-Bölüm 33: The way he test you-

20 6 0
                                    

1 Mayıs -  01.22

"Bunları yaşayacağımız kimin aklına gelebilirdi ki? Tanıdığımız en saf ve temiz insanı kaybettik dakikalar önce. Çirkin lekeler, tiksinç insanlar ve sahip olduklarımız... Tüm bunlara maruz kalacak mıyız yaşamımız boyunca? Bugün anladım ki: Asıl tehdit hastalıklılar değil, insanlarmış yine" dedi içinden Bahar.

Artık umursamayı bırakıp, sonunu düşünmeyen bir hâle bürünmüş yorgunlukta yere baka baka yürüyordu. Hâlâ da bir annelik, bir liderlik dürtüsü olsa da içinde, çok suçlu hissediyordu kendisini. Sahip çıkması gerektiğine inandığı bir dostu ölüydü artık. Üzerinde siyah  atletinden ve Emirhan'ın ona verdiği deri yeleğinden başka bir şey yoktu. Havanın soğuk oluşuna katlanamamaya başlamıştı tabi hâliyle. Öyle bir ayaz ki, gecenin bir vakti soğukluğu yetmiyormuş gibi kuru oluşu iyice yakıyordu teni. Deriyi çatlatacak kadar hırçın bir soğuk bu. Bahar bu soğukta umutsuz biçimde yürürken sağ tarafında dirseklerini avuç içlerine almış vaziyette, kambur biçimde titreyerek yürüyen Pınar'a bakındı. En az kendisi kadar onun da duman olmuştu psikolojisi. Bahar ve Pınar'ın önlerinde ise tabancaları ellerinde yan yana yürüyen Fırat ve Görkem vardı. Bir an için kafasını kaldırdığında yalnız kalmaya başladığını hissetti Bahar. Tabiri caizse emrinde olan adamları şimdi yolu kendileri çiziyordu. Demokrasinin beli birkaç dakika önce kırılmıştı. Hepsinin boynunu büken o intihar olayının yaşandığı fakülteden ayrıldıktan sonra alt geçidin olduğu kısmı, Emirhan'ın talimatlarına göre sessizce aşıp, ara sokaklardan ilerleyerek erkek öğrenci yurduna doğru yola çıkmışlardı. Yurt binasının hemen önündeki park ile aralarında ise yaklaşık elli metre vardı şimdi. Bu esnada da parkın içindeki çardaklardan Arda ve Barış göründü. İkisi de Bahar'ın grubunu gördüklerinde ayaklanıp yurt bahçesinin çitlerine yanaştılar. Hala sınırların içinde bekliyorlardı. Bahar ve diğerleri, demir tellerin ardına yaklaştıklarında Arda, Fırat ve Görkem'in silahı olduğunu gördüğü gibi tutmakta olduğu pompalı tüfeğini, onların da fark edeceği üzere daha sıkı bir şekilde kavramaya başladı.

Arda: Kimsiniz?
Fırat: Bizi buraya Poyraz gönderdi.

Barış, hemen solundaki Arda'ya dönüp başını çevirip ona kısaca bir bakış attıktan sonra tekrar Fırat'a dönüp tabancası elinde iken söz aldı. Tedbirli polis'i oynayıp, onların güvenilirliğini test ediyordu.

Barış: Kendisi nerde? Sana neden inanalım?
Görkem: Güvende olmamız için birileriyle çatışıyo şu an. Bize de buraya gelmemizi söyledi.
Arda: Nası' çatışıyo, nerde?

Arda'nın tedirgin oluşu, duyduğu bu cümleden sonra öne attığı refleks bir adımdan da, yüz ifadesinden de belli oluyordu. Barış bu tedirginliği fark edip bir saniyeliğine Arda'ya dönse de, tekrar önüne dönüp, karşısındaki bu yabancıları tanımaya devam etmeye koyuldu.

Görkem: Şey binasında... Eskiden bi' güzel sanatlar binası vardı, orda. Şehrin içindeler.
Bahar: Bi' saniye, bi' saniye... Öyle ciddi bi' çatışma söz konusu değil. Sadece peşimizde birilerinin olmadığından emin olacağını söyledi bizi göndermeden önce.

Bunu duyunca Arda bir an için konuşmayı yarıda kesip okulun yolunu tutmak isteyince Barış onu, omzuna dokunurak durdurdu. Sonra diğerlerine dönüp tekrar söz aldı.

Barış: Biraz daha bilgi ver. Sizle nasıl karşılaştı?

Bu sırada Fırat Bahar'a dönünce Görkem de birkaç adım geri çekilip, onu ileri plana çıkardı. Bahar artık konuşması gerektiğine inanınca, soğuktan titreyen dudaklarına engel olamadan konuşmaya başladı.

Bahar: Dün ben şehir merkezindeyken bi' patlama sesi duymuştum.
Barış: Evet, o mu yapmış?
Bahar: Evet. Ben kurtardım onu o gün, yaralıydı. Daha sonra yarın olunca bi' işim var dedi, aldı çantasını gitti. O esnada da bi' süredir peşimizde olan, Çankırı'da yaşayan bi' grup insan tekrar bizi bastı. Onlar yüzünden sürekli yer değiştirmek zorunda kalıyoduk zaten.
Arda: Kim onlar?
Bahar: Şahsen tanımıyorum.
Arda: Devam et, sonra n'oldu?

FAM 1: Gather RoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin