Gözlerimi Hakan'a çevirirken gözlerinde yaşanmamış yılların hüznü, geç kalmışlığın pişmanı, kaybetme hissinin korkusu ama yeniden kavuşabilecek olma ihtimalimizin umudu vardı.
"Benimle evlenir misin?"
Kiminle konuşmuştu o telefonda, ne olmuştu bilmiyordum ama şu an yaşadığımız bu diyalog bana inandırıcılığını kaybettirmişti. Bundan birkaç yıl önce olsa bu teklifi havada kapar büyük ihtimal daha "benimle" demeden "evet!" diye bağırırdım. Ne yazık ki yıllar öncesinde değildik. Belki yaşadığı şeylerin ağırlığını ondan almak için affettiğimi söylemiş olabilirdim ama içimde bir yerde hâlâ gözü yaşlı, kırgın ve kimsesiz bırakılmış Mine vardı.
"Hakan," dedim iki kolumu masaya yaslayıp ellerimi çeneme koyarken. "Sence ben o kadar aptal mıyım?"
Kaşları çatılmıştı. Yüzüğün kutusunu tekrar kapatırken, adem elması bir yukarı bir aşağı gitmişti.
"Eğer gerçekten samimiyetine inansaydım bu teklifi kabul ederdim. Gel gör ki bir anda masadan kalkıp yaptığın telefon konuşmasından sonra inan hiç inandırıcı gelmiyor. Ne oldu? Bu sefer seni kim tehdit etti? Yani tamam tüm tehditleri anlarım da bir insanı evlenme teklifi etsin diye de tehdit etmezsin herhalde."
"Mine,"
"Ya hadi her şeyi geçtim. Dün bir bugün iki be. Bir anda ortaya çıkıyorsun, yaralı halde, sedyede. Sonra bir bakıyorum gidiyorsun. Adım atacak halin yok, yığılsan öleceksin ama gidiyorsun. Hadi diyoruz taburcu edelim biraz kendine gelsin hastanede daralıyor. Çıkıyorsun beni bir yerlere götürmek istiyorsun, bir dönüyoruz arkamıza silah patlıyor. Daha onun şokunu atlatamadan yemeğe geliyoruz. Neden? Çünkü acıktık. Ne oldu bu bizim normalimizdi de ben mi bir şeyler kaçırıyorum? Giriyoruz restorana uzun zamandır gelmediğimiz bir yere... A aa Hakan zaten buraya gelmeye devam ediyormuş. Kemal olarak! Oturuyoruz bunu da atlatıyoruz bir bakıyoruz evlenme teklifi. Kusura bakma ama ben böyle bir senaryoda oynamazdım."
Yüzük kutusunu cebine tekrar koymuş ve arkasına yaslanmıştı. Derin bir nefes alırken gözlerini benden çekmiş, denize yönlendirmişti.
"Ne oldu verecek bir cevap mı bulamadın?"
"Benim sana sunacağım hiçbir cevap seni tatmin etmeyecek Mine. Sadece her şeyin bir sebebi olduğunu bilmelisin. Eğer evlenirsek daha yakın oluruz. Gözümün önünde olursun her zaman. Benim senin yanında olduğumu öğrendiler artık. Seni rahat bırakırlar mı sanıyorsun?"
"Yokluğunda geçen onca sene rahattım. Aynı şekilde devam edebileceğimi düşünüyorum."
"O senelerde bizim ayrı olduğumuzu biliyorlardı. Özellikle babamın tehdidinden sonra senin yanına yaklaşmayacağımın herkes farkındaydı. Şimdi ise durum çok farklı."
"Kavga ederiz gerekirse. Uzak dururuz birbirimizden yine eskisi gibi. Tüm bunları gözlerinin önünde yaparız. Zaten benim senin gidişini affedebileceğimi düşünmüyorlardır. Bu da onları doğrulamış olur."
"Tekrar karşılaştıktan sonra gerçekten uzak durabilecek miyiz?"
"Ben elimden gelen her şeyi yaparım. Bu zamana kadar nasıl yaşadıysam bundan sonra da yaşarım."
"O yüzden mi gitmemi istemiyordun?"
Güzel soruydu. Madem yapabileceğime inanıyorum neden gitmesini istemiyordum?
"Ben..."
"Bak Mine biliyorum. Hayat bizi bir kere daha karşılaştırdı. Bu karşılaşmanın daha zamanı vardı aslında. Benim kontrolüm dışında oldu ama oldu. Artık hiçbir şeyi değiştiremem. Fakat sen de istiyorsun tekrar gitmememi. Lütfen izin ver seni yakından koruyabileyim. Çünkü artık geçmişi değiştiremem. Kabul edersen geleceği şekillendirebilirim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yitik
Fanfictionİki kişi arasında bazı yaşanmışlıklar vardır, bir kişinin bilmediği. Büyük bir sır, büyük bir ayrılık, büyük bir felaket.. Aralarına soktuğu bu sırrı yıllar sonra telafi edebilecek miydi Mine? Hayat onları tekrar bir araya getirdiğinde eskiden ne ka...