🐢14

459 53 57
                                    

"Onun da fikrini aldım hocam."

"Neyin tribini atıyorsun Jeongin?"

"Asıl siz neyi kıskanıp evi basıyorsunuz?"

"Abin kafayı yedi meraktan."

"O zaman abim gelseydi. Size ne?!"

"Geliyor zaten."

"Yine de bu sizin neden evi bastığınızı ve olay çıkardığınızı açıklamıyor. Ya bana doğru dürüst bir cevap verin ya da defolup gidin ben de arkadaşımın yanına döneyim."

"KISKANDIM İŞTE YA! SENİ KISKANDIM! ONUNLA ARANIZDA BİR ŞEY OLMASININ İHTİMALİNİ KISKANDIM! DELİ GIBI KISKANDIM YA! MUTLU MUSUN?!"

"SEN DEĞİL MİYDİN BANA SENDEN VAZGEÇMEMİ SÖYLEYEN? ŞİMDİ NE OLDU!"

"BEN SANA BENDEN VAZGEÇMENİ SÖYLEDİM ÇÜNKÜ İKİMİZİ DE BOKTAN BİR DURUMA SÜRÜKLEMEK İSTEMEDİM. KALDIRAMAMANDAN KORKTUM!" Chan, derin bir nefes alıp sesini alçalttı.

"Sen bu iğrenç dünya için çok masum ve temiz birisin. Korktum. Seni o pisliğe sürüklerse ve ben bir şey yapamazsam diye korktum. Okulunu bitirince söyleyecektim daha iyi olsun diye ama ben de seni seviyorum. Yani seviyormuşum. Minho öyle söyledi."

"Eski sevgilinin tavsiyesiyle eski sevgilinin üvey kardeşine mi açılıyorsun?"

"MİNHO VE BİZ HİÇBİR ZAMAN SEVGİLİ OLMADIK!" Chan, Jeongin'in kolunu acıtmamaya dikkat ederek arabaya bindirdi.

"Ne yaptığını sanıyorsun!"

"Sus da dinle bir kere. Abinle konuşmaya götürüyorum."

"Ben senden böyle bir şey mi istedim? İndir beni." Chan sinirle gaza biraz daha bastı. Jeongin hızdan korkunca susup yerine sinip kemerini taktı.

"Tamam sessiz olacağım yavaş sür." sesi titriyordu. Dolmuş gözlerini Chan'a çevirdi. Chan gazı kesip arabayı yavaşlattı. Daha sakın gidiyorlardı artık ama yine de Jeongin diken üstünde oturuyordu.

"Özür dilerim. Yavaşladım lütfen rahatla." Jeongin camı açıp kafasını o tarafa çevirdi ve nefes almaya çalıştı. Chan yine öfkesini kontrol edememesinin pişmanlığı ile Minho'nun evine doğru devam etti. Yaklaşık kırk beş dakikayı bulan yolculuk sonucunda arabadan inip eve yaklaştılar. Kapı çalındığı gibi açıldı. Felix dolmuş gözlerle Jeongin'e sarıldı.

"SALAK! NE KADAR ENDİŞELENDİ HABERİN VAR MI! KİMSE DE BİR ŞEY ANLATMADI! KENDİ KENDİNİ YEDİM..."

"Felix, içeri girsinler öyle sarılırsın." Minho'nun yanlarına gelmesiyle Felix, Jeongin'den ayrıldı. Küçük adımlarla salona girdi Jeongin.

"Teşekkürler Chan Hyung. Neredeymiş bu saate kadar?"

"Moonbin diye bir çocuğu evinde." Felix lafa atladı.

"O ŞEREFSİZİN EVİNE NASIL GİDERSİN JEONGİN?! HANİ SENİ KÖŞEYE SIKIŞTIRMIŞTI? NE ARA UNUTTUN YAPTIKLARINI DA GÜVENDİN ONA?"

"Hyung, söz verdi. Benim de başka çarem yoktu. Kabul ettim. Zaten bir şey yapmadı. Eve götürdü, kıyafet verdi duşa girdim. Sonra da atıştırmalık yiyip muhabbet ettik. Kötü bir şey olmadı."

