Sabah arasında uyandığım güçlü kollara iyice sarılarak gülümsedim. Mutluluktan ağlasam kimse yadırgamazdı herhalde. Hareket alanımı kısıtlamış da olsa yavaşça başımı ona çevirip çatık kaşlarını, huzurlu suratını inceledim. Çok güzeldi ve beni çok fena yakıyordu.
Gözlerini kırpıştırarak araladığında gülümsemem iyice büyüdü, o da beni fark edince gülerek vücudumu sarmalayan kollarını sıkıştırdı. 'Günaydın sevgilim.' Her sevgilim dediğinde böyle eriyecek miyim ben?
'Emir.' Elini dudaklarıma kapatarak beni susturduğunda gülmemeye çalıştım.
'Yok bir şey konuşmuyoruz. Her şey yolunda ben de senin elini tutmayı bırakmıyorum. Sorun yok.' Alnımdan öperek beni kendine bastırdığında dolan gözlerimle yutkundum. Nerede ne iyilik yapmıştım da bu adam beni seviyordu?
Kapı tıklandığında romantikliğimiz yarım kalmıştı. 'Gelebilir miyim?' Anıl kapının arkasından seslenmişti. Zaten Tusem kapıyı da çalmazdı.
İçeri çağırdığımızda ben hafifçe doğrulmaya çalışınca Emir beni omzumdan tutarak yatağa bastırdı ve yalandan sinirli gözlerle bana baktı. Anıl da bizi umursamadan yatağın ucuna oturdu. Endişeli duruyordu.
'Hayırdır?' Emir benden önce davranıp sorduğunda Anıl oflayarak yanıt verdi. 'Tusem de bir şeyler var çözemiyorum. Benden mi ayrılacak?' Anıl şak diye sorduğunda gözlerimi büyütüp inanamayarak ona baktım bir süre. Tusem kendinden vazgeçer senden vazgeçmez be Anıl.
'Her tuhaf davrandığında terk edilme korkusu yaşıyorsan işiniz zor. Ayrıca bir karın ağrısı var seninle ilgili değil ben çözerim.' Ege'yle ilgili, ailesiyle ilgili ve söylediği yalanlarla ilgili.
Anıl ne kadar ikna olmasa da daha fazla bu konu üzerine bir şeyler söylememeyi tercih etmiş ve Emir'le beni tebrik ederek yanımızdan ayrılmıştı. Anıl çıktığı gibi huzursuzlanarak yataktan kalkmaya çalıştığımda Emir yine beni omuzlarımdan tutup yatağa bastırdı.
'Ben de kalmak istiyorum ama Tusem'le konuşmam lazım.' Emir'in yanağına bir öpücük kondurup kaçabileceğimi düşünerek hareketlendiğimde kaşlarını çattı.
'Daha dün dikişlerin patladı sen nereye gidiyorsun, yat şuraya.' Beni azarlayarak yerimde felçli Ali Rıza bey gibi bırakarak yataktan kalktığında bir miktar kalkmaya korkmuştum. Odadan çıkıp gittiğinde yerimde kendi kendime söylenmekten başka çarem yoktu.
Kapım tekrar açıldığında heyecanla yerimde doğruldum. Emir odaya elinde içinde tost olan bir tabakla girdiğinde heyecanım şak diye uçup gitmişti. 'Beğenemedin mi? Yazıklar olsun be.' Şakayla karışık bana takıldığında yanıma oturup tabağa bana vermişti.
'Beğendim sen yapmışsın tabii ki beğenirim de ben sıkıldım.' Şirin olduğunu düşündüğüm gülümsemelerden birini sergilerken beni umursamıyordu. Aklım Tusem'de kalmıştı, konuşup ne haltlar karıştırdığını öğrenmem lazımdı.
'Bunu ye, ilaçlarını iç, o zaman bakarız.' Emir sonunda yumuşayarak kabullendiğinde heyecanla tostumu yemeye başladım. O da yanıma uzanıp beni kolunun altına almış telefonuna bakıyordu.
Boş tabağı kenara koyarak yanağına kocaman bir öpücük bıraktığımda telefonu köşeye atıp saçlarımı okşadı. 'İlaçlar mutfakta ben giyinirim ve hemen gelirim.' Kibarca onu kovduğumda o mükemmel gülümsemelerinden birini bahşederek odadan çıktı. Dikkat ederek yerimden kalkıp üzerimi değiştirdiğimde aynaya bakmaktan kaçınmıştım. Göreceğim şey büyük ihtimalle bembeyaz olmuş bir surat ve dağılmış bir vücuttu.
Yine de kendimi insana benzetmeye çalışarak odadan çıktığımda derin bir nefes aldım. Oturma odasından gelen seslere bakılırsa üçü oturmuş sohbet ediyordu. Küçük adımlarla yanlarına gittiğimde Anıl beni fark ederek bağırmaya başladı. 'Niye geldin, ölecek bu.'
Anıl'a gülmekten bayılmamaya çalışarak Emir'in yanına oturup başımı omzuna koydum. 'Ben artık kolay kolay ölmem.' Bu konu hakkında şaka yaptığımı gören Tusem yastığı alıp koluma vurdu, yastığı tutup ona geri attığımda yalandan sinirli bir bakış attı. 'Tusem konuşalım biraz, yalnız.'
Tusem Anıl'ı ve Emir'i kovaladığında salonda yalnız kalabilmiştik. Büyük ihtimalle ne söyleyeceğimi biliyordu ben de onun dibine kadar inkar edeceğini biliyordum ama olsun. 'Ege'ye ne yaptın?'
'Adı batsın.' Yüzünü buruşturarak yanıt verdi.
'Battı zaten de ne yaptığını söyle. Yarın öbür gün karşıma çıkarsa bu konuyla nasıl baş edeceğimi bilmem lazım.' Haklıydım, o da haklı olduğumu biliyordu.
'Dövdürdüm ama benim yaptırdığımı asla anlamaz, şirkette kötü tiplerle çalışıyormuş.' Diye itiraf ettiğinde sıkıntıyla ofladım. Tamam iyi olmuştu, beter olsun ama Tusem'e veya bana sarmayacağına emin olamıyordum. Gergince saçlarımla oynarken gözlerini bana dikmiş tepkimi ölçmeye çalışıyordu.
'İyi yapmışsın da bize yine sarmaya çalışırsa diye önlem almamız lazım. Sürekli dövdüremezsin adamı.' Son cümlemi anlamayarak bana bakıyordu. Galiba her sıkıntıda adamı dövdürmeyi planlamıştı.
'Aman!' diyerek elini sallayıp ayağa kalktı. 'Hallederiz.' Omuz silktiğinde rahat tavırlarına ayar olarak yanımda ki yastığı kafasına attım. Elini kalbine koyarak dudaklarını büzdü. 'Kırıldım, alındım.'
'Tusem git! Bu sefer terlik yersin.' Yere eğilip terliğimi çıkartmaya çalıştığımda karnıma giren ağrıyı çaktırmamaya çalıştığım sırada çoktan odadan kaçmıştı.
Ben arkama yaslanıp dikiş yerlerime bakmak için tişörtümü kaldırdığım sırada Emir içeri girmişti. 'Beni görünce soyunmaya başlamana da alışabilirim.' Dalga geçerek yanıma oturduğunda tişörtü tekrar kapattım. Gülümsemesiyle gülerek başımı göğsüne yasladığım gibi beni sararak kendine bastırdı ve başımdan öptü.
'Dinlediniz dimi her şeyi?' Anıl'ın bazen meraklı komşu teyzelere dönüşebilme huyunu Tusem'den aldığını çok iyi biliyordum
Sesli bir şekilde güldüğünde içime dolan huzurla gülümsedim. 'Dinledik yavrum. Endişe etme şu konuyu. Ben artık seni asla yanımdan ayırmam.'