Alıntı sebebiyle anlamlı bir ithaf olsun suGibiozgur
"Kural buydu; birilerini sevindiren her ne ise, birilerini kırıklığa uğratmak zorundaydı."
- Kelebek İzleri, Merve Nur Demirtaş
YİRMİNCİ BÖLÜM: "Affet Beni."
Temmuz, 1984
Her küçük kız gibi o da evin beyaz perdeleriyle oyunlar oynamış, etrafında dolanıp prenses olduğuna inanmıştı. Kadının diğerlerinden farkı bunu ona kimse söylememiş, başını okşamamışlardı. Şimdi aynaya bakarken bunu kendine söylemeyi öğrenmiş, o aynanın ardındaki yüzü sevmeye başlamıştı. Zordu, hatta bazen bir avuç dolu cam kırıklarımı yutmak gibiydi. Ama deniyordu, hayat yeni ve yeniden denemesini istiyordu.
Burası, uzun yıllar önce hiç kimseyle arkadaşlık kuramamış Leyla için çok uzak bir noktaydı. Bugün Ali Kemal onun sadece yakın arkadaşı değil, eşi olacaktı. Kulağa hoş ama bir o kadar da heyecanlı geliyordu. Şimdilerde moda olan balon kollu sade gelinliğinin belindeki beyaz kurdeleyle oynarken geniş ahşap kapının tıklatılma sesini duydu. Pencerenin tam karşısında durduğundan gelenin Ali Kemal olmadığını biliyordu çünkü adamın bahçede Sinan ve Yavuzla konuştuğunu görmüştü.
"Gel," diye seslenirken camın önünden çekildi ve derin bir nefes aldı.
Gelen Sinan'ın nişanlısı Canan'dı. "Hazır mısın diye bakmaya geldim ama," diyerek yanına adımladı. Yüzünde tatlı bir gülümsemeyle bakıyor, Leyla'nın gelinliğini beğeniyle süzdü. "Hazırmışsın."
Leyla'nın heyecanı yüzünden okunuyor, adeta odalardan taşıp taşıp duvarlara vuruyordu. "Herkes geldi mi?" diye sordu derin bir nefes alırken. Bahçedeki masalar oldukça kalabalık duruyordu.
Canan, başını sallarken Leyla'ya doğru yaklaştı ve gelinliğinin beyaz kurdelesinin yan tarafını düzeltmeye girişti. O sırada Leyla'nın aklında bambaşka bir soru vardı.
"Hale geldi mi?" Sorusu Canan'ın başını kaldırıp Leyla'ya bir anlık bakmasına sebep olmuş, ardından bakışlarını elindeki kurdeleye indirmişti. "Hayır," diye mırıldandı. Ardından dayanamayarak ekledi. "Niye çağırdın?" diye sordu ne düşündüğünü belli etmeyen bir ses tonuyla.
"Bizimkilerin arkadaşı, karşılaşınca davetiye vermek istedim. Ama yanlış yaptığımı hissediyorum. Keşke hiç yapmasaydım, gerek yoktu."
Leyla, aynaya doğru ilerledi ve yüzünde huzursuz bir ifade vardı. Haleyle konuştukları günü çok iyi hatırlıyordu. Bundan iki ay önceydi. Gittiği kuaför salonunun çıkışında karşılaşmışlar ve sonra Hale, onu birlikte bir kahve içmeye davet etmişti. O gün Hale, Leyla'yı evlilik hazırlıkları için tebrik ederken samimi olduğuna neredeyse emindi Leyla. Ta ki sonraki cümlesine kadar.
"Onu gördüm, çok mutluydu." demişti Hale cam kenarında oturdukları masada dışarıyı izleyerek. "Bir gün dedim, bir gün bana da böyle bakar mı? Bakmadı, bakamazdı. Artık kabullendim, o yüzden konuşması daha kolay, Leyla."
Leyla, kaşlarını çatmış bir şekilde karşısındaki kadını dinlerken odağını kaybeder gibi oldu. Kimden bahsettiğini anlamıştı ama ortada yanlış bir şey vardı, kokusunu alıyordu.
"Senin yanındayken de gördüm onu. Farklı..." Hale'nin durakladığı yerde Leyla tökezler gibi oldu ama düşmedi.
"Hayır," dedi Leyla, biraz bekledikten sonra. Neye hayır dediğini kendi bile bilmiyordu o an. Hale'nin ne dediği veya diyeceği cümle mühim değil. Önemli olan tek şey; onlardı. "Biz her şeyden önce arkadaşız onunla, yoldaşız. Yıllarca aynı evde yaşadık, sahnelere çıkıp birlikte şarkı söyledik, şarkı yazdık. Senden bunu anlamanı beklemiyorum. Bu anlatılacak bir şey değil.Hepimiz yaşayarak göreceğiz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIKMAZ SOKAK | Tamamlandı
Mystery / Thriller1980'ler ve 1990'larda geçen geçmiş-şimdiki zaman sarmalındaki hikayede, küçüklüğünden beri duyduğu ve gördüğü şeyler herkesten farklı olan Leyla'nın yolu çıkmaz bir sokakta tanımadığı bir adamla kesişir. Adam, kadını o gece zor durumdan kurtarır ve...