Bir İşin Ucundan Tut

10K 659 171
                                    

"Rıdvan."diye gürlüyordu tatlı bir telaşla etrafta çıtı pıtı adımlarıyla dolaşan annesi. "Rıdvan!"Rıdvan ise günün bilmem kaçıncı paket bitirdiği sigarasını eziyordu dudakları arasında. Nikotinle dolu acı tat diline yayılırken sinirden gerim gerim gerilen çenesini daha da kastı. Bu bir mutlu gündü fakat bu Rıdvan'ın mutlu günü değildi.

Oğlan esmer yüzünü buruşturup gözüne kaçan kirpiğini ovuşturdu bir müddet. Elleri her an nereye koyacağını bilemez halde tutunacak yerler arıyordu. Avuç içlerinin terlemeye başladığını hissediyordu. Daha da beteri ayaklarını sallamaktan uyuşturmuştu artık. Kendini oyalamaya çalışmıştı.

Küllükte dağ misali duran binlerce izmarit vardı ve sikik ağzını oyalamasını umut ettiği bunca zehir bile bir şeylerin eksikliğini gideremiyordu. Yine de dirayetli durmaya çalışmıştı biraz ağrı kesici eşliğinde. Bolca sakız çiğnemişti. Sakız çiğnedikten sonra ise sıkılıp sakızı gıcık gittiği yengesinin eteklerine yapıştırmış,aradan sıyrılmıştı.

"Pınar'ı çarşıdan al da geliver yavrum."diye seslendi annesi telaşla yazmasını bağlarken. "Laf olur söz olur,nişanlı kız çok yalnız dolaşmasın."

"Nişanlısı neredeymiş ana?"dedi Rıdvan sinirle ayaklarınıı yere vururken. Bir ,iki,üç. Kendi kendine ritim tutuyordu ayakları. Kendi ayaklarını sallayarak- sanki ayaklarında bebek sallıyordu- kendi dikkatini dağıtmaya çalışıyordu.

Sürekli sinirliydi. Sürekli ama sürekli bir şeylere bağırmak istiyordu ya da bir şeylere bağıramaycak kadar halsiz düşüyordu. Yemek yemekten nefret ediyordu ve yediği şeyler midesine ağırlıktı. Ama bazen bir oturuşta bir tencere makarnayı ekmekle yemesine rağmen tatmin olmuyor,açlığını dindiremiyordu. Ya günlerce uykusuzdu,uyku gözlerinden akıyordu zehir gibi. Ya da saatlerce uyuyor günün neredeyse tamamını uykuya tutturuyordu ki nehir gibi akıyordu yine yetersiz gelen uyku!

"Koskoca komutanla evleniyor."diye mırıldandı annesi ayıplar bir bakışla sürmeli gözlerini oğlunun sürmeli gözlerine dikerek. "Onca işi bırakacak da oğlan,bohça peşinde mi gezecek."

"Boş adamsın."demişti yengesi araya girip. "Ne olacak hemi,iki dakika gitsen. Söyleninceye,kaç defa daha gidip geldiydin,delikanlı oğlansın."

"Ben boşum."dedi Rıdvan gözlerini yengesinin mavilerine dikip deli deli gülümserken."Çok sevgili damadınız gibi adam olamadım,komutan falan olamadım. Çünkü siktiğimin yedi boğazını doyuruyordum yenge. Hani babam yok ya benim, Memo'nun piçleri ortada kaldı ya. Anamı sağa sola yem etmemek için inşaatlarda ameleyim ya ben."

Annesi susmuştu.Ağzına sanki görünmez bir şerit çekilmiş gibi susmuştu. Kadının sürmeli kara gözleri usulca başka yöne çevrilirken boynu büküktü. Oğluna kızamıyordu. Oğlu ne dese haklıydı.

Oğlunun sürmeli gözlerindeki bir damla yaşta herkesin hakkı vardı. Ama bu hayattı olup bitecekti işte.

"Baban gelir."dedi annesi çekingen bir sesle. "Baban duyarsa,dayak çalar sana. Sus. Git al bacını."

"Babam değil.Bacım değil."dedi Rıdvan titreyen elleriyle.

"Baban ve bacın."diye buyurdu annesi solgun bir sesle. "Demem o kadar."

"Benim babam öldü lan öldü."dedi Rıdvan anlık sinir kriziyle. "Toprak oldu benim babam. Yok benim babam. Babam değil o benim amcam. Bacım değil Pınar,kuzenim..."

Yengesi araya girip tatsız bir bakışla süzmüştü Rıdvan'ı. 

"Nankörlük etme,ne etti sana ? Kendi çocuğu saymadı mı seni ? Kardeşlerine çatı vermedi mi ? Karnınız doymadı mı Rıdvan?"

"Babam değil o benim,amcam.."diye fısıldadı Rıdvan cam kırıklarının ayaklarına batmasını umursamadan kanlı elleriyle saçlarını geriye itikledi. "Amcam o benim,babam değil."

Annesinin başının yine düştüğünü biliyordu.

Düşsündü.

Rıdvan'ın  biraz uyuşmaya ihtiyacı vardı.

İktidarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin