"Bana neden ,gay değilim, dedin? Meğer Biseksüelmişsin." Dedim Jungkook'a bakarak araba sürerken.
Jungkook, güldü.
"Çünkü... çünkü size söylemeye çekindim. Siz öyle aniden sorunca, ne diyeceğimi bilemedim." Dedi elleriyle oynayıp.
"Sorun değil, sadece merak etmiştim." Dediğinde cevap vermedi.
Jungkook, "Ben, sizin hikâyenizi çok merak ediyorum bay Taehyung. Ailenizin nasıl öldüğünü, Jimin'le nasıl tanıştığınızı, bu şirketi nasıl açtığınızı... Her şeyinizi merak ediyorum." Dediğinde ben duraksasam da arabayı otluk bir alana sürdüm. İki dakika sonra arabayı durdurup indiğimde Jungkook'ta inmişti. Ben, arabanın kaputuna yaslanıp cebimden sigaramı çıkarıp yaktığımda, yanımda oluşan ağırlıkla Jungkook'un da kaputa yaslandığını anlamıştım.
Sigaramı dudaklarımdan çekip ilk dumanın serbest kalmasına izin vererek konuştum, Jungkook'un yüzüne bakmayıp karşıya bakarken.
"Benim ailemin durumu çok da iyi değildi, üç çocuklu bir evin en küçüğüydüm. Bizim evimiz, bir apartmanın bodrum katındaydı, gerçekten fakir hayatı yaşıyorduk. Bir ablam ve bir abim vardı, babam her gün kaçak içki tüketir ve bizi döverdi; Annem de dahil buna. Ablam ve abim benden 1 yaş büyük ikizlerdi. Bir gün, babam yine kaçak içki içmişti ve bizi dövüyordu. Ablamı ve abimi dövdü, fakat bu dövüşleri o kadar da yumuşak değildi. Fenalaştılar ve bayıldılar ikisi de, sıra bana geldiğinde annem araya girdi. Babam, buna sinirlenip 'karışma sen' deyip masadan bir bıçak aldı ve annemin göğsüne sapladı. Annem, güzümün önünde öldüğünde ben sadece gözyaşlarıyla onun ölmesini izledim. Babam, annem ölünceye dek ona baktı ve annemin öldüğünden emin olduğunda da kendi odasından silahını alıp kafasına sıkıp intihar etti. Ablam ve abim de iç kanamadan dolayı öldü."
Jungkook, şaşkın bakışlarla bana bakıyordu.
"Ama sizin anne babanız araba kazasında ölmüştü? Ayrıca kardeşleriniz olduğundan da bahsetmemiştiniz?" Dedi bana bakıp.
Ona bakıp güldüğümde sigaramı dudaklarımın arasına koyup çektiğimden dumanın serbest kalmasına izin verdim. Sonra konuştum yine önüme bakarak.
"Herkese ailemin bir araba kazasında öldüğünü söyledim, çünkü babamın bana gözümün önünde yaşattığı travmayı öğrenmelerini istemedim. Ve evet, bir ablam ve bir abim vardı, fakat onlar öz kardeşim değildi."
Jungkook, "Peki... Jimin hyung'la nasıl tanıştınız?" Diye sordu yeniden.
"Ailem öldüğünde ben, yetimhaneye bırakıldım. Jimin, yetimhanede tanıştığım bir çocuktu. O da ailesine yük olmamak için oraya bırakılmış." Diye cevap verdim ve sigaramı dudaklarıma götürdüm. Dumanı serbest bıraktıktan sonra konuşmaya devam ettim.
"Jimin, orada 1 hafta kaldı. Ailesi, onsuz yapamayınca aldı Jimin'i. 6 ay sonra da beni evlerine aldılar. Ben, 19 yaşıma kadar onların evinde yaşadım. Sonra da işte biriktirdiğim paralarla bir ev kiraladım. İşte çalıştım. Bu sıralarda güzel çizdiğimi fark ettim, moda tasarım bölümü okudum ve kendime her gün şunu hatırlattım; Sen, ileride çok zengin olacaksın.
Okul bittikten sonra bir şirkette çalıştım, fakat işlerin nasıl yürütüldüğünü öğrenmek için. O işimden ayrıldım ve 24 yaşımda kendi markamı kurdum. Şimdi ise en değerli marka ünvanını taşıyorum." Diye cevap verdiğimde Jungkook, bana bakıp güldü.
Sigaramı yere atıp ayağımla üstüne bastım ve söndürdüm. Jungkook'a dönüp baktım ve konuştum ona bakarken.
"Biraz da seni tanıyalım bakalım tavşancık." Dediğimde yüzüme gülüp baktı, sonra da önüne dönüp konuştu.
"Ben, evin tek çocuğuyum. Ailemin de durumu iyi; hatta babam boşanma avukatı, annem de Tıbbi Genetik Uzmanı. Ama tabii bizim de sorunlarımız var evde," dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Nasıl yani?" Diye sorduğumda bana bakıp konuştu.
"Babam, annemi 4 yıldır aldatıyordu. Ki bunu ben yakaladım, bir gün okuldan erken dönmüştüm ki evin içinde sesler duydum. Yürüdüğümde bu seslerin tam anlamıyla inleme sesleri olduğunu anladım. Ses, annemlerin odasından geliyordu ve ben merak edip kapıyı açtığımda babamın annemi aldattığını görüp kapıyı kapattım. Akşam anneme bunu söylediğimde annem, boşanma davası açtı ve 1 ay sonra boşandılar. Annem, boşanır boşanmaz hemen Fransa'ya gitti. Ben de hâliyle babamla yaşamak zorunda kaldım. O kadınla da boşandıktan 2 ay sonra evlendiler. Ben de o evde kalmamak için kendime iş buldum. Hem gitar çalıyorum hem de kahve yapıyorum 4 yıldır." Dediğimde aklıma gelen soruyu sordum hemen.
"Peki, ne zaman boşandılar?"
Jungkook, "2 yıl önce" diye cevap verdiğinde konuştum tekrar.
"Peki... kimde kaldın bu 2 yıl boyunca?"
Jungkook, önüne bakıp konuştu.
"Genelde arkadaşlarımda kaldım, ama bazen metro altında da yattığım oldu." Deyince konuştum tekrar.
"Peki... Biseksüel olduğunu nasıl anladın?"
Jungkook, bu soruma gülüp yüzüme baktı ve sonra konuştu.
"Bir arkadaşıma aşık olduğumda anladım."
"Anladım." Dediğimde telefonum çaldı. Telefonu çıkarıp baktığımda arayanın Jimin olduğunu gördüm. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Efendim?" Dediğimde Jimin, konuştu.
"Taehyung, neredesin?"
Kaşlarımı çatıp cevap verdim.
"Dışarıdayım."
"Hemen eve gel, çünkü biz geliyoruz." Dediğinde şaşırdım.
"Peki, tamam." Deyip telefonu kapatıp Jungkook'a baktım.
"Gitmemiz gerek." Dediğimde kaputtan kalktık. Arabayı çalıştırıp gaza yüklenip uzaklaştım.
Jungkook'la arabadayken hiç konuşmadık, çünkü zaten konuşacaklarımızı konuşmuştuk.
Sessizlikten bunalıp radyoyu açtım. Radyonun sesi kısıktı ama Jungkook, duyduğu şarkıyla radyonun sesini açtı.
"Yalnız olduğun kadar"
"Umarım seni, senden daha çok seven biriyle karşılaşırsın."
"O kişi ben olamadığım için üzgünüm."
"Kolay değildi kalbimi sana vermek."
"Lütfen söyleme bunları"
"Biliyorsun, bunları duymak daha çok canımı acıtıyor."
"Bana beni seveceğini söylemiştin, peki bu da neydi?"
"Bilemezsin bana neler hissettirdiğini."
"Lütfen bana karşı dürüst olur musun?"
"İnanıyorum her bir sözüne, biliyorsun."
"Tıpkı söylediğin gibi, bir gün"
"Sevilebilecek miyim,"
"Kendim gibi biri tarafından?"Jungkook, bu şarkıyı çok seviyordu anlaşılan. 30 dakika sonra evin önüne gelip arabayı park ettim ve kapıyı açıp indik. Arabayı kilitleyip eve doğru yürümeye başladım. Evin kapısına geldiğimde kapıyı açmaya cesaret edemedim. İçimdeki bir şey korkmamı söylüyordu. Yanımda duran Jungkook'a baktım ve içimden gelen bir hareketle ona yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum.
Ona bakıp konuştum.
"Teşekkür ederim."
Jungkook, bunu neden yaptığımı anlamasa da o da bana yaklaşıp dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Sonra bana bakıp konuştu.
"Bu öpücüğü, teşekkür öpücüğü olarak kabul edin Taehyung-ssi."
Dediğinde hâlâ şaşkınlıkla ona bakıyordum. Tanrım, az önce ne olmuştu öyle? Kapı, biz çalmadan açıldığında kapıyı açanın Jimin olduğunu gördük.
Bakışları bir bende bir de Jungkook'ta dolaşıyordu.
"Hoş geldin-iz." Dedi Jungkook'a bakıp.
"Merhaba, Jimin" dedim içeri girerken. Jungkook'ta arkamdan geldi.
Biz içeriye girdiğimizde Jimin, kapıyı kapatmıştı.
Salona girdiğimizde salonun boş olduğunu gördük.
"Jimin, ailen gelmedi mi?" Diye seslendim.
Jimin, "Gelmediler, işleri çıktı." Dedi bir koltuğa otururken.
"Anladım" dedim bende çaprazındaki koltuğa oturup. Jungkook'da yanıma oturdu.
Jimin, Jungkook'a sinirli bakışlarını yönelttiğinde hiç düşünmeden konuştu.
"Sahi, sen ne zaman bu evden gideceksin?"
Jimin'in bu sorusuyla Jungkook bozuldu. Ben ise kaşlarımı çatıp Jimin'e bakarak konuştum.
"O artık bizimle kalıyor, Jimin." Diye cevap verdim net bir sesle.
Jimin, "Bu eve tanımadığımız kimseyi almıyoruz." Dedi biraz sert ve net sesiyle.
"Bak, o senin arkadaşın olmayabilir. Ama benim ar-" deyip Jungkook'a baktım ve Jungkook'un az önce yaptığı şey zihinimde dolandı.
Bakışlarımı Jungkook'tan kaçırıp Jimin'e bakarak konuştum.
"Jungkook senin olmasa da benim arkadaşım." Dedim sakince ve devam ettim.
"O yüzden, her ne kadar istemesen de hatta ondan nefret etsen de Jungkook artık bizimle kalacak. Kendini bu fikre alıştırsan iyi edersin." Dedim oldukça net ve sakin bir sesle.
Jimin, bir şey demeyip bize baktı.
Ben koltuktan kalkıp salondan çıktım, arkamdan Jungkook'ta gelmişti. Beni kolumdan tutup durduğunda eliyle tuttuğu koluma bakıyordum.
"Taehyung-ssi, sizinle konuşabilir miyiz?" Dediğinde bakışlarımı yüzüne çevirdim.
"Konuşacak bir şeyimiz yok, Jungkook." Dedim. Bakışlarımı, yine eliyle tuttuğu koluna çevirip bir elimi kaldırıp Jungkook'un eline götürdüm ve kavrayıp indirdikten sonra yüzüne bakıp konuştum.
"Biz, bundan önce neysek, bundan sonra da o olalım. Peşimde dolaşmanı istemiyorum. Ayrıca, sana duygusal anlamda da bir şey hissetmiyorum. Yıldızlı geceler." Deyip yanından ayrıldım ve merdivenleri çıkıp odama girdim.
Kendimi yatağa atıp düşüncelere daldım.
Jungkook, birden hayatıma girmişti ve içimdeki bir ses ona güvenmemi söylüyordu. Ben, ona hep güvenmiştim ama bunu neden yaptığımı bile bilmiyorum. Şu an her şey bilinmezlikti, koca bir bilinmezlik. Üstelik Jungkook, beni öpmüştü. Bunu yapması, aramızdaki ilişkiyi güçlendirecek miydi yoksa nefret mi ettirecekti bilemiyorum. Ama bildiğim tek bir şey varsa, o da Jungkook'a karşı hissettiğim bu şeylerin normal şeyler olmadığıydı.
...
Selam🤎🤎
Bu bölümde biraz karakterlerin geçmişine gittik, çok fazla açamadım ama karakterlerin dönüm noktalarını yazmaya çalıştım🤎🤎🤎
Bu arada, kitabın 1. Olmasına yardım ettiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim🤎🤎🤎🤎
Bu kitabı yazarken asla böyle bir şey olacağı aklımda yoktu.
Ve bu hikayede, yazıp sildiğim çok fazla sahne var; hikayenin akışını bozacaklarından emin olduğum için yazdıktan sonra siliyorum.
Neyse, size iyi okumalar ve tekrardan teşekkür ederim🤎🤎🤎🤎🤎
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meddle About - Taekook
FanfictionTaehyung, dünyanın en ünlü giyim markası Vante's Design'ın sahibidir. Arkadaşı ve ortağı Jimin'le eğlenmek için gittiği barda, gitarist Jeon Jungkook çok ilgisini çeker.