Emir resmen dediğini birebir uygulamıştı. Asla dibimden ayrılmıyordu, bazen boğulsam da her hareketine hastaydım. Genelde onun evinde kalıyorduk, Ege burayı bilmiyordu. Konserlerinin olduğu gecelerde özellikle yalnız kalmamı istemiyordu. Hemen hemen her konserinde en büyük hayranı gibi sahne arkasından bütün şarkılarına bağıra bağıra eşlik ediyordum.
Şehir dışında olan konserlerinin de bir iki tanesine beni de götürmüştü, çok eğlenmiştim fakat çok da yorulmuştum. İstanbul ve Manisa dışında şehir görmeyen ben; İzmit, Ankara ve Samsun'u da Emir sayesinde görmüş, gezmiştim. Kafamın içinde sevgilim sana her şeyim feda diye bağıran sesi susturan tek şey o gezmelerin ardından okula gitmek olmuştu. Okul zaten bir iki haftalık ara vermemden dolayı çok zor geliyordu. Sınavlara da çalışma çabam Emir'i evin içinde dolaşırken görmemle son buluyordu.
Tusem de stil danışmanı kontenjanından yanımızda oluyordu. Zaten sürekli Anıl'la şehir şehir dolaştığı için boş kalamıyordu. Bir iki ilişkileri çatırdamışlardı geçenlerde. Anıl konserde Tusem'in istediği ceket yerine başkasının önerdiği gömleği giydiği için. Onun dışında ilişkileri çok iyi gidiyordu. İyice birbirlerine benzemişlerdi zaten. Tusem'i arayıp dedikodu yapmak istediğimde hoparlöre alan kişi genelde Anıl oluyordu.
'Deniz gömleğim sende mi?' Emir banyodan çıkmış akşam ki konseri için hazırlanıyordu. Sadece pantolonla yanıma gelip üzerimde ki gömleği sorduğunda sevimli olduğunu düşündüğüm gülümsemelerden birini sergilemiştim. Gömleğin yakalarından tutup beni kendine doğru çekti. 'Alabilir miyim bunu?' Dudaklarıma değen nefesiyle gözlerimi kapatmamak için savaş vermiştim. Hiç birlikte olmamıştık ama aynı evde yaşadığımız için sürekli yüksek olan gerilim hattıyla mahvoluyorduk ikimizde. Ben genelde utanıp kaçtığımda arkamdan kahkahaları yükseliyor, evin duvarlarında yankılanıyordu ama yan yana gelince yutkunmaktan ağzı kuruyordu.
'Ben gömleği şey edeyim o zaman.' Kollarının arasından kızarıp kaçmaya çalıştığımda bu sefer gitmeme izin vermeden belimi sıkıca tutarak beni kendine yapıştırdı. 'Tamam şey etmeyeyim.'
Gülümseyerek çenemden öperek belimi okşadı. 'Konsere yetişecek olmasam.' Cümlesini tamamlamadı, tamamlamasına da gerek yoktu zaten.
Madem birkaç saat birbirimizi göremeyeceğiz şu an yapacağım şeyden utanmak için fazlasıyla vaktim olabilirdi. Üzerimde bana büyük gelen gömleğin düğmelerini o hala belimi tutarken çözdüm. Gözlerini düğmeleri çözerek üzerimden çıkarttığım gömleğin açıkta bıraktığı göğüslerime diktiğinde sessizce nefesimi tuttum. Gömleği onun omzuna atarak beklediğimde dudaklarını yalayarak kulağıma yaklaştı. 'Yapma.'
Onun yaptığı gibi kulağına yaklaşıp fısıldamak için parmaklarımın uçlarına çıktığımda belimden tutarak beni destekliyordu. 'Tam olarak neyi yapmamı istersin?' Seslice yutkunduğunda elinin kasıldığını hissederek güldüm. Üzerindeki etkim çok hoşuma gitmişti. Boğazını temizleyerek belimi bıraktığında sendeledim. Gözlerini kaçırarak gömleği alıp odaya resmen koşmuştu. Şimdi kaçma sırası ondaydı.
Emir sonunda hazırlanıp veda öpücüğünü de unutmadan evden çıktığında okulu bitirebilmek için son şansımın çalışmak olduğunu hatırlayarak derslere gömüldüm. Gerçekten ne kadar zor olursa olsun dört senemi sırf bir psikopat için harcamaya da hiç niyetim yoktu. Manisa'ya da dönmeyi hiç istemiyordum ama bizimkiler de burada kalmamı istemeyeceklerdi. Mecbur Tusem gibi yalan söyleyeceğim. Gerçi annem asla dönem uzattığıma inanmazdı. Onun gözünde mükemmel biriydim. Sorunlarımı kaçarak çözemeyeceğimi bilsem de şu sıralarda tek çözümüm buydu.
Saatlerce derslere çalışıp ezber yaptıktan sonra kapı zili çalmıştı. Emir çok geç gelmediği sürece zili çalardı, ben ona kapıyı açtığımda mutlu oluyormuş. Kitapları bir kenara yığarak gözlüğümü üzerlerine bırakıp gülümseyerek kapıyı açmaya gittim. Birkaç saat ayrı kalınca bile özlediğim suratını görmek için açtığım kapıyla karşımda Ege'yi bulmam bir olmuştu.
Kapıyı hızla yüzüne kapatmaya çalıştığımda ayağını araya koymasıyla ayağını sıkıştırdım ve ittim. 'Bir dur Deniz.' Yüzsüzce gülerek kapıyı sanki hiçmişim gibi üzerime iterek içeri girdi ve evi inceleyerek ıslık çaldı. 'Hiç senin tarzın değil kızım.'
'Defol git polisi ararım.' Cebimden telefonumu çıkarttığımda bileğimi sertçe tutup telefonu düşürmeme neden oldu.
'Ara, ben de onlara arkadaşının yaptıklarını anlatayım.' Sinir dolu gözlerine rağmen gülerek beni tehdit ettiğinde yüzüne tükürdüm. Bileğimi bırakmadan gözlerini kapatıp elinin tersiyle yüzünü sildi. 'Ben seni uyarmaya gelmiştim bu yaptığın çok ayıp. Neyse ailen geldiklerinde öğretirler.' Ne?
Şaşırmış surat ifadem karşısında kahkaha attığında kendimi şaka yaptığına inandırmaya çalışarak sakinleşmek için derin nefesler aldım. Bileğimi sıkmayı bıraktığını bile çok geç fark etmiştim. Gülmemeye çalışarak dizlerinin üzerine çöktüğünde ne yaptığını anlamıyordum. 'Benimle evlenir misin Deniz?' Yüzüğü cebinden çıkartıp bana uzattığında çığlık atmak üzereydim.
'Delirdin mi sen?' Bağırarak yüzüne geçirdiğim tokatla hızla ayağa kalkıp beni duvara sertçe itti. Canımın acısıyla dudaklarımdan dökülen inleme sesi sinirine sinir katmış gözleriyle beni öldürmeyi deniyordu. 'Bırak.' Boğazıma dolanan elleriyle sesimi kesmişti.
'Babana anlattım her şeyi. Bütün yalanlarınızı, yabancı bir adamın evinde nasıl kaldığını, neler yaptığınızı. Yoldadır. Kaçacak yer ararsan seni kurtarırım demek için gelmiştim ama sen her zaman ki gibi canımı sıkmayı başardın.' Boğazımı sıkıp nefesimi keserken öfkeyle söylediği sözler canımı sıkmıyordu. Tekme atarak kendimi kurtarmaya çalıştığımda beni hızla bırakmıştı. O hızın etkisiyle yere yapışarak nefes için ağlayan ciğerlerimle öksürük krizine girmiştim. 'Buranın adresini de biliyorlar.' Beni hiç umursamadan evin kapısını açtığında arkasını dönmeden konuştu ve evden çıktı.
Kapının önünde yerde ne kadar kaldım bilmiyorum. Kafam çalışmayı bırakmıştı, kesilen nefesim yüzünden bu adamın daha ne kadar ileri gidebileceğini kestiremiyordum. Beni öldürür müydü? Tusem'i aramam lazım. Boğazım hala gıcıklanırken telefonumu alarak numarasını tuşladım.
'Tusem beni dinle. Çık evden hemen. Babamlar geliyor ve her şeyi biliyorlar.'
'Buraya gel.' Babamın sesi kulaklarıma dolduğunda yutkunamadım.
Ben yerden kalkarken eve kendi anahtarıyla giren Emir halimi fark edip endişeyle kollarımdan tutup yüzüme baktı. 'Deniz.' Korkuyla bakan gözleri boynumu bulduğunda kızarmış olabileceğini hatırlayarak ellerim boynuma gitti. 'Deniz ne oldu? Hırsız mı?' Keşke.
'Emir sonra anlatsam. Eve gitmem lazım.' Beni farkında olamadığım bir hızda kollarının arasına alıp sarıldığında nefesimi tuttuğumu bile fark etmemiştim. 'Emir gitmem lazım.'
'Önce anlat.' Emir ısrarlarına devam ederken her şeyi noktası virgülüne kadar zor da olsa anlatabilmiştim. Beni göğsüne yasladığından yüzünü göremesem de kasılmasından nasıl sinirlendiğini anlayabiliyordum.
Anlatmayı bitirdiğimde kurumuş boğazımı temizleyerek başımı kaldırıp gözlerine baktım. 'Gitmem lazım.' Başını hızla olumsuz anlamda salladı.
'Birlikte gidiyoruz. Bunu hallettikten sonra da ben gidip Ege'yi öldürüyorum.'
'Tek gitmezsem her şey daha beter olur. Halledemezsem seni ararım.' Tek bir kelime bile söylemeden elimi tuttuğunda daha da fazla ısrar etmeme gerek kalmamıştı çünkü gelecekti ve ne kadar dibe batarsam batayım elimi tutmayı bırakmayacaktı.