Tanıtım

474 25 6
                                    

Sancısı tüm vücudunu kapladığında bir hışımla gözlerini açtı. Onu bulanık bir tavan karşılamıştı. Elleriyle gözlerini ovuşturdu. Karnı hariç başında da keskin bir ağrı olduğunu fark edebiliyordu ama acısını hissedemiyordu. Tüm odak noktası karnındaki ağrıda ve bacaklarından aşağı süzüldüğünü hissettiği kandaydı. Gözleri daha net görmeye başladığında etrafına baktı. Yatağından damlayan kan yerde birikinti oluşturmuştu. İçindeki korku daha da katlanmış, içi ve dışı titrer hale gelmişti. Tüm gücünü kullanarak elleriyle yanındaki komidine tutunduğunda ayağa kalkmak için büyük bir efor sarf ediyordu. Yeşil gözlerinde biriken ama akmaya tövbe etmiş yaşlar tıpkı ormandaki bir göle benziyordu. Şeffaflığını yeşilliğe adamıştı. Bu durum görüntüsünü bulanıklaştırıyor olsa bile derin bir nefes alarak sağ ayağını zeminde buluşturdu. Tekrar giren ani bir sancıyla sol eli karnıyla buluşmuştu. Ağzından çıkan inleme susamışlığın da etkisiyle boğazını acıtmıştı. Bu acı şu an hissettiği acının yanında ona çok dokunmamıştı. Sol ayağını da zemini buluşturduğunda yer ayaklarının altından kaydı ve çimenlerin arasına, dizlerinin üstüne düştü. Gözleri dizleri ile buluştuğunda kanların durulmadığını gördü. Akmayan gözyaşları bir anda boşalmaya başlamış ve boğazında ki acı, vücudundaki acıdan daha fazla bir hale gelmişti. Karşıdan gelen çıtırtı seslerine bakmak için başını kaldırdığında bir ev gördü. Daha net görebilmek için düşmenin etkisiyle dizlerinin üstüne koyduğu ellerini, gözlerini ovuşturmak için, kanlı olmasını umursamadan yüzüne götürdü. Kanlar artık yüzüne de bulaşmıştı ama görüntüsü netti. Onunla hayal ettikleri gibi bir evdi. Gölün hemen yanında, gri taşlarla desenlenmiş, tek katlı bir ev. Aldığı nefes gördüğü bir diğer manzarayla boğazına dizilmişti. Evin tam önünde ellerinin arkasında bağlamış, gölü izleyen bir adam duruyordu. Eve o kadar uzaktı ki adam onun için sadece bir silüet gibiydi ama içinde derin bir his uyandırıyordu. Elleriyle yerden destek alarak kalkmaya çalıştı. Çimlerin arasındaki minik taşlar eline batsa bile umursamadı. Ayağa kalkar kalkmaz sanki bacakları vücudundaki ağrıya meydan okurcasına koşma emri almış gibi harekete geçmişti. Yaşadığı kan kaybı yüzünden halsizleşmiş ve gözlerinin önü kararmaya başlamış olsa bile o koşmayı kesmemişti. Sanki birazdan evine kavuşacak gibi, tüm acıları dinecek gibi, sonunda hasretliği bitecek gibi.. Gördüğü silüet yavaş yavaş renklenirken dudaklarına bir tebessüm yerleşti. Vücudundan alan kanlar arkasında iz bırakıyordu. Adama tamamiyle yaklaştığında, gelen sesler üzerine adam da ona dönmüştü. Yeşilleri, kızıl kahve gözlerle birleşti. Saçları hâlâ gürdü ama arasına ya yıllanmanın ya da dertlerinin verdiği etkiyle beyazlar serpilmişti. Özellikle alnına düşen perçemleri arasına. Başı hâlâ dikti tıpkı sırtı gibi. Bazen insanlar yaşadıklarının etkisiyle çökerdi. Omzuları önde, sırtı eğik olurdu. O, her şeye rağmen bir dağ gibiydi. Kendini dik tutmayı her zaman başarabiliyordu. Yıllar ondan sadece saçlarının rengini götürmüştü. Bir şarap gibiydi daha çok ve yıllandıkça güzelleşiyordu. Adamın gözleri kadının bacaklarına döndü. Kadın şu an adamın ne hissettiğini anlayamıyordu ama sorduğu soruyla beraber karnına peydah olan acı onu elleri karnında, dizlerinin üstüne, yerde birikmiş kan birikintisine çöktürdü.

"Neden?"

...

Öncelikle klasik bir giriş yaparak herkese merhaba demek istiyorum. Uzun bir süre hem Kasaba Doktorsuz hem de HakMin'siz kaldık. Bu süreçte çoğumuz sosyal medyadan koptu çoğumuz da benim gibi hayattan. O yüzden arkadaşlar boş bıraktığımız pistleri geri alalım dedim. Mekanın sahibi geri döndü.. Kaç kişi bu hikayeyi bekliyor ya da kaç kişi okuyacak bilmiyorum ama şimdilik kısa bir tanıtımla başlayalım dedim. Beni tanıyanlar bilir ki ilk bölüm ne zaman gelir adlı sorunun cevabını ben bile veremem.. Bu yüzden umalım ki mental sağlığım yolunda gitsin ve bölüm bir an önce gelsin. Yitiklikten uzak olduğumuz, yüzümüzün hep güldüğü günlere.. 


YitikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin