"Bugünü kazansan da dün bırakmaz yakanı. Geçmişin hayaletleri sinsi bir gölge gibi takip eder seni."
- Kayıp Tanrılar Ülkesi, Ahmet Ümit
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "Gölge Oyunu."
ARALIK, 1982
Kış kapıya dayanmış, iyice havalar soğumuştu. Leyla'yla mutfakta geçen konuşmasının üzerinden iki hafta geçmişti. Kadın tüm gün, eve benzemeyen bu yerde bazen ince bir temizlik yapıyor, bazen ise Ali Kemal'in odasındaki sepette karma karışık duran gazetelerini tarihlerine göre diziyor, sonra ise sırayla okuyordu. Kimi zaman ise sehpanın üzerinde duran küçük, eski radyoyu karıştırıyor, haber ya da müzik dinliyordu. Böylelikle kendini duymamanın bir yolunu bulmuş gibiydi. Yine böyle günlerden biriydi. Battaniyesine sarınmış, sepetten birkaç gün önce keşfettiği bir gazetenin eki olan fotoroman sayfalarını okuyordu. Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanı Sezen Aksu tarafından canlandırılmıştı. Saatin farkında değildi ama artık satırları seçmek güç hâle geldiğinden akşamüzeri olduğunu tahmin etti. Son konuşma cümlesini idrak etmekte zorlanmış, birkaç defa tekrar okumuştu. Harfler artık birbiri içinde karışıp okumasına engel olurken gözlerinin içi de sulanmaya başladı. Genç kadın, gözlerini kapatıp başını koltuğa koyup biraz öylece durdu.
"Bu evde tıkılıp kaldın."
Ses, önce fısıltıdan ibaretti. Leyla'nın göz kapakları titreşti fakat açılmadı. Yalnızca bekliyordu.
"İçindeki o özgür kalmak isteyen kızın çığlıklarını duyabiliyorum. Tam şu anda bu kapıdan çıkıp uzaklara gitmek istiyor. Herkesten, her şeyden uzağa... Onları bastırıyorsun. Ve tuhaf bir şey var aynı zamanda."
Ses, şimdi daha yakından geliyordu. İçine bir ürperti girdi. Neredeydi? Tam yanına oturduğunu hissetti ve üzerinde duran battaniyeyi yukarı doğru çekiştirdi.
"Ona alışıyorsun. Sana olan şefkatli ve sabırlı tavrı içten içe hoşuna gidiyor." Yüzünde bir nefes hissettiğinde eliyle yüzünü kapadı Leyla. Artık daha sık nefes alıyor, her cümlede kabul etmek istemezcesine başını iki yana sallıyordu.
"Çok tehlikelisin, bunu biliyorsun, değil mi?"
"Hayır," dedi mırıldandı Leyla sonunda.
"Hayır mı?" Hırıltılı bir gülme sesi duydu ardından. "Herkesi kandırabilirsin ama beni kandıramazsın. O ateşin bana ne yaptığına bi' bak."
"Git başımdan, git!" Leyla'nın sesi yüksek sesi rutubetli duvarlara çarpıyor, orada öylece kalıyor gibiydi. Dokunsalar ağlayacaktı.
Ellerini yüzüne daha sıkı bastırırken aynı sesi duydu. "Aç gözlerini. Bana bak."
Leyla, hızla başını iki yana sallayarak bunu yeniden reddetti. Düşünmek zorundaydı. İyi şeyler düşünmeliydi. "İyisin, iyisin. Hiçbir şeyin yok. Geçecek." Derin bir nefes alırken tekrar ve tekrar "Geçecek," demeye ve kendini telkin etmeye devam ediyordu.
"Aç dedim! Bana bakacaksın!" Bu hiddetli sesle, Leyla alnına düşen küçük saçların dâhi titrediğini hissetti. Kulağı uğulduyor ve başı dönüyordu.
"Bakmayacağım!" diye patladı Leyla. Bu güçlü çıkış, ardını çığlık ve sesli sesli ağlamalara bırakmıştı. Sürekli "Git," derken oturduğu yerde hafifçe sallanıyordu.
"Leyla?"
"Leyla?"
Ali Kemal'in sesi, Leyla'nın gürültülü ağlama ve çığlıklarının arasında, fırtınalı bir günde sallanan ağaç gibi öylece kaldı. Adamın sesine şaşkınlık, korku ve endişe eşlik ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIKMAZ SOKAK | Tamamlandı
Mystère / Thriller1980'ler ve 1990'larda geçen geçmiş-şimdiki zaman sarmalındaki hikayede, küçüklüğünden beri duyduğu ve gördüğü şeyler herkesten farklı olan Leyla'nın yolu çıkmaz bir sokakta tanımadığı bir adamla kesişir. Adam, kadını o gece zor durumdan kurtarır ve...