Zamanla Sergen en iyi dostu oldu Alkım'ın. Neyse ki ailesinin görüşleri darlıktan öteydi. Bu duruma başlarda farklı amaçla baksalar da olay yine onların ilgi merkezinden kaymaya başlamıştı. Ki gerçekten bu dostluk oldukça içten ve sıcaktı. Alkım içinde hissettiği her bir rengin parçasını Sergen'in çizimlerinde buluyor, sık sık onun çizim yaptığı zamanlarda onunla oturuyordu. Sergenle geçirdiği vakitlerde onunla ilgili bir çok şeyde çıkarımlar yapmıştı. Çizimlerinde kullandığı mavi tonunun yoğunluğundan en sevdiği rengi, dinlediği müziklerden favori tarzlarını az çok anlayabiliyordu. Söz içermeyen fon müzikleri Sergen için vazgeçilmez kaçış evrenleriydi. Bu alışkanlığı zamanla istemsiz Alkım'a da aşılamış olsa gerek ki, Alkım artık kaçış yollarını bu müziklerin hazırladığı patikalardan yapıyordu. Beraber çizim yaptıkları, daha doğrusu afacan bir çocuk gibi Alkım'ın iri gözleriyle hayranca izleyip Sergen'in boyama yaptığı sıradan bir gün kalemi uzattı Sergen. 'Al' dedi 'Biraz da sen çiz, bugün izleyici ben olmak istiyorum.' Kısa bir süre göz göze bakıştılar. Şaşkınlamıştı, ne yapacağını anlayamadı birden, onu duraksatan şey rolleri değişmeleri değil ilk kez birinin ona renkli kalem verişiydi. Hem de maviydi! Birisi ilk kez Alkımla bu kadar içten, hem de kendi sevdiği bir şeyi paylaşmıştı. Birden boynuna sarılıp 'Teşekkür ederim!' dedi. Sergen bu durmu anlayamamış olmasından ellerini Alkım'ın belinden kavrayamadı. Olayı fazla dramatikleştirmiş olabileceği korkusuyla kendini geri çekip kafası eğilmiş, kaşlarının altından yüzüne baktı Sergen'in. 'Ama ben daha önce hiç çizmedim. Senin kadar becereceğimi düşünmüyorum.' Dedi. Tatlı bir yalandı, Alkım hala çoğu geceleri oturup, elindeki tek siyah kalemle bir şeyler karalardı. Başka bir kalem alamayacağından değil, o bu dünyayı kendi gözleriyle renkli görmeye alışıktı, defterde yarattığı ufak dünyada bunu yapmak normalden çok daha kolaydı.
Artık roller değişmeye başlamış, okuldan bulduğu arta kalan her fırsatta Sergenle daha çok vakit geçirmeye başlamıştı Alkım. Yaramaz mahalle çocuklarının, sokağın ucundan dönüp gelmesini bekledikleri dondurmacıyı heyecanla izlemeleri gibi, o da 8. Kattan karınca gibi görünen her insanı kısa bir anlığına Sergen'e benzetir her defasında heyecanla kalkıverirdi yerinden. 'Hadi bu sefer kesin bu Sergen' derdi.İçinden 10'a kadar sayar, bir yandan o gelene kadar kendini bu şekilde oyalardı. Geçirdiği her anın önemli bir değeri vardı, bitmesini de istemiyordu. Artık 17 yaşındaydı ve üniversiteye hazırlanıyordu. Bu yoğun temponun içinde, böylesine bir rahatlama seansı onun için en güzeliydi. Hem artık başkalarının 'acıma' bakışlarına da alışmıştı. Hala tam olarak o bakışların asıl nedenini kavrayamıyordu ama bunu garipsemiyordu da.Ha bir de artık çok güzel bir kol değneği vardı. Üzerini farklı stickerlarla bezemişti. Kolunun altına kaptığı gibi Sergen'in yanına koşuyordu hemen. Onu böyle gören biri rol yaptığını bile düşünebilirdi, çünkü bir tek çizim yapmaya gittiği vakitlerde böyle istekli ve koşarcasına görülebilirdi.'Alkım' dedi bir gün Sergen. 'Ne olmak istiyorsun? Üniversite sonrasında planladığın şeyler var mı hiç?' Yine garip bir soruydu, alışılmadık türden. Bu tarz diyalogları teyzesiyle kurduğu zamanlar olsa da başkasından duymak garip geliyordu Alkım'a.Neyse ki bu düşünme evreleri çok kısa milisaniyelere düşmüştü ki artık şaşkınlasa da daha hızlı cevaplar verebiliyordu. Hiç böyle bir düşünceye girmemişti, ona çizilen bir yolda önce ilkokul ardından lisesini güzel dereceyle tamamlamış sırada üniversiteye gitmek kalmıştı. Nasıl bunu düşünmezdi?Birden kendine çok sinirlendi. Çünkü yine kendine ayrılan bir eşikte öylesine debelendiğini ona çizilen hedefe doğru sadece yürüdüğünü farketti. 'Bilmem.' Dedi.'Annemler doktor ol diyor ama ben buna kesin karar vermiş değilim,mimar olurum belki.'
'Hayır deli'dedi kahkahayı basarak Sergen. 'Hayallerin meslek hayatınla sınırlı değil ya.Çok güzel çizimler yapabiliyorsun, ilgilenmek istediğin başka şeyler olmadı mı hiç? Belki resime devam etmek yada enstrüman çalmak.Ya da ya da! Bir toplulukta öncü olmak.Ne bileyim öyle şeyler işte.'
'Bilmem hiç o şekilde düşünmedim.'dedi Alkım. Al işte biri yine ona düşüncelerle boğuşacağı yeni bir kapıyı aralamıştı.O kapının eşiğinden bakmak bile çok stresliydi. Onca seçenek arasından her birine dokunmak varken nasıl bir tanesini seçebilirdi? 'Resime devam etsem benimle çizer misin ki?' dedi.
'Olur ama başka şehirde okursan çok zor olur ki' dedi Sergen kıkırdayarak. Sergen üniversiteyi İzmir'de ailesinin yanında okuyordu. Bu cümle epey hoşuna gitmişti Alkım'ın, sanırım Sergen onun gitmesini pek istemiyor gibiydi ya da en azından o bu cümleden böyle saçma bir çıkarım yapacak kadar duygusal biriydi.'Olsuun' dedi Alkım kafasını kol değneğine yaslayıp.'Ben çizdikçe sana gönderirim.Sen de onları maviye boyarsın' diyerek gözünü yine ufuğa kestirdi.
Yerinden sıçradı hemen, teyzesi bugün onlara akşam yemeğine gelecekti.Sergen'i de yoğun ısrar sonucu bu davete ikna etti. Seher daha önce Sergen'i mahallede bir çok kez görmüş ama böylesine sıkı diyaloğa geçme şansı pek elde edememişti. Zaten başlarda da Alkım'ı şakayla karışık araya kıstırır, Sergenle arasında olan biteni sorardı. Olayın dostluktan ibaret olduğunu anlayınca da bu tarz konuların peşini bıraktı. Ya da Alkım dahil herkes bu uzun yolda birbirine çarpmış iki yaprağın arasındakileri dostluktan ibaret sanıyorlardı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alkım
Novela Juvenil"Benim" diye dikeldi karşılarına."Beni ben yapan her şeyle ben oldum şimdiye dek.Kusur dediğiniz her bir farklılık beni yarattı bir başıma." gözyaşları süzüldü narince.En acısı da buydu ya, senin baktığın her parça dıştan bir izlemde karşıdakinin dü...