"Ya olsaydı Jeongin... Biz yokuz yanında. Kimsenin haberi yok nerede olduğundan... Ne yapardın?"

"Haklısın Minho hyung... Bir anlık sinirle düşünmedim. Özür dilerim." tuttuğu gözyaşları dökülmeye başlamıştı. Minho ağlayan kardeşinin yanına gidip saçlarını okşadı.

"Tamam... Hatanı anladıysan bir daha tekrarlama. Ayrıca bağırmadan önce dinlemeyi öğrenmelisin... Eğer beni dinleseydin böyle olmazdı."

"Bu kadar olay çıkaran resim hangisi?"
önlerindeki sehpada duran sarı albümü aldı eline. Sayfayı açıp gösterdi.

"Joongki ve sen mi bu kadar olay çıkardınız? Ulan yıllar geçti bu piç hâlâ olayların baş kahramanı ya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Joongki ve sen mi bu kadar olay çıkardınız? Ulan yıllar geçti bu piç hâlâ olayların baş kahramanı ya."

"Sen değil misin yani o?"

"Ben ne alaka?"

"Sizin fotoğraflardan hemen sonra konulmuş çünkü. Ben de öyle sandım..."

"Joongki, Minho'nun ilk sevgilisi. Bu fotoğraf da onlara ait."

"Neden başka fotoğraf yok peki onun hakkında?"

"Hepsini yırttım çünkü. O bize şerefsizlik yaptı. Tek bu fotoğrafı atamadım. Elim varmadı..." Jeongin aniden yerinden kalkıp abisinin boynuna sarıldı.

"Özür dilerim hyung... Dinlemeden hareket ettim. Şu zamana kadar beni en çok hatta tek destekleyen iki kişiden biriydin... Bense senin bana kötü bir şey yapabileceğine kendimi inandırdım..." Minho sarılmasına karşılık verdi.

"Haklısın bir yandan. O fotoğrafların hemen yanında görmen kafanı karıştırmıştır... Zamanında atmam gerekiyordu..."

"Ben gidiyorum artık."

"Saat geç oldu kal bugün. Yanlış anlama hâlâ sana sinirliyim. Sadece kardeşimi getirdin o kadar."

"Sorun olmasın?"

"Chan bozdurtma ağzımı. Sorun olsa davet etmem gerizekalı. Hâlâ zekân aynı ya."

"Hyung oda yok ne yapacağız?"

"Sen Felixle kalırsın, o da senin odanda." Jeongin kafa salladı.

"Jeongin yerinden olmasın ben koltukta yatarım."

"İyi kararlaştırın aranızda ben yatıyorum." deyip gitti Minho. Giderken Felix'i de çekiştirdi. Salonda sadece Chan ve Jeongin kalmıştı.

"Koltuk rahat değil. İsterseniz odama geçin ben Felixle kalırım"

"Birlikte yatsak olmaz mı?"

"Rahatsız olursunuz hocam."

"Jeongin... Lütfen ya yapma şunu."

"Bir şey yapmıyorum hocam."

"Peki Jeongin. Koltukta yatarım sorun yok." Jeongin iç çekti.

"Tamam gel benimle. Kalırız birlikte." Chan'ın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Jeongin'i takip ederek odaya gitti.

"Kıyafet verebilirim isterseniz?"

"Senin kıyafetlerin bana olur mu?"

"Oversize bir iki tane olması gerek." dolaba gidip bakındı. Büyük bir tişört ve geniş bir eşofman buldu.

"Olursa bunlar olur. Olmazsa da kusura bakma öyle yatarsın." diyerek eline tutuşturdu.

"Nerede giyinebilirim?"

"Sol çaprazda tuvalet var." Chan kafa sallayıp çıktı odadan. Jeongin kendine de beyaz bir şort ve beyaz oversize tişört çıkardı. Üstünü çıkarıp tişörtü yatağa koydu. Diğer tişörtü eline aldığında kapı açıldı.

"Hassiktir..."

Fanart /JeongChan\ ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin