"Evet sevgili öğrenciler bugün yeni bir arkadaşınız sınıfa katıldı." dedi Öğretmen.
"Merhaba ben Marco Russo."
"Peki, sen Lucy' nin yanına otur." dedi Öğretmen.
"Ama hocam..." dedi Lucy ama artık çok geçti.
"Herhalde burada tek boş yer senin yanın olduğu için olabilir mi?" diye sordu Marco ve Lucy' nin yanına oturdu.
Zil çaldıktan sonra Lucy "Öyle davrandığım için kusura bakma." dedi.
"Her sınıfta herkesin sevmediği birisi olur. Sanırım bu sınıfta o sensin." dedi Marco ve Lucy evet anlamında kafasını salladı. "Rahat ol. Ben de eski sınıfımda öyleydim. Peki sen neden 'eziksin'."
"Dalga geçmek yok." dedi Lucy ve Marco tamam anlamında kafasını salladı. "Çizgi film izlemeyi seviyorum. Bu yüzden herkes benimle dalga geçiyor."
"Ben de çizgi film izlemeyi çok seviyorum." dedi Marco şaşkın bir şekilde. "Peki en sevdiğin çizgi film ne?"
"Şu anda sen ciddisin... Melez Prens... final oldu ama yine de seviyorum." dedi Lucy ve Marco gülmeye başladı. "Neden güldün?"
"Sana bir sır vereceğim ama kimseye söylemek yok."
"Tamam." dedi Lucy ve dudağını fermuar gibi kapattı.
"Ben Mason Watson ile tanışıyorum."
"Sen o Marco musun? Yani Hunter'ı yaratmak için ilham aldığı Marco musun?" diye sordu Lucy heyecanlı bir şekilde.
"Evet ama sakin ol."
"Bu harika bir şey. Acaba..."
"Merak etme seni onunla tanıştırıcağım." diyerek Lucy' nin cümlesini tamamladı Marco.
"Teşekkür ederim." dedi Lucy ve Marco' ya sarıldı.
...
Marco kapıyı tıklattı. "Girebilir miyim?" diye sordu.
"Tabi ki de." dedi Mason ve Marco içeri girdi. " Nasılsın Marco?"
"İyiyim sen nasılsın?" diye sordu Marco ve oturdu.
"Sen gergin misin? Bana mı öyle geliyor?"
"Mason senden bir şey isteyebilir miyim?" diye sordu Marco tedirgin bir şekilde.
"Elbette, sormana bile gerek yok."
"Biliyorsun ben bugün yeni okula başladım ve bir arkadaş edindim diyelim. Benim gibi çizgi film izlemeyi seviyor. Ayrıca senin çok büyük bir hayranın. Ben de dayanamayıp seni tanıdığımı söyledim."
"Peki bu arkadaş kız mı?"
"Evet ama ne ilgisi var?" diye sordu Marco utangaç bir şekilde.
"Güzel mi?"
"Mason eğer kabul etmeyeceksen ben gidiyorum." dedi Marco ve ayağa kalktı.
"Tamam tamam bir şey demedim... ama bu hafta olmaz. Çünkü şehir dışına çıkmam gerek."
"İyi ki varsın Mason." dedi Marco ve Mason' a sarıldı.
...
Birkaç gün sonra
"Sen iyi misin?" diye sordu Marco.
"Hayır değilim... Daha sonra anlatırım." dedi Lucy.
"Tamam o zaman." dedi Marco ve kapıyı tıklattı.
"Gir." dedi Mason. Lucy ve Marco içeri girdi. "Hoş geldiniz... Lucy değil mi? Marco senden çok bahsetti."
"Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum." dedi Lucy utangaç bir şekilde.
"Siz? Bana sen de olur mu?"
...
Bir yıl sonra
"Sana bir şey soracağım... O tahmin ettiğim kişi miydi?"
"Evet öyle. Ben ona güvendim. En büyük pişmanlığım oldu."
