Ege'nin sinir bozucu ziyaretinin üzerinden bir hafta geçmişti. Evden hiç çıkmamıştım. Hem korkudan hem de çok kötü düşüp dizlerimi incitmem yüzünden. Tusem doktora gitmem için çok ısrar etse de onu dinlememiş, buz ve kremlerle işimi halletmeye çalışmıştım. Felaket morarmış, şişmiş ve ağrı yapmıştı. Şu an daha iyi durumdaydı ama yine de fazla ayakta durunca ağrıyordu ve yaşlılar gibi topallıyordum.
Okuldakilerden aldığım ders notlarına gömülmüş çalışmaya çalışırken çalan kapıyla kurtuluşu bulmuş gibi sevinmiştim. Tusem bu gece Çağla'nın evinde olacaktı, iyice iş kadını olmuştu. Beni de çağırmışlardı ama malum yaşlı dizlerim müsaade etmiyordu. Ege değildir diye umarak yavaşça kapıya gidip açtım. Karşımda Emir'i görmemle kocaman gülümsedim, rahatlamıştım.
'Bu kadar mutlu olacağını bilsem daha erken gelirdim.' Emir o güzel gülümsemesiyle içeri girerken kenara çekilip öylesine bir süzmüştüm. Yine klasik siyah bir pantolon ve yeşil sweatini giymişti. Bense soğuğa rağmen sürekli krem sürmekten sıkıldığım için giydiğim şortlu pijama takımımla yanında komik duruyordum.
O içeri geçip koltuğa oturduğunda kaplumbağa yavaşlığında topallayarak yanına gitmiştim. Başta şaşırsa da sonra gözlerini dizlerime dikerek durumu anlamaya çalışmıştı. 'Çağla'nın evindeydim Tusem geldiğinde, sonra durumu anlattı ben de seni görmek istedim.'
'İyi yapmışsın. İşte ben de yaşlılar gibi hayatımı sürdürmeye çalışıyorum.' İkimiz de gülerken ayaklarımı uzattım. 'Sana kahve yapmayı çok isterdim ama mutfağa gitmem üç gün sürüyor.'
'Gidişini hızlandırırsak yapar mısın?' Kaşlarımı çatarak neyden bahsettiğini anlamaya çalıştığım sırada hızla beni kucağına almasıyla çığlık attım.
'Emir düşersem ölürüm, çok uzunsun.' Sesli bir şekilde gülerek başını geriye attı. Kahkahası kulaklarımda bir melodi gibi çınlarken beni mutfağa getirmişti bile.
Belimden tutarak yavaşça yere bırakırken omuzlarına tutundum. Her şey sanki ağır çekimde gibiydi. Ben yere inerken yüzlerimiz birbirine karşı ve yakındı. Şu an beni öpse oturur ağlardım, çok güzelsin diyerek. Seslice yutkunduğunda bir adım geri çekilmesiyle kafamın içinde dönen senaryolar son bulmuştu. Ben de tezgahtan destek alarak dudaklarımı yalayarak geri çekildim ve konuşmadan kahveleri hazırlayıp kupalara doldurdum. O da üç adımlık mutfağı inceleyerek bir ileri bir geri yürüyüp durmuştu.
Kupaları masaya koyup kendimi sandalyeye bıraktığımda o da karşıma oturdu. 'Nasılsın?' Öylesine halini hatırını sormak istemiyordum o da neyi sormak istediğimi anlamış tebessüm ediyordu.
'İyiyim, her şey yolunda merak etme.' Masanın üzerinden uzanıp sıcacık elini benim buz kütlesi ellerimin üstüne koyduğunda içim gitmişti. 'Asıl sana ne oldu?'
'Okula giderken apartmanın merdivenlerinden uçmayı tercih ettim diyelim.' Her şeyi anlatırsam kalkıp gidebilirdi. Ben de yarım anlatmayı tercih ettim. Söylediklerime gülerken ellerimiz hala birlikteydi. Kupayı masaya bırakıp hayatta yapmam dediğim şeyi yaptım. Hızla eğilip onu öptüm ve geri çekildim. Neden yaptım, niye yaptım, nasıl yaptım? İmdat!
