Başka hiçbir çarem yoktu. Aklım ve kalbim burada, ben Çetin'in arabasında yol almak zorundaydım.
Arabaya binmeden önce son kez arkama baktım. Kemal hâlâ yerde cenin pozisyonunda yatıyordu. Başında bekleyen bir adam vardı. Belki de gitmemizi bekliyordu öldürmek için. Tıpkı Çetin'in arabaya binmemi beklediği gibi.
"Öldürmeyeceksin onu değil mi?"
"Siz kendinizi düşünün Mine Hanım. Farkındaysanız o dışarıda, siz içeride kalacaksınız."
"Eğer beni öldürmek isteseydin bunu zaten biraz önce yapardın. Oğluna daha fazla acı çektirebilmek için beni onun gözlerinin önünde öldürürdün. Eğer bu arabaya biniyorsam şu an bu planlarınız dahilinde değil. Şimdi cevap verin lütfen, ona bir şey olacak mı?"
"Zeki kadınsınız bu inkar edilemez bir gerçek. Fakat bir noktayı atlıyorsunuz Mine Hanım. Eğer onu da öldürecek olsaydım sizi bu arabaya bindirmeye gerek duymazdım."
İnsanın sevdiğinin canı, kendi canından daha kıymetliydi. Bugün yıllar önce bu kararı alan Hakan'ı daha iyi anlıyordum. O benim canımı kendinden üstte görmüş ve benden ayrılmıştı. Tıpkı Sultan Teyze'nin ilk aşkı gibi. Tıpkı benim bu arabaya Kemal için biniyor olmam gibi.
"Onu affedebilmeniz, çocuğunuza rağmen ne kadar yüce gönüllülük."
Karşılıklı oturduğumuz koltuklarda yüzüne iğreniyor gibi bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Bizim çocuğumuzu karıştırarak onu affedişimi sorgulamak onun ne haddineydi?
"Çocuk benim sorumluluğumdu. Onu bilmediği bir konudan ötürü suçlamam çok büyük haksızlık olurdu."
"Onun suçlu olduğu ilk konu değil bu. Kendisi alışıktır uğursuzluğuna."
"Uğursuz olan o değil, sizin kalbiniz kötü. Hatta o kadar kötü ki tanımadığınız bir insanı geçtim, kendi evladınızı bu kadar yaralayabilecek vicdansızlığa sahipsiniz. Ben..."
Sözler boğazımda düğümlenmişti. Beni boğmaya o kadar yeminlilerdi ki nefesimi kesiyordu. Hâlâ atlatamamıştım bu durumu. Ben böyleyken o nasıl bu kadar gaddar olabilirdi?
"Siz?"
"Ben daha kucağıma bile alamadığım çocuğuma," Derin bir nefes aldım. "... böylesine özlem duyup acı çekerken..." gözlerimden akmaya başlayan yaşlara müdahale edemiyordum.
"Eğer çocuğunuz babasını öldürseydi aynı hisleri besleyebilir miydiniz Mine Hanım?"
Bu adamın içine büründüğü bu zihniyet beni delirtirken Kemal'in hâlâ bu kadar sağlıklı olmasına hayret ediyordum.
"Kemal sizin eşinizi öldürmedi!"
Ani yükselişimi beklemiyor olacaktı ki gözlerini sinir kaplamıştı.
"Onu doğurmak eşinizin kararıydı ve onun bu konuyla ilgili hiçbir suçu yok. Aldığı her nefeste ölüyor zaten. Siz ise onu öldüren bıçağı çevirip durmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsunuz."
Eliyle verdiği işaretle beraber ağzıma kapanan bez parçası ile kalbim sınırlarını zorlayarak çarpmaya başlamıştı. Olabildiğince nefes almamaya ve amacına ulaşmamasına direniyordum. Bir süre sonra vücudumun uyuştuğunu, gözlerimin kapanmaya başladığını hissetmiştim.
"İyi uykular Mine Hanım."
Kulağıma fısıltı gibi gelen o iğrenç sesle beraber gözlerim kapandı.
...
Dışarıdan gelen seslerle gözümü açtım. Kuşların cıvıltısına karışmış bu neşeli sesler yüzüme bir gülümseme yerleştirmişti. Olduğum yerde biraz germe hareketleri yaptıktan sonra saate baktım. Öğle vakitlerindeydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yitik
Fanfictieİki kişi arasında bazı yaşanmışlıklar vardır, bir kişinin bilmediği. Büyük bir sır, büyük bir ayrılık, büyük bir felaket.. Aralarına soktuğu bu sırrı yıllar sonra telafi edebilecek miydi Mine? Hayat onları tekrar bir araya getirdiğinde eskiden ne ka...