"Seni seviyorum."
Kaşları çatılırken, bedeni katılaşmıştı. Gözlerindeki duyguyu anlamlandıramıyordum. Zaten gözlerini de net gördüğüm söylenemezdi. Çünkü siyah bir perde kapanıyordu tam üzerinde.
"Nereye gidiyorsunuz Hakan Bey?"
Bu ses o adamın sesiydi. Kulağımda boğukluğu hakimdi ama unutamayacağım kadar da kulaklarıma kazınmıştı.
"Benim sevdiğim kadını burada ölüme terk eden sen misin şerefsiz?"
Kemal'in gürlemesi baş ağrımın şiddetlenmesine sebep olmuştu. Zaten bayılmama ramak kalmıştı burada durmamız şart mıydı?
"Ben bana emredileni yaparım."
"Söyle bakalım sahibin sana beni öldürmeyi mi emretti bu sefer, o yüzden mi indirmiyorsun o silahı?"
Zehirlediği yetmiyor gibi bir de silah mı doğrultmuştu? Bedenim Kemal'in kollarının arasından başka bir adama geçerken, beni arabaya götürmesini söylemişti.
"Buradan hiçbir yere çıkamazsınız!"
Kafam beni tutan adamın arkasına doğru baktığı için hâlâ onları yarım bir şekilde görebiliyordum. Kemal silahını adama doğrultmuştu.
"Yılmaz, biz buradan elimizi kolumuzu sallayarak çıkacağız ama sen burada öleceksin! Benim sevdiğim kadına bir damla suyu bile çok gördüğün için, onu zehirlemeye kalktığın için tam da burada öleceksin!"
Kemal'in elinde tuttuğu silahtan ziyade gözlerindeki mevcut kin de adının Yılmaz olduğunu öğrendiğim kişiyi öldürmeye yetebilirdi. Ben demiştim, ben göreceği son yüzün Kemal olacağını söylemiştim.
Kemal kurşunu ateşlerken, bedeniyle buluşan mermiyle beraber Yılmaz, yığılmıştı.. Haklı çıkmanın gururuyla yüzüme yerleşen yarım tebessümden sonrası karanlıktı.
...
"Uyanıyor!"
Leyla'nın sesi kulaklarıma ulaştığında başıma keskin bir ağrı saplanmıştı. Bu kadar bağırmasına hiç anlam veremiyordum. Gözlerim açılmamak için direnirken ağrıdan dolayı kaşlarım da çatıktı. Keşke şu an biri göz kapaklarımı tutup yukarıya çekseydi çünkü benim hiç açasım yoktu. Zaten neden uyanıyordum ki? Vücudum bu kadar yorulmuşken en azından bir ay uyuyabilirdim.
Ellerimde hissettiğim tanıdık eller yüzüme çıkmıştı. Emindim ki herkesten çok o bekliyordu gözlerimi açmamı. Şu an içinde bulunduğumuz bu durumla ve Kemal'in ellerinin yüzümde olmasıyla alakalı ne düşünüyorlardı bilmiyordum. Bilmek istediğim de söylenemezdi. Keşke Kemal'le beraber kaçıp gidebilseydik. Aklımda oluşan bu düşünce gülümsememe sebep olmuştu. Yanında duran ya huyundan ya da suyundan alıyordu demek ki. Tıpkı onun gibi ben de kaçmak istiyordum.
"Mine bizi duyabiliyor musun?"
Turgut'un sorduğu soruyla artık direnen gözlerime meydan okuyarak açmıştım.
"Zehirlendim sadece sağır olmadım ya!"
Turgut sahte bir gülüşle bana karşılık verirken "Huysuz modu açılmıştır, herkese geçmiş olsun." demişti.
Gözlerim Kemal'e değerken çoktan ellerini yüzümden de çekmiş odanın bir köşesine çekilmişti. Sanki biraz utanç vardı yüzünde. O utanacak hiçbir şey yapmamıştı. Birisi utanacaksa o kişi babasıydı.
"Kemal?" diye seslendim.
Kafasını kaldırıp benimle göz göze gelmişti. Onun nasıl olduğunu soracakken beni Leyla bölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yitik
Фанфикİki kişi arasında bazı yaşanmışlıklar vardır, bir kişinin bilmediği. Büyük bir sır, büyük bir ayrılık, büyük bir felaket.. Aralarına soktuğu bu sırrı yıllar sonra telafi edebilecek miydi Mine? Hayat onları tekrar bir araya getirdiğinde eskiden ne ka...