"aman tanrım, tıpkı dizilerdeki gibi görünüyor," dedi jisung hayranlıkla bakarken, minho'yla ikisi koltukta oturuyorlardı."gerçekten daha önce hiç karaokeye gelmedin mi? hayattayken ne yaptın ki sen?" diye sordu minho şaşkınlıkla.
minho'nun çocukluğu seul'de sırf korkunç sesleriyle mikrofonu ellerine alarak şarkı söyleyip dans etmek için karaokeye gitmekle geçmişti. jisung'un böyle bir şeyi hiç yapmamış olmasına inanamıyordu.
"ee, ders çalıştım ve ara sıra şarkılarımı kaydettim sanırım," dedi jisung umursamaz bir ses tonuyla.
"bekle. eğer şarkını mikrofona söylersen başka insanlar seni duyabilir mi sence?" diye sordu minho ama jisung başını salladı. "beni sadece sen duyabilirsin."
minho başıyla onayladı ve mikrofonu eline alıp jisung'a uzattı. "ne söylemek istiyorsun?" diye sordu minho şarkı araştırmaya başlarken.
"çok sevdiğim bir şarkı var. dean'den half moon," dedi jisung, otobüs yolculukları sırasında minho'nun listesinden dinlediği bir şarkıydı.
minho şarkıyı anında hatırlarken gülümsedi. tanıdık melodi hoparlörlerden aniden çalmaya başlayınca jisung irkilerek neredeyse elinde mikrofonu düşürecekti.
minho gördükleriyle kahkaha atarken kendisi de bir mikrofon kaptı. "sen başla," dedi şarkı söylemeye başlayan jisung'a.
jisung şarkı söylemeye başladığı an minho kalbinin neredeyse duracağını hissetti. sesi yumuşacık ama net ve çok güçlüydü. resmen minho'yu sakinleştirmişti.
minho, sımsıkı kavradığı mikrofonla jisung'un tutkuyla şarkı söyleyişini izlerken kendisinin de söylemesi gerektiğini unutmuştu.
sesi bağımlılık yapıyordu, hayatının sonuna dek jisung'un şarkı söyleyişini dinlemek istiyordu. jisung gibi biri için sesi o kadar güçlüydü ki inanılmazdı. minho şarkı söylemekte bu kadar iyi olmasını beklemiyordu.
jisung gülümseyerek şarkı söylerken kendini öyle bir kaybetmişti ki tüm şarkı boyunca minho'nun ona baktığını fark etmemişti bile.
sahnede olmak jisung'u asıl mutlu eden şeydi, ancak artık öyle bir şeyi yapamazdı. büyürken en büyük hayali sahneye çıkmaktı ama onun için imkansız bir hayale dönüşmüştü.
jisung son yüksek notasına çıkarken şarkı sona gelmişti. minho hala büyük bir hayranlıkla alkışlarken jisung ekrana bakarak mutlulukla derin bir nefes verdi.
"bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum, vay canına," dedi minho ve jisung'un kıkırdamasına sebep oldu.
"teşekkür ederim, yalnızken çok fazla pratik yapıyoruum," diye itiraf etti jisung, o anda gizli bahçesine her gittiğinde şarkı ve rap pratiği yaptığı zamanları hatırladı.
"bak şimdi hiç şarkı söyleyesim kalmadı. sana göre ben çok kötüyüm," dedi minho çekinerek, jisung kaşlarını çattı.
"hayır, söyleyeceksin. eminim senin de sesin harikadır," dedi jisung başını sallayan minho'yu ikna etmeye çalışarak. "dansta iddialıyım ama. seul'de dans dersi aldım."
jisung onaylarcasına başını salladı. "evet, daha önce söylemiştin. dans et o zaman. görmek istiyorum."
minho tereddüt ederek koltuktan kalktı ve koreografisini bildiği bir şarkı seçti.
miss a'den good bye baby hoparlörlerden çalmaya başlayınca jisung heyecanla elleriyle ritim tutup tezahürat yaptı.
minho ekranın önünde dikildi, ardından dans etmeye hazırlanmak için yere eğilirken jisung kahkaha attı.
şarkı başlayıp minho dans etmeye başladığı an yüz ifadesi ciddileşmişti. jisung ritme göre hareket ederken minho'nun hareketlerini izliyordu.
hareketleri keskin ama aynı zamanda akıcıydı ve yüz ifadeleri kusursuzdu. jisung'un ağzı 'o' şeklini alırken minho'nun dansta gerçekten yetenekli olduğunu fark etmişti.
şarkı biterken minho da nefes nefese kalmıştı ve jisung yüzündeki kocaman gülümsemeyle minho'yu alkışlıyordu. "gerçekten harikaydı, miss a üyelerinden daha seksi olduğuna yemin edebilirim."
minho sorgularcasına bir kaşını kaldırdı. "yani beni seksi mi buluyorsun?" jisung utanarak kızarırken ellerini havada savuşturdu.
"hayır, sadece dans yeteneğie iltifatta bulunuyordum. lafımı başka tarafa çekme lee minho," dedi jisung durumu açıklamaya çalışarak.
jisung'un itiraf etmesi gerekiyordu ki minho kız grubu şarkısına dans etse bile aşırı seksiydi. minho'yla ilgili bir şey onu gerçekten çekici kılıyordu.
özellikle minho'nun günlüğünde okuduklarından sonra geçen her dakika kendisini minho'ya doğru çekildiğini hissediyordu. bir insanla böyle bir şey yaşamak istemediği için bu durum jisung'un canını sıkıyordu. her şeyi daha da çıkmaza sokardı.
saatlerini karaoke barda gülerek, şarkı söyleyerek ve dans ederek geçirirlerken günler de geçiyordu. jisung, minho'yla beraber geçirdiği her bir saniye gerçekten eğlendiğini hissediyordu.
fakat jisung endişeliydi. ya ona daha çok bağlanırsa? minho gitmek zorunda kalırsa ne olacaktı?
jisung, minho'nun olmadığı bir gün bile hayal edemiyordu.
birkaç saat sonra, ikili kahkaha atıp gülüşerek karaokeden çıktı. minho etraftaki insanların garip bakışlarını üzerine çekse de artık umursamıyordu.
"bugün için çok teşekkür ederim minho. hiç bu kadar eğlenmemiştim," dedi jisung yüzündeki içten gülümsemeyle.
minho da gülümsedi, jisung'u mutlu ettiği sürece üzerindeki garipseyen bakışları önemsemiyordu.
ikisi de otobüse binip koltuklarına oturdular ve ikisi de popoları koltuğa değer değmez uyuya kaldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ghost | Minsung (Türkçe Çeviri)
Fanfiction"selam, tanıştığımıza memnun oldum, ben lee minho." ... "bekle, beni görebiliyor musun?" han jisung dünyada sıkışıp kalmış yalnız bir hayalettir ve onu gören tek kişi lee minho'dur. Yazar: @blushyjisung ❤️