artinnie
6753 beğeni 2435 yorum
artinnie: Beyzbol takımımızın gözde çocuklarından biri olan Im Changkyun'a desteklerinizi esirgemeyin!
imwhoim: Minhyuk Hyung'u hiç etme lütfen. Benden daha kıdemli ve yetenekli.
hyukminlee: Bütün boşluklara sızar yeninin gücü azar azar. Sen de sağlam potansiyel var ufaklık.
imwhoim: Teşekkürler Hyunggg
[Daha fazla yorum için tıklayınız]artinnie:
6524 beğeni 2 yorum
artinnie: Minhyuk muhabbeti döndü çizeyim dedim.hyukminlee: Bu çok güzel lan
artinnie: Sağol hyungieimwhoim: Sen çok güzelsin hyung.
hyukminlee: Teşekkür ederim...artinnie
9732 beğeni
artinnie: Paylaşmayacağım dedim ama dayanamadım. Benim hayatım sen olmuşsun ve sen bana diyorsun ki hayatına son ver... Özür dilerim Chanım. Yapamam...
[Bu gönderi için yorumlar kapatılmıştır]Kapının çalmasıyla telefonu kapatıp koltuğa bıraktım ve kalkıp kapıyı açtım.
"Ne işiniz var burada?"
"Çocuklarımızı görmeye geldik Jeongin. Ne o kabul etmeyecek misin?" diyerek tehditkâr bir biçimde güldü babam.
"Abimler evde değil." diyemeden arkadan ses geldi.
"Ne oluyor Jeongin?"
"Bir şey yok hocam." istemsizce parmaklarımla oynuyordum. Chan hoca gerildiğimi fark etmiş gibi yanıma geldi.
"Şuan öğrencimin özel dersi var. O yüzden hemen gelmeniz sağlıklı olmaz."
"Beni, benim evimden mi kovuyorsunuz beyefendi?"
"Burası Minho Hyung'un evi. Senin değil"
"Beyefendi eğer gelmek istiyorsanız ev sahibinin olduğu zaman diliminde gelin." diyerek içeri girdi ve kapıyı babamların yüzüne kapattı.
"Neden geldiniz hocam?" diye sordum istemsizce. O önden gidip salona geçerken ben de yavaş yavaş peşinden gidiyordum. Gözüm koridordaki aynaya çarptı. Şişmiş yüzüm, kızarmış gözaltılarım ve dağınık saçlarımla çok bitik gözüküyordum. Salona geçtiğimde koltuğun bir tarafına o oturmuştu diğer tarafına da ben oturmuştum. Sessizce ne diyeceğini bekliyordum.
"Mesaj atmıştım konuşmak istediğimi."
"Diyeceğiniz ne kaldı ki hocam? Ben aklınızdaki her şeyi söylediğinizi düşünmüştüm."
"Ben sadece doğruları söyledim."
"Bunu hakaret içermeyen bir üslup kullanarak anlatabilirdiniz." sinirden alnindaki ve boynundaki damarlar belirmeye başlamıştı.
"Doğruları söylemek ne zamandan beridir hakaret oldu Jeongin? Sana hakaret etmedim. Bana olan duygularını bitirmen gerektiğini söyledim ve nedenini de açıkladım."
"Bana inanmıyorsunuz ama ben korkmuyorum. İşten atılmanız beni de üzer tabii ki ama bu yüzden sizi bırakmam. Diyorsunuz ki 'İkimiz de atılırız.' eger öyle bir şey olursa ben de çalışırım ama hiçbir şekilde sizi bırakmam."
"Rüyaların en kötü tarafi uyanması oluyor ufaklık... İş ciddiye bindiği zaman dediklerinin hiçbiri aklına gelmeyecek ve kaçış yolu arayacaksın." sözünü bitirmeden lafa atladım.
"NASIL BU KADAR EMİN OLABİLİYORSUN?! DUYGULARIMI BU KADAR BASİT BİR KALIBA SOKAMAZSIN! YAŞIM YÜZÜNDEN SİKİK BİR ÖNYARGI İLE YANAŞIYORSUN! AMA SAKIN UNUTMA CHRIS BU LAFLARININ HEPSİNİ GERİ YUTACAKSIN!" gözlerimden akan yaşların farkına varmaya başlamıştım.
"SANA YEMİN EDERİM CHRİS, YEMİN EDERİM Kİ SENİN YÜZÜNDEN AKAN HER DAMLA GÖZYAŞIM KÂBUSUN OLACAK! ŞİMDİ DEFOL EVİMDEN VE SAYGI DUYANA KADAR, EN AZINDAN KABULLENENE KADAR DERS HARİÇ HİÇBİR ZAMAN MUHATTAP OLMA BENIMLE!" kızarmış boynuyla beraber kapıya yönelmişti. O koridordan giderken oturup ağlamayı düşünüyordum fakat kendimi arkasından koşarken buldum. Ceketini giymeye yeltenirken arkasından sarıldım.
"Gitme, lütfen... Inanmıyorsun ama lütfen biraz kal yanımda..." sesimi bir tek benim duyduğuma emindim. Kollarımı üstünden itip bana döndü. Bir yandan tutamadığım hıçkırıklar kaçıyordu ağzımdan, bir yandan da konuşmaya çalışıyordum.
"İnanmıyorsun ama seni gerçekten çok seviyorum... Ben şımarık bir ergen değilim. Hissettiklerimi anlayabiliyorum ama sen beni anlayamıyorsun... Gitmek yerine bir kere şans versen bana anlarsın ama sen gitmeye çalışıyorsun ve ben tutamıyorum... Gururumu ayaklar altına aldım artık, yeter ki gitme." hıçkırıklarım yüzünden ne kadar anlaşıldı bilmiyorum ama bana bakışları yüzünden anladığını düşünüyordum. Kendine çekip sarıldı ve saçlarımı okşadı.
"Kimse için bu kadar ağlama Jeongin." Gözlerim kapanıyordu.
"Lütfen gitme Chris... En azından şimdilik kal..." derin bir nefes aldı.
"Odan nerede..?" burnumu çektim ve cevap verdim.
"Son oda..." kucağına almaya çalıştı.
"Yürüyebilirim." yeniden sinirli bir nefes vererek beni kucağına aldı. Odama götürüp yatağıma bıraktı. Yatağın ucuna oturdu ve sadece izlemeye başladı. Gözlerimiz birleştiğinde bakışlarındaki acımayı gördüm.
"Bana acıyarak bakmanı istemiyorum. Ben acınası birisi değilim..." içime kaçmış sesim yüzümden ben de inanmamıştım. Elini saçlarıma atıp okşadı.
"Acıdığım kişi sen değilsin ufaklık..." saçlarımda dolanan eller sayesinde mayışmıştım. Gözlerim kapandı ve zihnim uyuştu.
♧Christopher Bang♧
Yataktaki bedenin gözleri kapanmıştı. Uyduğuna emin olduğumda yavaşça kalktım ve evden çıktım. Çıktığım gibi denk geldiğim iki kişiyle şansıma küfrettim.
"Burada ne işiniz var hocam?"
"Sadece Jeongin'e bakmak için gelmiştim."
"Felix eve gir." sinirli bir şekilde konuştu Minho. Felix ise ikiletmeden eve girdi.
"Ne oldu şerefsiz, yıktığın esere bakmaya mı geldin? Eğer öyleyse siktir git."
"Gidiyorum zaten Minho." yanından geçerken omzumdan tutup geri çekti ve yüzüme ardı ardına yumruklar atmaya başladı, siniri azaldığında bıraktı yumruk atmayı ve yeniden 'Siktir git' dedi.
"Minho, ne kadar güzel karşılaşmaydı değil mi eski dostum..?" dedim ve sinirli yüzü sayesinde tatmin olmuş bir şekilde arabama bindim. Giderken duyduğum tek şey ettiği küfürlerdi.
Unuttuğu şey ise küfretmesi gereken kişi bendim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanart /JeongChan\ ✅
FanfictionOkulun garip öğretmeni Chan ve aşık çizer Jeongin. .・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・ Ana Ship Chan x Jeongin Yan Shipler Minsung Hyunmin Changlix Txt&Exo ve diğer grupları içerir. Bazı resimleri instagramdan beğendiğim sayfalardan aldım. Emeklerine ayıp...