Gülmeyi bıraktığında gözlerimde ki korku resmen çaydanlığa yansıyordu. Bir daha benimle görüşmeyecekti, aynı ortamlarda bulunursak beni tanımıyormuş gibi yapacaktı. Sıçtık Deniz. Ben kendi kendimi yerken yutkunduğunu gördüm. O da benim yaptığım gibi hızla bana yaklaşarak ellerini saçlarımın arasına yerleştirdi ve dudaklarımızı birleştirdi. Kalbim o bana kapıyı açtığı gecede ki gibi kulaklarımda atıyordu. Yumuşak öpüşüne karşılık verirken ellerimin titrediğini hissettim. Resmen aşık olmuştum. Mahvoldum.
Ellerini belimi yerleştirip beni kolayca kendine çekerek dizine oturttuğunda öpüşmeyi de bırakmamıştık. Boynuna sardığım ellerimle ensesinde ki saçlarıyla oynuyordum o da belimi okşamaya devam ediyordu. Soluklanmak için dudaklarımızı ayırdığında huzursuzca mırıldandım, o da bu hareketime gülerek beni kızartmıştı.
'Biz.' Boğazını temizleyip devam etti. 'Kaybolalım mı seninle?' Ağzın çok güzel laf yapıyor Emir.
Gülümseyerek başımı salladığımda dudağımın kenarına bıraktığı öpücükle erimiştim. Bıraksın işini gücünü kaybolalım senelerce. Sarhoş oluyordum buğulu gözlerinde.
Sabah göğsünde uyandığımda mutluluktan ağlamak üzere olduğumu fark ettim. Yeşil sweatini çıkartıp beyaz tişörtüyle yatmıştı ama buz gibi olan ellerim yüzünden beni yorgana sarıp dürüm haline getirmişti, zar zor hareket ediyordum. Kendimi tutamayarak kıkırdadığımda tek gözünü açıp bana bakmıştı. Şu halini ısırmak istemem normal mi?
'Şuna bak sinirli şirin.' Bana sardığı kollarını sıkılaştırarak beni göğsüne bastırdı.
'Bana mı dedin sen onu sakar şirin?' Gülerek kollarından kurtulmaya çalıştığımda aramızda garip bir savaş çıkmış oldu. Yorgan yere düştü, yastıklarla birbirimize vurduğumuz için odayla birlikte bizde dağılmıştık.
O sırada açılan kapıyla nefes nefese içeri giren Tusem'i görmemle kahkaham büyüdü. Kız şaşkınlıkla savaş çıkan odaya ve bize bakıyordu. Emir boğazını temizleyerek yataktan indi ve Tusem gibi ayakta durmaya başladığında ben de yattığım yerden doğruldum.
'Ben gideyim.' Tusem koşarak odadan çıktığında Emir'in kulaklarıma dolan melodik kahkahası ile gülümsedim.
Yavaşça yatağın üzerine çıkıp bana doğru eğildi. 'Asıl benim gitmem lazım. Kayıtlar var.' Dudaklarımı büzerek boynuna sarılıp onu kendime çektim.
'Hayır, gitme.' Belimi gıdıklamaya başladığında gülerek çenesini ısırdım.
'Bittiği gibi gelirim.' Zor da olsa onu bıraktığımda uzun uzun birbirimizin gözlerine baktık sonrasında dudaklarıma ufak bir öpücük bırakarak odadan çıktı.
Emir odadan çıktığı gibi içeri dalıp yatağa atlayan Tusem yüzünden tavanı leyla gibi seyretmeyi bıraktım. 'Hemen anlat, seri.' Tusem'in bilgi akışına olan aşkı yüzünden hızla olan bitenleri anlattığımda bir süre ağzı açık durdu ardından boynuma sarıldı. 'Ben en başından beri sizi shipliyordum zaten.' Biliyordum yavrum.
'Senin gecen nasıl geçti?' Sorduğum soruyla zaten kocaman olan gülümsemesi imkanı varmış gibi daha da büyürken bir şeyler döndüğünü anlamıştım.
'Madrigal'den Anıl ve Kaan'la tanıştım. O kadar kibar insanlar ki sana anlatamam. Özellikle Anıl, hiç öyle göründüğü gibi kız düşkünü falan değil yani çok iyi davrandı bana. Sonra biz biraz konuşurken ben galiba aşık oldum.'
'Hayranlık olmasın o?'
'Hayır değil, bilmiyorum. Hayranlıktan daha farklı daha güzel. Ve benimle gurur duyacaksın, bayılmadım adamın karşısında. Sadece bir iki kere nefesim kesildi. O yüzden astımım var benim.'