"Peki... Benim ile ilgili sorduğu soru... Neden öyle dedin? 'Hayır' diyebilirdin."
Marco Lucy'ye yaklaştı. "Öyle demek istemedim."
"Neden?" diye sordu Lucy ve Marco onu öptü.
...
Birkaç ay sonra
"Prenses!" diye seslendi arkadan bir ses.
Lucy mutlu bir şekilde arkasını döndü. "Bana öyle deme!"
"Eskiden çok severdin." dedi Travis.
"Evet ama artık çocuk değilim değil mi?" diye sordu Lucy ve yanındaki kızı gösterdi. "Bakıyorum da sen de artık çocuk değilsin."
Marco şaşkın bir şekilde bakmaya başladı. "Kusura bakmayın ama burada ne oluyor?"
"Ablamın en yakın arkadaşının kardeşi Travis. Küçükken Hunter'ı sevdiğim için benim ile dalga geçerdi."
"Sen kimsin?" diye sordu Travis.
"Erkek arkadaşım Marco." dedi Lucy. "Peki sen kimsin?" diye sordu Lucy kıza bakarak.
"Kız arkadaşım Brenna." dedi Travis.
...
"Hâlâ inanamıyorum." dedi Lucy.
"Ben de." dedi Travis.
"Sizin tanıştığınızı ben bile bilmiyorum." dedi Marco.
"Evet kesinlikle." dedi Brenna.
"Abartmayın." dedi Mary.
"Biz de sizin tanıştığınızı bilmiyorduk." dedi Mason ve masadaki telefonu çaldı. "Ne oldu?" Mason ne duyduysa elleri titriyordu.
"İyi misin?" diye sordu Mary.
"Ne istiyormuş?" diye sordu Mason. Karşıdaki kişi cevap verdi. "Tamam gelsin."
"Ne oldu?" diye sordu Marco.
O sırada kapı tıklatıldı. "Gir." dedi Mason. Sinirli olduğu çok belli oluyordu. İçeri bir adam girdi. "Senin burada ne işin var?"
"Brenna, Travis, Lucy ve Marco biz gidelim." dedi Mary ve hep beraber çıktılar.
"Ne oluyor?" diye sordu Brenna şaşkın bir şekilde.
"Anlatacağım ama fazla soru sormak yok." dedi Mary.
...
Lucy kapıyı çaldı. Açan Suzy oldu. "Biliyor musun? Az önce gelseydin iyi olurdu. Chris daha yeni..."
Suzy sözünü tamamlamadan Lucy ona sarıldı. "Beni her ne olursa olsun bırakmayacağına söz ver." dedi ve ağlamaya başladı.
"Söz veriyorum ama sen iyi misin?" diye sordu Suzy şaşkın bir şekilde.
...
Yıllar sonra
"Yine geç kaldın." dedi Violet.
"Çok özür dilerim." dedi Hunter ve oturdu.
Lucy kapıdan baktı. "Ne yapıyorsunuz?"
"Oyun oynayacağız anne." dedi Hunter.
"Sadece ikiniz mi?" diye sordu Lucy.
"Hayır... Yurtdışından arkadaşlarımızda var. Mia, Flor, Tom ve Toprak..." dedi Violet.
"Tamam o zaman kapıyı kapatıyorum." dedi Lucy ve kapıyı kapattı.
"Bundan sonra Benim Prensim izler miyiz?" diye sordu Violet.
"Şüphen mi var?" diye sordu Hunter.
...
Başka bir boyutta
Birden kapı açıldı. "Ne oluyor?"
"Ben Suzy ve Chris kadar değilim. Jason kadar hiç değilim."
"Sonunda okudun demek... Biliyorum. İyi ki de değilsin." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Boyutta 5
FantasyBütün sihirli boyutlar tehlike altında... Magnus, Sadie, Toprak, Flor, Tom ve Mia kendi özel güçlerini kullanarak Edward'ın planını durdurmaya çalışıyorlar. Belki bir kişi daha yardım eder... Acaba bu bir son mu?