymak isteyen birini iş üstünde vurup öldürmekti. Gereksiz de olsa tedbiri elden bırakmamak istemişti. Ortalığın temiz olduğuna karar verince masanın yanına geri geldi ve silahları kendi üzerine yerleştirmeye başladı. Belinin sağında ve solunda birer Glock 17 model tabanca asılıydı. Sağ bacağının dışında da askıda bir baretta tabanca. Omzundan askı ile sabitlediği susturuculu m4 tüfeği elinde, yedek iki şarjörü ise pantolonunun kargo ceplerinde duruyordu. Belinin arkasındaki kılıflarla kemerinde asılı duran iki büyük bıçağı ve sol ayağındaki botunun içindeki sustalı çakısı ile yola çıkmaya artık tamamen hazırdı. Harabeye dönmeye başlayan şehrin yollarındaki toprakların üzerinde yağan yağmurun etkisiyle izlerini bariz bir şekilde bırakan bu arabaları takip etmeye başladı yürüyerek. Yolun onu nereye götüreceğini bilmiyordu. Gittiği yerde tehlikeli insanların dahası var mı, ne gibi önlemleri var, hiç bir şeyden haberi yoktu. Yine de borçlu olduğu insanların hayatlarını kurtarmaya baş koymuştu. Öte yandan bu adamlar en başından beri kendi düşmanlarıydı.

FAM 1: Gather RoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin