4. Bölüm

319 12 35
                                    

"Hastamız nasıl bakalım?"

Turgut bir yandan Kemal'in serumunu kontrol ederken bir yandan da onunla konuşmaya çalışıyordu.

"Gitmek istiyorum Turgut."

"Senin de iki cümlenden biri bu Hakan, anladık."

"Anladıysanız yardım et bana o zaman. Bırakın gideyim. Nefes alamıyorum artık burada."

"Aslında burası olmasa nefes alamazdın ama neyse konumuz bu değil."

Turgut'un ağzında yuvarlanan cümlelere anlamadığını belirten bakışlarını yolluyordu Kemal. Turgut bu bakışları hemen fark etmişti. Serumla işi bittikten sonra elindeki aletleri kenara bırakıp koltuğa oturdu.

"Seni geren durum bence Mine'yle yaklaşan bu büyük yüzleşme."

Kemal derin bir nefes verirken bir yandan da elleriyle yüzünü sıvazlamıştı.

"Neler oldu Turgut?"

"Bunu benden duyman hiç doğru değil Hakan. O yüzden sana açıklayacağı günü bekle bence."

"Hani birbirimizden hiçbir şey saklamıyorduk. Ne olursa olsun her duruma karşı hazırlanıyorduk?"

"Bu Mine'nin özel durumu Hakan. Ayrıca o dediğin eskidendi. Sen Hakan'dın, yakın arkadaşımdın. Şimdi tanımadığım bir yabancıyı hayatındaki hiçbir zorluğa hazırlayamam. Gününü bekle, hesabın kesilsin. Sonrasında eğer gerçekten kendin olabilirsen, yanında olurum. Bu halinle devam etmek istersen işte o zaman bana da bir veda edersin artık."

Ona haber vermeden çekip gitmesini yüzüne vurmuştu Turgut. Kemal'in canını ne kadar yakıyordu bilinmez ama bu kadar gizlenen bir olay içinde gittikçe kara delik açıyordu. Yavaş yavaş çekildiği bu karamsarlık diğer dertlerinin üstüne çıkıyor onu daha da boşluğa düşürüyordu. Bir an önce kurtulması gerekiyordu bu durumdan yoksa şu an hissettiği fiziksel acıdan daha kötü olacağının farkındaydı.

Turgut konuşmanın hiçbir yere gitmeyeceğini ve artık normal sohbet edemeyeceklerini anladığında onu düşünmesi için kendiyle baş başa bırakmaya karar verdi.

"Bir şeye ihtiyacın olursa yanındaki düğmeye basabilirsin."

"Bunu hep söylemene gerek yok. İhtiyacım olan şeyleri de karşılamıyorsunuz zaten."

"İhtiyaçların gerçekten ihtiyaç olsun Hakan. Bir yerin ağrısın ne bileyim canın sıkılsın sohbet etmek iste ama sürekli tekrarladığın şeylere ihtiyaç deme. Çünkü onlar ihtiyaçtan ziyade yine kaçacak olmanın belirtisi. Ne kadar çabuk biterse o kadar hızlı gidebilirsin. Tabii ben gidebileceğini hiç sanmıyorum da neyse."

Turgut, Kemal'i daha da derin düşüncelere sürüklerken dudaklarındaki alaycı tebessümle dışarıya çıkmıştı.

...

"Turgut?"

"Hadi git söyle ona yarın çıkışını yapabileceğini."

"Ne demek yarın çıkabilir?"

"Artık o kadar kötü değil. Evinde dinlenmesi ona daha iyi gelir. Burada belli ki çok daralıyor ve daha kötü gelecek."

"Onu öylece bırakamayız."

Bırakamazdık çünkü buradan çıktığı an tekrar gidecekti. Belki de yüzleşmeye gelmeyecekti bile ve biz olduğumuz yerde sayıp duracaktık.

"Aklına seni çıkmaza sokacak düşünceler getirme Mine. Seninle yüzleşecek, bunu gözlerinde görüyorum. Evet belki adı değişti, belki karakterinin bile değiştiğini düşünüyor ama gözleri aynı Hakan. Öyle bir çukura düştü ki şimdi... Senin ona uzatacağın merdiven olmadan o çukurdan çıkması imkansız."

YitikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin