SEKİZİNCİ BÖLÜM

341 80 108
                                    

"Anlamıyorum. Oyun nerede bitiyor, hayat nerede başlıyor, hiç anlamıyorum."

- Oyunlarla Yaşayanlar, Oğuz Atay

SEKİZİNCİ BÖLÜM: "Kül ve Kafes."

MAYIS, 1992

İnsan zihni gevezeydi. Kadın, bir özel güce sahip olup bir şehrin göbeğinde tam da kalabalığın arasında insanların düşüncelerini duyabiliyor olsaydı kendi zihni ile kıyaslayabilir ve en geveze olanın kendisinin olduğu iddiasında kesin bir sonuca ulaşabilirdi. Kimi zaman oranın bir bataklık olduğundan emindi kadın. Kimi zaman ise bir labirent olduğunu düşünüyordu. Fakat ne isim verirse versin çıkışını bulamadığı bir yerdi orası. Zaten bulmacalarla da arası hiç iyi olmamıştı.

Havaların ısınmasıyla dışarıda geçirdiği vakitler uzamıştı ve yine zihninin onu çok yorduğunu düşündüğü günlerden biriydi. Az önce bankta yanına oturmaya çalışan saçları yoluk kadının kendine oturacak başka yer bulduğunu gördü. Kadına burada yoluk diye sesleniyorlardı çünkü saçlarını yiyordu. Onunla bir keresinde gerçekten iletişime geçmeye çalışmıştı ve kadına belki de hayatı boyunca en çok duyduğu o soruyu sormuştu. "Saçlarını neden yiyorsun?" Cevap ise kadının kahkahası olmuştu. Öylesine çok gülmüştü ki Leyla ondan korkmuştu. Şimdi ise yanına oturmak isteyenin o olduğunu gördüğünde terliklerini çıkarıp banka bacaklarını uzatmış ve iyice yayılmıştı. Geldiği gibi geri giden kadınla beraber dizlerini kendine çekerek oturmuştu.

Gözlerini henüz kapamış güneşin tadını çıkarıyordu ki "Kart seç," diyen kadın sesini duydu. Gözlerini açıp sesin geldiği tarafa baktığında ağacın önüne oturmuş, kendisine bakmakta olan kadını görmeyi beklemiyordu. Başkasına söylediğini düşünerek, "Bana mı söyledin?" diyerek sordu. Parmağıyla kendini işaret etmişti.

Kadın başını sallarken Leyla da onu inceleme fırsatı bulmuştu. Daha önce burada gördüğünü hatırlamıyordu. Yeni gelmiş olmalıydı. İri ve güzel yüzlü bir kadındı. Uzun siyah saçlarını yukarıdan gelişi güzel şekilde büyük ve süslü bir tokayla toplamıştı. Bağdaş kurarak oturmuş, elindeki desteyi karıştırıyordu.

"Kendine başka oyun arkadaşı bul," dedi kadını incelemeyi bitirdiğinde. Kadın oyun dediğinde gülmeye başlamış, Leyla'nın sinirini bozmuştu. Başını iki yana sallayarak tepkisini gösterdiğinde kadın elindeki desteyi gösterdi. "Bu oyun değil, tarot."

"Kendine başka fal arkadaşı bul o halde."

Kadın, desteyi ustaca karıştırırken "Bunun sırrı, kartları iyi tanımakta." dedi tane tane konuşarak. "Bu bir fal değil."

Leyla hafifçe güldü. "Buraya yeni mi düştün?"

Kadın kafasını salladığında Leyla yüzüne bilmiş bir gülümseme takındı. "Bak, burada eğer biri seninle oynamak istemiyorsa ısrar etmezsin."

"Sana bunun bir oyun ya da fal olmadığını kanıtlamamı ister misin?"

Normalde daha fazla konuşmaya devam etmeden ortamdan uzaklaştırdı Leyla. Fakat onu durmaya zorlayan şey kadının ses tonunun altında gizli özgüvendi. Onu haksız çıkarma isteği ile dolduğunda acele etmeden terliklerini giyerek ayağa kalktı ve kadının oturduğu ağacın önüne ilerledi.

"Adım Necla." dedi kadın gülümseyerek.

Leyla, kadının tanışma girişimine aldırış etmeden, "Ee, ne yapmam gerekiyor?" diye sordu. Necla, eliyle karşısını işaret ederek oturmasını söyledi.

Leyla kadının karşısına çimenlerin üzerine otururken gözleri kartların üzerindeydi. Necla özenle karıştırdığı kartları çimenlerin üzerine yayarken Leyla'ya bakıyordu. Bir kart seçmeden önce kartlara soru sormalısın ki onlar da sana cevap versin."

ÇIKMAZ SOKAK | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin