K.

112 3 0
                                    

Multimedya'daki şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim, çok sevdiğim ve bu bölüme uygun bir şarkı.

İyi okumalar.

Taehyung.

Jungkook'a karşı bir şey hissetmediğini biliyorum, ama neden ona sahip olmayı bu kadar çok istedim ki?

Dudaklarımı, dudaklarından çekip yüzüne baktım gözlerimi açarak. O da bende derin nefesler alıp veriyorduk.
Jungkook, gözlerini açıp bana baktığında bir elimi onun yanağına koyup gülümsedim.
"Sen... benim başıma gelen en güzel şeysin."
Jungkook, bunu söylememle gülüp sırtımdaki elleriyle beni kendine yaklaştırdı. İkimiz de burunlarımızı birbirine değdirip dudaklarımızı öpecektik ki Jungkook'un telefonu çaldı.
Jungkook, "siktir" deyip kendini benden çekti, bende onun kucağından indim.
Jungkook, telefonu cebinden çıkarıp açıp kulağına götürdü.
"Efendim?" Dedi.
Karşıdaki ses ne demişti bilmiyorum, ama Jungkook'un kaşları çatıldı. Karşı tarafı dinledikten sonra konuştu.
"Şey... haber vermediğim için üzgünüm. Şöyle yapalım, sadece haftasonları çıkayım sahneye? Çünkü bir iş buldum."
Karşı tarafın onayladığını sandım. Jungkook "Peki, iyi günler." Deyip telefonu kapatıp cebine koyarken yüzüme baktı.
"Şey... haftasonları bardayım." Dediğinde gülüp onayladım ve sonra konuştum.
"Sen ne için gelmiştin buraya?"
Jungkook, "Çizimimi gösterecektim, ama geldiğimde sinirliydin."
Kaşlarımı çatıp baktım.
"Getir bakalım" dediğimde Jungkook heyecanla güldü. Bende kucağından indiğimde  koltuktan kalktı ve yürüyüp masaya bıraktığı kâğıdı alıp bana verdikten sonra yanıma oturdu.
Yaptığı tasarımı görünce şoke olmuştum. Tanrım, bu tasarım, benim en iyi tasarımcılarımın tasarladığı kıyafetlerden bile güzeldi.
Ben, tasarımı incelerken Jungkook konuştu heyecanla.
"Böyle bir şey çizmek istedim, çünkü siz retro tarzı deyince aklıma hemen bu tasarım geldi."
Gözlerimi kağıttan çekip Jungkook'a baktım şaşkınlıkla.
"Jungkook, bu çok güzel."
Jungkook, güldü.
"Beğenmenize sevindim."
Kaşlarımı çattım. Tanrım, biz artık sevgiliydik ya da flörttük her neyse, ama neden resmî konuşuyordu ki?
"Resmî konuşma." Dediğim zaman şaşırdı.
"Şey... ben resmî konuşuyorum çünkü..." dediğinde gülüp ona yaklaştım ve burnumu burnuna değdirip gözlerimi kapattım. Dudaklarını öpmeme ramak kalmıştı ki içeriye aniden giren Jimin'le geri çekilmem bir oldu.
"Taehyung, ne yapıyorsun?" Dediğinde telaşla ona baktım.
"Ah... Jimin, geldin mi?" Dedim telaşla gülerek.
Jimin, "Evet, geldim. Beni evden attın ama ben yine de kızmadım sana." Derken odaya girip masama oturmuştu bile.
Jungkook, "Şey... ben... çıkmam gerek." Deyip ayağa kalktı ve karşımda durup 90 derece eğilirken "Hoşça kalın" dedi. Doğrulup Jimin'e baktıktan sonra odanın kapısını açıp odadan çıktı.
"Siz ne yapıyordunuz az önce?" Diye aniden sorduğunda ne cevap vereceğimi bilemedim.
"Şey... biz Jungkook'la..."
Jimin'in araya girmesiyle lafım yarıda kaldı.
"Öpüşüyordunuz, değil mi?" Dediğinde şaşkınlıkla kaşlarımı çatarak ona baktım. O, masadan kalkmış ve masanın önüne gelip kalçasını masaya dayamıştı.
"Bak Taehyung, senin o gitarist çocukla nasıl bir tanışıklığın var bilmiyorum. Ama şundan eminim ki, o çocuk senin canını çok fazla yakacak. Kendini kaptırma."
Söylediği şeyle sinirlenip düzensiz nefesler alıp vermeye başladım, ayağa kalkıp yanına giderek konuştum.
"Jungkook, asla öyle biri değil Jimin!" Diye bağırdığımda kollarını birbirine bağlamış bir şekilde beni dinleyip güldü.
"2 gündür tanıdığın bir velede bunu demen de aynı bir komik."
Sinirlendim ve kaşlarımı daha da çattım.
"Seni 17 yıldır tanıyorum da ne oluyor? Sen, benim kardeşlerimi yaşadığı halde sakladın, saklıyorsun. Bilmediğimi sanmana şaşırdım."
Jimin, şaşırıp kollarını serbest bıraktı.
"O zaman neden söylemedin bana bildiğini?"
Kaşlarımı havaya kaldırıp konuştum.
"Çünkü senin bana attığın kazığın kademelerini görmek istedim, benim arkamdan ne işler çevirdiğini görmek istedim." Dediğimde şaşırdı.
Bir elini koluma koyup konuştu.
"Taehyung, ben sana söyleyecektim."
Dediğinde güldüm.
"Babam olacak olan o pislik geldi ofisime bugün." Dediğimde konuştu.
"Üzgünüm."
Derin bir nefes alıp verdim.
"Biz sadece ortak olarak kalmalıyız, Jimin. Kendine bir ev buluncaya kadar bizim evde kalabilirsin." Diye sakince konuştuktan sonra kolumdaki elini indirdim. Yürüyüp masanın arka yanındaki askılıdan ceketimi elime alıp kapıyı açıp çıktım ve odamın hemen solundaki tuvalete girdim.
Saçımı düzeltip açılmış olan kravatımı da düzelttikten sonra ceketimi giyip tuvaletten çıktım.
Biraz sonra Jungkook'un olduğu odaya girdiğimde herkes 90 derece eğildi, ama Jungkook yoktu.
"Yeni gelen çocuğu gördünüz mü?" Diye sorduğumda bir çalışanım "O, işinin bittiğini söyleyip çıktı." Dediğinde arkamı dönüp odadan çıktım. Asansörü çağırdım, asansör bu katta olduğundan hemen açıldı ve bende binip zemin kata bastım.
Kafam o kadar karıştı ki...
Jimin, bilerek benim canımı acıtmazdı. Biliyorum, ama yine de benim arkamdan iş çevirmesi hoşuma gitmemişti.
Asansör 6. Katta yani yemekhane ve kantin katında durduğunda kapı açıldı ve içeriye biri bindiğinde kapıyı kapatma tuşuna basıp kapattım kapıyı. Asansör hareket ederken asansöre binen kişi konuştu.
"Sizce Jimin bizi gördü mü?" Dediğinde bu kişinin Jungkook olduğunu anlayıp ilgilendiğim telefonumu kapatıp konuştum.
"Görmüş." Dediğimde şaşırdı.
"O, şaşırmıştır."
Gülüp ona baktım.
"Sonuçta kim arkadaşının gay olduğunu öğrense şaşırır, ama ben gay değilim." Dediğimde Jungkook şaşırdı.
"A-Ama..." dediğimde işaret parmağımı dudaklarıma götürüp susmasını işaret ettim ve bu sırada kapı açıldı. Zemin kata geldiğimizi anlayıp asansörden indik ve koridorda yürüdükten sonra kapıdan çıktık.
"Seninle gitmek istediğim bir yer var." Dedim arabamı açarken. Jungkook, başını "Tamam" anlamında sallayıp arabaya doğru gitmeye başladı. Bende arabayı açıp şoför koltuğuna bindiğimde Jungkook'un çoktan bindiğini gördüm. Arabayı çalıştırıp gaza basıp uzaklaştım.
"Şey... gay değilsen o zaman neden benimle öpüştün?" Diye sordu Jungkook, çekingen bir tavırla.
"Sadece öpüşmenin nasıl bir his olduğunu merak ettim." Diye cevap verdim ellerim direksiyondayken.
"Bir erkekle bunu denemeniz normal mi sence?" Diye sordu Jungkook.
Güldüm.
"Peki, senin bana ilgi duyman normal mi?"
Jungkook, 'Ben kimseye ilgi duymuyorum!" Diye bağırdığında güldüm.
"Doğru."
Kırmızı ışıkta durduğumuzda ona baktım.
"Araba sürmesini bilir misin?"
Sorduğun bu soruyla, Jungkook şaşırmış olsa da cevap verdi.
"Bilmiyorum, ama gösterirsen anlarım."
Yeşil ışık yanınca, arabayı sağa çekip dörtlüleri yaktım ve el frenini çekip kemerimi açtım.
"Sana göstereceğim, geç bakalım." Dedim ona bakıp kapımı açarken.
"A-Ama bu olur mu ki?" Dedi Jungkook, çekingen bir tavırla.
"Olur" dedim gülüp başımı sallarken. Kapıyı açıp arabadan indim ve Jungkook'un kapısını açtım.
Jungkook, şaşkın bakışlarla bana baksa da kemerini açıp arabadan indi ve arabanın etrafında dolanıp şoför koltuğuna binip kapıyı kapattı. Kemerini takıp elini direksiyona koydu.
"Şimdi bu araba boşta, bu arabayı sürüş vitesine getireceğiz." Dediğimde onun elini elimle tutup vitese götürdüm.
"Şimdi, en solda bulunan debriyaja sonuna kadar bas." Dediğimde dediğimi yaptı. O debriyaja basarken bende elimle elini arabayı vitese geçirdim.
"Şimdi direksiyonun solunda bulunan kolu aşağıya indir." Dediğimde elimi çektim. Dediğimi yapıp kolu aşağıya indirdi ve sol sinyalini verdi.
"Şimdi ayağını yavaşça debriyajdan çek ve en sağda bulunan gaza basıp yürü." Dedim.
Dediğimi yaparak ayağını yavaşça debriyajdan çekip gaza bastı yavaşça ve araba gitmeye başladı.
"Güzel. Şimdi direksiyonu tam sola kır debriyaja hafifçe basarak." Dedim.
Dediğimi yaparak debriyaja hafifçe bastı ve direksiyonu sola kırdı. Yola çıkmıştık.
"Şimdi direksiyonu düzelt ve git." Dedim.
Jungkook, dediklerimi yaptı.
"Şimdi debriyaja bas ve vitesi olduğu yerden aşağıya indir." Dediğimde debriyaja basıp vitesi değiştirdi. Sonra gaza basıp gitmeye başladı.
"Güzel sürüyorsun. Çabuk kaptın." Dediğimde güldü. Bende camı açtım ve cebimden sigaramı çıkarıp bir tane alıp dudaklarıma götürüp yaktım.
"Sen... çok farklısın, Jungkook." Dedim ilk dumanın gitmesine izin vererek.
"Nasıl yani?" Dedi Jungkook arabayı sürerken.
"Ben, gay değilim fakat sen gerçekten bana farklı hissettiriyorsun. Sana sahip olmak istedim." Dediğimde kalbim tekledi.
Sikeyim.
Jungkook, "Ama..."
Onun lafını keserek konuştum.
"Benim bu hayatta güvendiğim kimse yok, Jungkook. Jimin bile benim arkamdan çok fazla iş çeviriyor. Ben o an sadece sana güvenmek istedim, istiyorum."
Jungkook, "Bana güvenmek için dudaklarımı mı öptünüz yani?"
"Hayır, Seni öpmem tamamen bana farklı hissettirdiğin içindi."
Dediğimde öndeki arabaya çarpmaktan son anda kurtulduk. Hemen ani fren yaptı.
Sigaramı camdan dışarıya atıp kemerimi çözdüm ve aşağıya inip adamı uyardım.
"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"
Adam, arabadan inip konuştu.
"Karşıma aniden çıkan sizin arabanızdı."
Jungkook'un sesiyle onun çoktan aşağıya indiğini anladım.
"B-Beyefendi, çok büyük bir yanlışlık ol-"
Lafını kestim.
"Sen konuşma, Jeon."
Jungkook, "A-Ama Hyung, kavgalardan nefret ederim."
"Hyung?" Dediğimde gülüp ona döndüm ve yanına gidip karşısında dikildim.
"Hyung mu dedin az önce?" Diyerek yanına iyice yaklaştım. Gömleğinin iki yakasını tutup gözlerine bakarak konuştum.
"Ben senin hyung'un değilim sanıyordum."
Jungkook, şaşkınlıktan büyümüş bambi gözleriyle bana baktı.
"H-Hyung..." dediğinde aniden dudaklarına kapandım. İkimizin de gözleri açıktı ve Jungkook hâlâ bana şaşkınlıkla bakıyordu.
Ben, gözlerimi kapattığımda o da gözlerini kapattı. Ben, Jungkook'un dudaklarını öperken onu arabaya yaslayıp ellerini havada tuttum.
Birazdan kendimi çekip konuştum kulağına nefes nefese.
"Bana... bir daha... Hyung... deme." Dedim kesin bir sesle ve kendimi çekip yüzüne baktıktan sonra adama döndüm.
Adam, şaşkınlıkla bize bakıyordu.
"O, benim sevgilim ve ona araba sürmeyi öğretiyordum."
Adam, "Pis homoseksüeller." Dedi nefret dolu bir sesle.
Bunu duyunca kahkaha attım.
"Pardon da siz ilk önce insan olmayı öğrenin. Sizin kalıplaşmış düşünceleriniz yüzünden biz özgürce dolaşamıyoruz. Umarım ilk önce insan olmayı öğrenir, sonrasında ise dünyaya duyarlı bir vatandaş olursunuz." Deyip arabama döndüm ve şoför koltuğuna geçtim. Jungkook'ta yanıma oturduğunda arabayı çalıştırıp gaza bastım.
"Gaysiniz" dedi Jungkook aniden.
Ona bakıp yola bakarak konuştum.
"Değilim."
"O zaman neden beni öptünüz? Hem de 3 defa?" Diye sorduğunda bir parmağımı dudağıma götürdüm.
Tanrım.
Bu çocuk beni delirtecek.
Ayrıca ilk önce beni öpen sendin.
Jungkook, devam etti.
"Ayrıca siz çok güzelsiniz ve ilk tanıştığımızda sizin de söylediğiniz gibi, güzel erkekler gay olur."
"Jungkook, sus yoksa istemeyeceğim şeyler yapacağım." Dediğimde güldü.
"Ne gibi şeyler?"
Tanrım.
"Yaşanmadı varsayalım, tamam?"
Jungkook, dudaklarını büzdü.
"Ama bu dudakları öpen ilk kişiniz."
"Ha yani, hiç öpüşmedin öyle mi?" Dedim şaşkınlıkla.
Jungkook, "Siz peki? Daha önce de öpüştünüz mü?"
Siktir.
İşte şimdi boka battım.
"Bu... Seni ilgilendirmez." Dediğimde kaşlarını çattı.
"Kimdi?"
"Bak Jungkook, az önce yaptığım şey yüzünden pişman etme beni." Dediğimde Jungkook, kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü.
Arabanın torpidosunu açtığında bir kağıda yazılmış not almış çıkardı.
"Bu nedir?" Dediğinde ona baktım. Ve sorduğu sorunun cevabı bende de yoktu.
Notu açıp okumaya başladı.
"Burada sadece 'Hayatına bir kara bulut gibi girdim. Ben, senin asıl düşmanınım.' Yazıyor." Dediğinde bunu kimin yazdığını anlamamıştım.
"Koy yerine" dediğimde, dediğimi yaptı.
Eve yaklaştığımızı anlayınca hızımı azalttım.
2 dakika sonra siteye girdik ve arabamı, villamın önünde park edip indim. Jungkook'ta benimle birlikte indiğinde arabayı kilitleyip evin kapısına yöneldim. Kapıyı açıp koridordan geçtim ve salona girdim.
"Ben duş alacağım, sende istediğim filmi seç." Derken ceketimi çıkarıyordum.
"A-Ama yukarıda bir tuvalet yok mu?" Diye sordu Jungkook şaşkınlıkla.
"Burada duş almak istiyorum." Dedim kravatımı çıkararak ve koltuğa bıraktım.
Salondan çıkıp tuvalete girdim ve küveti doldurmaya başladım. Küvet dolarken bende Bluetooth hoparlörümde çalması için telefonumdan şarkı listesi yaptım.
5 dakikanın sonunda küvet dolunca hoparlöre telefonumu bağlayıp soyundum ve küvete girip gözlerimi kapattım.
Küvetin yanına koyduğum sigara paketinden bir sigara alıp yaktım.
Hayat, bize bazen hakettiğimiz gibi davranırdı. Ama sana öğretmek istediği şeyleri öğrenmediğin zaman da sana bir tokat atardı.
Babam; onun yaşamasını istemiyordum ama yaşıyordu.
Kardeşlerim; onlar da hayattaydı.
Peki ama annem?
Keşke onun ölümü de babam olmayı haketmeyen o adam ve kardeşleriminki gibi şaka olsaydı.
O, beni izliyor muydu?
Bu düşüncelerle kaç dakika duşta kaldığımı bilmiyordum ama sigaramı, küvete basıp söndürdüm ve başımı suya gömdüm.
Birazdan küvetten çıkıp bornozumu giydim ve saçlarımı da kurutma makinesiyle kurutmaya başlayıp hafif nemli bıraktıktan sonra ellerimle karıştırdıktan sonra tuvaletten çıktım.
Salona girdiğimde, Jungkook koltukta uyuyakalmıştı. Onu öyle görünce güldüm, çünkü bu fazlasıyla tatlıydı.
Yürüyüp yanına geldim ve eğilip saçlarıyla oynarken yüzüne baktım.
Kaşları, gözleri, burnu, dudakları o kadar güzel ve kusursuzdu ki... Jungkook, gerçekten en küçük zerresine kadar bile özel biriydi.
Ellerimi saçlarından çekip doğrulup ayağa kalktım. İki elimi de bornozumun cebine koyarak ona baktım gülerek.
Onu izlerken Jungkook, üşüdüğünü belli edercesine titredi. Yan koltukta duran battaniyeyi alıp açıp üstüne örttüm ve alnına bir öpücük kondurup ışıkları kapatarak salondan çıkıp merdivenlere yöneldim. Merdivenleri çıkıp üst kata geldiğimde odama girdim ve kapıyı kapattım. Dolabımı açıp beyaz tişörtümü ve gri eşofmanımı çıkardım, iç çamaşırı ve boxer'ımı da çıkarıp hepsini yatağa koydum.
Aynanın karşısına geçip bornozumu çıkardım ve yatağa gidip iç çamaşırımı giydim, sonra boxer'ımı giydim. Beyaz tişörtümü ve gri eşofmanımı da giydikten sonra bornozumu alıp odadan çıktım. Aşağıya inip tuvalete girdim ve bornozumu askılığa asıp salonla birleşik olan mutfağa girdim. Odak noktam hemen Jungkook oldu.
Ona bakarken istemsiz gülümsedim, çünkü o uyurken de uyanık hali gibi melek gibiydi.
Bakışlarımı ondan çekip mutfağa girdim ve buzdolabını açıp beni karşılayan kırmızı şaraplardan bir tane alıp kapağı kapattım. Mutfak tezgahına gidip şarabı tezgaha koydum ve dolabı açıp bir kadeh alıp kapattım.
Şarabın mantar kapağını açıp kadehime doldurdum ve salondan çıkıp merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden çıkıp odama girdim ve televizyonumdan kendi tarzımda olan müzikleri açıp masama gittim.
Yeni kıyafetler için çizim yapmaya başladım.
Aslında, en huzur bulduğum an bu andı; Zevkim olan müzik türü, şarap, loş bir ışık ve çizim...

Meddle About - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin