Ertesi gün her şey daha farklıydı.
Yataktan çıkamayacak kadar hasta ve bitkindim. Kimseyle konuşabilecek bir halde de değildim ki istemiyordum zaten. Ömrümün sonuna kadar o yatakta yatmak istiyordum. Öyle yorgundum ki yıllarca uyusam geçmeyecek türdendi. Saatlerce soğuğun ve yağmurun altında oturup bir nevi ölmeyi de beklemiştim. Sonra zorla da olsa eve gitmiştim zaten. Eve girdiğimde ise salonda oturmuş arkadaşlarıma sadece tek bir şey söylemiştim.
Beni hiç sevmemiş.
Bilmiyorum, onca şeyden sonra buna takılmam belki benim salak olduğumu gösterirdi. Fakat ben bu hayattan hiçbir şey istememiştim. Ailesinden sevgi görmeyen bir çocuktum sadece. Onların sevgisine muhtaç kalmıştım hep. Ben de dışarıda aramıştım bu sevgiyi. Mutlu olmak istememiştim hiçbir zaman. Biliyordum çünkü. Tanrının beni sevmediğini çok iyi biliyordum o yüzden mutlu olmayı dilememiştim hiçbir zaman. Sadece sevilmek istemiştim. Birileri beni sevsin, önemli olduğumu hissettirsin istemiştim. Başımı okşayacak birileri olsun istemiştim hayatımda. Aynaya bakıp da "Bak! Seni sevenler var! Onları bırakıp da gidemezsin." diyebileyim istemiştim.
Kimse beni sevmemişti.
Ben de ayna karşısına geçip de bunu söyleyememiştim zaten.
En yakın arkadaşım bana ihanet etmişti. Kardeşim, canımdan bir parça olan kişi de bana ihanet etmişti. Mingyu beni aldatmış, Taehyung ise bir intikam uğruna beni mahvetmişti. Bir Jimin'le Hoseok kalmıştı yanımda. Bir de Namjoon.
Dediğim gibi ertesi gün her şey daha farklıydı.
Taehyung okul grubuna bahsettiği mesaj ekran görüntülerini atmıştı. Birden ortalık karışmış ve insanların gözünde katile bürünmüştüm. Tehdit mesajları almaya başlamış ve tam anlamıyla zorbalanan ben olmuştum. Hatta üvey babamın bana yaptıklarını hakettiğimi söyleyen bile vardı. Korkumdan okula bile gidememiştim birkaç gün.
Sonraysa ortalık daha da karışmıştı.
Namjoon mesajları görünce dayanamamış ve Taehyung'un yanına gitmiş. Tartışmışlar ve Namjoon da beni savununca en sonunda Taehyung dayanamamış ve vurmuş Namjoon'a. Sonrasındaysa bir kavgaya tutuşmuşlar. Hoseok beni aradığında hastanede Namjoon'un pansumanını yaptırdıklarını söylemişti. Eve geldiklerinde ise Namjoon'un suratından düşen bin parçaydı. Taehyung'a ne kadar değer verdiğini ben dahil herkes bilirdi. Bir nevi benim yüzümden bu halde olmaları ise iyi olmayan duygu durumumu daha da berbat etmeye yaramıştı.
Bilmiyorum, sadece insanlara zarar vermekten başka hiçbir işe yaramadığımı düşünüyordum bazen.
Şimdiyse bütün günümü Seul'u karış karış gezerek geçirmiş bir şekilde eve dönmüştüm. Kapıdan içeri girmiş ve yorgunlukla kendimi salona atmaya çalışmıştım. Sadece aklımı dağıtmaya çalışıyordum. Bir şekilde toparlamalıydım kendimi ve bütün yolları deniyordum işte. Sigaraya bile başlamıştım. Belki beni bir nebze de olsun iyi hissettirir diye. İyi mi geliyordu emin değilim. Belki de ben kendimi iyi geldiğine inandırmaya çalışıyordum. Tutanacak bir aramaktan farksızdı bu.
Kendimi zor bela salona attığımda ise en son görmek istediğim surat karşımda, sırıtarak bana bakıyordu. Kaşlarım öfkeyle çatılmış ve diğer yandan beni izleyen arkadaşlarıma bakmıştım.
"Bunun ne işi var burada?" diye elimle Jongin'i göstererek söylenmiştim. Namjoon yanıma yavaşça gelirken, Jimin de "Eşyalarını almaya gelmiş." diye konuşmuştu.
Sonrasındaysa Jongin histerik bir şekilde gülmüş, aynı zamanda da Namjoon arkadan kolunu omzuma koyarak benim gibi koltuğa yaşlamıştı elini. Bir süre onu izlemiştik. Eşyalarını bavula koyuşunu izlemiş ve çıt çıkarmamıştık. Fakat nefretleydi hepsi. Jimin'in kendisini zor tuttuğu apaçık ortadaydı. Namjoon olmasaydı ben de burada sakince duruyor olmazdım ya da her ne kadar suratına bakmaya bile tenezzül etmediğim kardeşim şu köşede durmasaydı kendimi dizginlemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
movies | taekook
Ficción General'çünkü bebeğim bu filmlerdeki gibi değil' tamamlandı.