1.1.

116 15 28
                                    

Emir'le münasebetsiz karşılaşmamızın ardından depresyonuma artı olarak felaket bir grip de olmuştum ve günlerce evde yatmıştım. Depresyondan tek farklı ağlamadan da burnumu aktırmasıydı. Tusem derslerden birkaç arkadaşımı bulup bana ders notlarını almıştı ve sınavlara hazırlanmazsam pişman olacağımı söyleyerek beni zorlamıştı. Zaten Tusem olmasa ayağa bile kalkamayacağım için ölürdüm büyük ihtimalle.

'Sana çorba yaptık.' Elinde kaseyle gelen Anıl'a yattığım koltuktan gülümsedim. İyice bize yerleşmişti. Eğer ben böyle olmasaydım Tusem ona yerleşirdi zaten. Fazlasıyla yakınlardı artık etle tırnak gibi. Onları bastığımdan beri de bana ayrı bir iyi davranıyorlardı.

'Benimle uğraşmaktan bıkıp zehir eklemediniz dimi?' Çorbayı alırken ciddiyetle sorduğum soruyla Tusem mutfaktan koşarak geldi.

'Nasıl anladın ya, of Anıl.' Anıl gülmemek için arkasını dönerken Tusem ciddi durmaya çalışıyordu ve bu çaba beni çok güldürüyordu.

İkisine de teşekkür ederek çorbamı içerken uzak durmaya çalıştığım ama beceremediğim sosyal medya hesaplarımda dolaşmaya başladım. Emir'den en ufak bir şeyler görebilme umuduyla baktığım her sayfadan hüsranla ayrılırken iç çektim. Konser videoları dışında hiçbir haber yoktu. Dediği gibi magazinden uzaktı. Tusem'e de soramıyordum çünkü o da Çağla'ya soracaktı, o da vazgeçtim sanıyordu. Çıkmazın içinde iyice dibe batıyordum.

Odama geçerek kendime gelme çabası gösterme adına kısa bir duş alıp saçlarımı kuruttum ve düzleştirdim. Havluyla dolabın önünde oyalanırken Tusem yine kapıyı çalmadan odaya dalmıştı. 'Söyle canımın içi, söyle.' Tusem yaptığım iğnelemeyi anlamadan dolabımın önüne geçerek beni itti ve dolaptan soluk kırmızı elbisemi çıkartarak üzerime tuttu. Başını sallayarak kendi kendine bir şeylere karar verirken elbiseyi yatağa bırakırken siyah kabanımı da yanına bıraktı ve siyah çizmelerimi de eliyle koymuş gibi kenara çıkarttı.

'Tusem?' Havluyla kenarda şaşkınlıkla onu izlerken odada olduğumu fark ederek gülümsedi.

'Akşam lansman var beni yalnız bırakamazsın. Anıl'ın konseri var, gelemiyor.'

'İyi de bu kadar süslenmeye ne gerek var, ayrıca ne lansmanı?'

'Emir şarkı çıkartıyor ama bak asla yan yana gelmeyeceksiniz söz. Hem sevgili olduğunuzu bilen kişi sayısı üç falandı. Lütfen Deniz.' Tusem konuşmama bile izin vermeden ard arda sıraladığı cümlelerle itirazlarımı ağzıma tıkıştırdı ve odadan koşarak kaçtı. Emir'i görme fikri bile kalbimi sıkıştırırken aradan geçen bunca zamandan sonra gerçekten onu görecek olmak beni mahvediyordu.

Oraya gidip Emir'i gördüğüm gibi kaçabilirdim bence. Tusem'in yalnızlıkla hiç sorunu olmamasına rağmen beni istemesinin bir nedeni vardır diye düşünerek çıkardığı kırmızı elbisemi giyerek hazırlandım ve kapıya çıkarak çoktan hazır olup beni bekleyen turuncu mini elbisesiyle aşırı güzel duran Tusem'in yanına gittim. Birbirimize ıslık çaldıktan sonra kapıdan çıkıp lansmanın yapılacağı mekana gittik.

Kendimi evden çıkmadan önce gereksiz süslenmiş hissediyordum ama buraya gelince az bile yaptığımı düşünmeye başladım. Herkes aşırı güzeldi, sanki çok önemli bir yerde yemek yeniliyormuş havası vardı. Gerçi posterlerle Emir'in fotoğraflarını gördükçe gelen baygınlık hissi yüzünden zar zor ayakta duruyordum.

Tusem çoktan insan kalabalığına karışmıştı, çoğu kişiyi tanıyordu. Benimse tek tanımak istediğim insan benden en uzak köşede arkadaşlarıyla konuşup gülüşüyordu. Ama gülüşü bir farklıydı, güneş gibi ısıtmıyordu artık. Simsiyah giyinmişti ve yine çok yakışıklıydı. Etrafında ki herkesi büyülediğinin farkında değildi.

Ben köşemde önüme gelen her içkiyi içerken bir anda kopan alkışla Emir'in sahneye çıktığını fark ettim. Benim olduğum tarafa bakarsa Mario gibi bulunduğum yerin altına hop diye girecektim hemen.

'Gelen herkese çok teşekkürler, benim için çok önemli bir gecede yanımda olmanız büyük bir mutluluk. Ben çok konuşmayayım şarkı benim söyleyeceklerimi söyler zaten. Ayrıca şarkının sahibi de aramızda bu alkışları en çok o hak ediyor. Ona da ayrı teşekkür ediyorum, bu şarkıyı yazdıracak hisleri bana tattırdığı için.' Emir benim bulunduğum yere bir kere dahi bakmadan sahneden inerken şarkı başlıyordu. Kaşlarımı çatarak etrafa bakınmaya başladım. Elif'e mi yazmıştı şarkıyı gerçekten?

Yüze düşmüş zülüf
Nası' geleyim dönüp?
Gece resmimi öpüp
Vazgeçmişsin benden

Şarkının başlamasıyla Elif'i aramayı bıraktım.

Kara yolları bozuk
Kanadım yine kırık
Bana mektubu yazıp
Vazgeçmişsin benden

Bu şarkı banaydı. Çığlık atmak istedim, kulağıma dolan her sözle yerle bir olmak istedim.

Yangın düşmüş kor, kor
Yanmış gönlüm yer, yer
Duydum sağdan, soldan
Vazgeçmişsin benden

Emir'e içimde ki bütün kırgınlıkla bakarken o sadece yere bakıyordu. Vazgeçmedim ki ben senden, istesem de yapamam ki Emir.

Ben olduğum yerde sanki biri beni yerin dibine çekiyormuş gibi batmış çıkmış dururken şarkı bitmiş, herkes Emir'i tebrik etmeye başlamıştı. Yüzüne yerleştirdiği sahte gülümsemeyi kimse fark etmiyordu.

Hızla bardağımı bırakıp Tusem'in yanına gittim. 'Biliyor muydun?'

Tusem endişeyle titreyen ellerimi tuttu. 'Hayır, gerçekten. Yemin ederim bilmiyordum, bilsem seni getirmezdim. Ben birbirinizi görürsünüz aranız düzelir diye çağırdım seni.'

Elimi önemli değil der gibi öylesine salladım. 'Ben gidiyorum. Sen kal.' Arkamdan kırgınca bakarken insanları iterek çıkışı buldum.

Son kez dönüp baksam ne olur ki? Yavaşça içimde ki sesi dinleyerek kapının girişinde arkamı dönüp gözlerimle onu ararken benden birkaç adım uzakta duran silüetini gördüm. İkimiz de birbirimize kırgınca bakarken dudaklarımı okumasını umarak fısıldadım. 'Sana da aşk olsun.'

YangınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin