Ne zamandır buradaydım bilmiyorum.
Ne zaman ordan kaçıp da lavaboya gelmiş, ne zamandır buz gibi soğuk fayansa oturup sakinleşmeye çalışıyordum bilmiyorum.
Ellerimin titremesi geçmiyordu.
Gözyaşlarım dinmiyordu.
En acısı da kalbim acıyordu.
Elim orada sürekli ovsa da geçmiyordu bir türlü işte. Nasıl geçer, ne yaparım da geçerdi bilmiyordum. Tek çareyi soğuk fayansta oturup geçmesini dileyerek bulmuştum. Kendimi ilk defa bu kadar toy hissediyordum. İlk defa ne yapacağımı tam anlamıyla bilemiyor ve sadece oturuyordum işte. Bir yandan çok sinirliydim fakat diğer yandan da çok kırgındım.
Sinirliyim, çünkü çoktan gözümün önünde olan bir şeyi fakedememiştim. Sinirliydim, çünkü en yakın arkadaşımın da benimle aynı kadere sahip olmasına sebep olmuştum. Onu da benimle birlikte hu çukura çekmiş ve yaşadıklarımın aynısını ona da yaşatacaktım. Hissettiğim acıyı onun da hissetmesine sebep olacaktım sırf daha dikkatli olamadım diye, sırf gözümün önünde olan bir şeyi farkedemedim diye.
Şimdi farkediyordum.
İlişkimizin en başından beridir birbirlerine olan tavırlarını, ne olursa olsun Taehyung'un Namjoon'a toz kondurmamasını ve Namjoon'un bana karşı olan tavırlarını. Sürekli benden nefret etmesini, sürekli beni yermesini ve sürekli beni üzmeye çalışmasını.
Bir aptal gibi gözümün önündeyken görememiş, arkadaşlık ilişkimizin böyle olduğunu düşünmüştüm. Asıl bana karşı bir nefretinin olduğunu farkedememiştim aynı nefret sebebinin ne olduğunu farkedememem gibi.
Diğer yandan da kırgınım çünkü onu çok seviyorum.
Kendimden bile çok seviyorum onu. En boktan dönemimde gelmiş ve beni kurtarmıştı işte. Kendimi onunlayken ilk defa yaşadığımı hissetmiş ve ilk defa sevilmeye değer birisi olduğumu düşünmüştüm. İlk defa kendimi güzel hissetmiş, bu kirli bedenime rağmen sevilmeye layık olduğumu düşünmüştüm. İlk defa aşık olmaktan bu kadar mutluluk duymuş ve onu hayatımın merkezi yapmıştım. Herkesten ayırmıştım ben onu. Canımdan bir parça gibiydi.
O yüzden kırgındım. Bütün bu düşüncelerim birden yerle bir olmuş ve kırgındım çünkü ne kadar sevsem de affedemezdim onu. Gözlerinin içine bakamazdım eskisi gibi. Elini tutamaz, saçlarını okşayamazdım. Orada beni sevmeyen birisi varken yapamazdım işte.
O yüzden oturuyordum sadece burada. İlk dakikalarda ellerimin üstünde oluşturduğum çizikler şimdi hafifçe sızlıyordu, saç diplerim de eşlik ediyordu ona. Ara ara nefesim kesiliyordu. Dudaklarım bükülüyor, omuzlarım sarsılıyordu.
Çaresizlik sarmıştı bütün vücudumu.
Ne yapacaktım şimdi?
Kendimi nasıl toparlayacaktım? Hoseok'u nasıl toparlayacaktım? Nasıl bunların üzerini kapatacaktım bilmiyorum ki. Dediğim gibi çok toy hissediyordum. Sanki ilk kez böyle bir şeyle karşı karşıyaymış gibi hissediyordum ve ondan ayrılmanın öncekiler gibi kolay olmayacağını biliyordum. Onu asla unutamayacağımı bildiğim gibi.
Fakat bir yanım diyordu ki Taehyung böyle bir şeyi yapsa bile Namjoon Hoseok'u çok seviyordu. Böyle bir şey yaptığına inanasım gelmiyordu bir türlü. Fakat sonra az önce Taehyung'un ceketi üzerindeyken gördüğüm hali ve o geceki duyduğum konuşmalar geliyordu ve işte ne olursa olsun, kim kimi ne kadar severse sevsin aklım kabulleniyordu aynı şeyleri tekrar yaşayacağımı.
"Jeongguk?"
Kapı bir kaç kere tıklatılmış ve beni düşüncelerimin arasından çekmişti. Ardından en son duymak isteyeceğim sesi duymuştum.