Öfari

83 2 0
                                    

İyi okumalar.

1 hafta sonra.
Jungkook.
Yatağımda uzanmış telefonumla ilgilenirken birden telefonun dijital saatine kaydı gözüm.
00.00
Bugün benim doğum günümdü, ama kimse hatırlamamıştı bile. Bir tane bile arkadaşım yoktu, ailem -yani olmayan ailem- beni umursamıyordu bile.
Telefonu elimden bırakıp odamdan çıkıp mutfağa gittim ve dolabı açıp marketten aldığım hazır keki çıkarıp dolabın kapağını kapattım. Mutfak çekmecesine koyduğum mum ve çakmağı da çıkarıp masanın üstüne koydum.
Marketten aldığım hazır keki ambalajından çıkarıp bir tane mumu da üstüne koyup çakmakla yaktım. Gözlerimi kapatıp dilek diledim. Gerçi, dilek dileyeceğim bir şey yoktu; çünkü her şey, hem de her şey istediğim gibi gitmiyordu.
Dileğimi dileyip gözlerimi açtım ve mumu üfleyecektim ki karşımda Taehyung'u gördüm.
"Ne yapıyorsun bebeğim?" Diye sordu doğum günü kekime bakıp.
"Ben..." dedim içime kaçmış bir sesle.
"Bugün benim doğum günüm, Tae." Dedim gözlerine bakıp.
Taehyung, kaşlarını kaldırdı ve hâlâ mumu yanan doğum günü kekime bakıp bana baktı ve konuştu.
"Ama bu kekle halledilmez." Dedi.
Buna biraz değil bayağı bir bozulmuştum.
"Sevgilim" dediğim adam bile benim doğum günümü kutlamamıştı. Sanırım Tae içinde bir şey ifade etmiyordum.
Taehyung, yanıma oturup yönünü bana çevirdi.
"Bana bak" dediğinde bende üzgün bakışlarımı ona çevirdim ve yönümü ona çevirdim.
Bir elini saçlarıma koyup arkaya itti saçlarımı.
"Neden sadece bir kek ile doğum gününü kutluyordun?" Diye sordu gözlerimin içine bakıp.
"Ben... şey..." dedim bakışlarımı kaçırıp dudaklarımı ısırırken. Sonra Taehyung'a bakıp devam ettim konuşmaya.
"Çünkü benim doğum günümü şu ana kadar hiçkimse kutlamadı, Tae. Bir tane bile arkadaşım olmadı, okulda ise hiçkimse hatırlamazdı; oysa ki herkes doğum günümü biliyordu, fakat kutlamıyordu. Ailem zaten beni hiç sevmediler, hatta benden nefret ettiler. Ben yıllar geçtikçe doğum günlerimi değersiz görmeye başladım, ki gerçekten de değersizdi doğum günlerim. Bu yüzden bende, kimsenin olmadığı dünyamda kendi başıma doğum günü kutlamaya karar verdim."
Taehyung, beni dinledikten sonra dudaklarını yalayıp bana baktı.
"Öyle düşünme, senin dünyanda ben varım Jungkook. Arkadaşın yok belki ama sevgilin var, bu yetmez mi sana?" Dedi gözlerimin içine bakıp.
"Tae" dedim ona dolmuş gözlerimle bakarak.
"Ben... ben nasıl davranacağımı bilmiyorum." Dedim gözlerine bakarak.
Taehyung, gülüp kendini bana yaklaştırdı ve birazdan dudaklarıma kapandı. Gözlerimi kapatıp ona karşılık verdim, ama akan gözyaşlarıma engel olamıyordum.
Taehyung, alt dudağımı öperken ben onun üst dudağını öpüyordum. İki elim de Taehyung'un boynundaydı, onun iki eli ise sırtımdayfı.
Taehyung, üst dudağımı öpmeye başladığında bende onun alt dudağını öpmeye başladım. Dilimi, Taehyung'un ağzından içeriye soktuğumda o diliyle dilimi kavradı.
Gözyaşlarımın, ikimizin dudakları arasına katılıyordu ve bu, öpüşmemizi daha romantik yapıyordu.
Taehyung, dilimi bıraktığında alt dudağımı ısırıp kendini çektiğinde ben, gözlerimi ağır ağır açıp Taehyung'a baktım.
Taehyung, gülüp konuştu.
"İyiki doğdun sevgilim, iyiki doğdun ve iyiki benim sevgilim oldun. Sen hayatıma girmeden önce kendimi çok yalnız hissediyordum ama sen hayatıma girdiğin günden beri ben yeniden doğmuş gibiyim. Doğduğun için teşekkür ederim." Dediğinde gözyaşlarımı tutamadım yeniden.
Ona baktım ne diyeceğimi bilemeyerek ve kendimi onun göğsüne bıraktım.
"Teşekkür ederim, çok fazla teşekkür ederim Tae; hayatıma bir sebepten ötürü girdiğin için, bana evini açtığın için, bana iş verdiğin için ve en önemlisi de bana kalbini verdiğin için, sevilmeyi hak etmeyen beni sevdiğin için çok fazla teşekkür ederim." Dedim gözyaşlarımın arasından zorla konuşarak.
"Sen sevilmeyi hak ediyorsun, sevgilim." Dediğinde kendimi ondan çektim ve yüzüne baktım.
Yüzü o kadar yakışıklıydı ki... bakmaya kıyamıyordum.
Taehyung, "Hadi, mumu üfle de yiyelim şu kekini." Dediğinde sırtında olan iki elimi de alıp keke çevirdim bakışlarımı.
Gözlerimi kapatıp ellerimi birbirine kenetleyip dilek tuttuktan sonra gözlerimi açıp mumu üfledim.
Taehyung, mumu çıkarıp ne zaman aldığını bilmediğim bıçakla keki tam ortasından kesti.
"İyiki doğdun, kar tanem." Dediğinde kalbim tekledi.
Kar tanem.
Bu çok hoşuma gitmişti.
Hoşuma gittiği için güldüm keki yerken.
Taehyung, "Ne oldu? Neye güldün?" Diye sorduğunda ona baktım.
"Bana hep 'kar tanem' der misin?" Dediğimde Taehyung, güldü.
"Çok mu hoşuna gitti?"
Evet. Hem de aşırı fazla hoşuma gitmişti.
"Evet." Dedim gözlerinin içine bakıp.
"Bu nedensizce beni mutlu hissettirdi."
Taehyung, bir dudağını kenara kıvırıp konuştu.
"Sana neden öyle dedim, biliyor musun?" Diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.
Taehyung, "Çünkü kar tanelerinin her bir tanesi eşsizdir; kar yağdığında, elini uzatan birine bir kar tanesi geldiğinde o kar tanesi o kişi için imkansız değildir. Çünkü yüz yüz binlerce kar tanesinden bir tane kar tanesi, o kişinin elini bulup ona düşmüştür. Sende benim için öylesin, Jungkook. Yüz yüz binlerce insanın içinden beni buldun, eşsizdin ve beni buldun. Teşekkür ederim, beni bulduğun için." Derken dolu gözlerle ona baktım.
Tanrım.
Meğerse Taehyung'u çok yanlış tanımışım, meğerse o çok çok fazla romantik biriydi.
"Taehyung" dedim bir damlanın akmasına izin vererek.
"Sen... gerçekten çok ama çok romantik birisin."
Taehyung, dudaklarını yalayıp doğum günün kekimi tek bir lokmada ağzına atıp yedi. Bende kekimi tek bir lokmada ağzıma atıp yediğimde Taehyung, "Daha romantik bir şeyler duymak ister misin?" Dediğimde ona baktım.
Daha romantik bir şeyler mi?
"D-Daha romantik bir şeyler mi?" Diye sordum şaşkınlıkla.
Taehyung, "Evet, doğum gününün bugün olduğunu bilmediğim için hediye almadım; ama bugün için sana romantik bir şeyler hazırlayabilirim, ve bunu şu an yapabilirim." Dediğinde ona baktım.
"Tamam, tabii olur." Dediğimde güldü.
"O zaman sen koltuklardan birine geç, geliyorum bende şimdi." Dediğinde masadan kalkıp salondan çıktı, bende salona geçip koltuklardan birine oturdum.
2 dakika sonunda Taehyung, salona gelmişti. Bana bakıp gülerken yanıma oturdu. Bende yönümü ona çevirdim ve merakla ona baktım.
Taehyung, "Gözlerini kapat." Dediğinde kalbim deli gibi atmaya başladı.
Ne yapacaktı ki bana?
Taehyung'un dediğini yapıp gözlerimi kapattım.
Birazdan Taehyung "Gözlerini açabilirsin" dediğinde gözlerimi açtım ve kutusunun kapağı açılmış bir yüzükle karşılaştım.
Bir dakika, bu bir evlenme teklifi miydi?
Evet, evlenen gay çiftler vardı ama bizimkisi çok erken değil miydi? Neredeyse 1 aydır tanıyorduk birbirimizi.
"Şey... Tae... bu..." dedim şaşkınlıkla cümleleri bir araya getiremeyerek.
Taehyung, güldü.
"Annemin alyansı" dedi yüzüğü kutusundan çıkarırken.
"O öldüğünde hatıra kalsın diye almıştım, ama şimdi sevdiğim adama vermek varmış." Dediğinde kaşlarımı çattım.
Ben bunu kabul edemezdim.
"Tae, ben bunu kabul edemem." Dediğimde o alyansı çoktan eline almış parmağıma takmıştı.
"Bir zamanlar babamın adının yazılı olduğu bu alyansta artık benim adım yazsın istiyorum, o alyans çok kötü şeylere şahit oldu ve artık iyi şeylere şahit olsun istiyorum." Dediğinde bir şey demeden ona baktım.
"Taehyung" dedim gözlerin dolarken ama onlara engel oldum.
Ona bakıp kendimi ona yaklaştırdım ve dudaklarını öpmeye başladım. Birazdan Taehyung, beni öperken koltuğa yatırdı beni ve bir elimi tutarken kendini çekip bana baktı.
"Şu an yaşadığın şey, daha önceki doğum günlerini siler. Kendini bana bırak." Dediğimde bir şey demeyip başımı salladım.
Taehyung, kucağıma oturup dudaklarıma kapandı yeniden.
O, benim dudaklarımı öperken kendimi çektim ve nefes nefeseyken konuştum.
"Tae, burası çok rahatsız." Dediğimde güldü.
"Bende öyle düşünmüştüm. Gel." Dediğinde kucağımdan inmişti. Bende doğrulup koltuktan kalktım ve Taehyung'un elini tuttum. O, elimi sıkıca kavrayıp salondan çıkardı beni.
Daha önceden girdiğimiz odaya girmiştik yine. Taehyung, dudaklarıma kapandı ama bu sefer sert öpüyordu beni. Beni öperken aynı zamanda da itiyordu ve beni yatağa attı dudaklarını çekip.
Ben, yatağa düzgünce yattığımda Taehyung gömleğini çıkarıp üstüme çıktı ve bacaklarımın arasından girip kucağıma oturup dudaklarımı öpmeye başladı.
Kendimi çektiğinde soluklandım ve konuştum.
"Taehyung, bu olmaz."
Taehyung, "Bir şey yapmayacağım." Dedi ve dudaklarıma kapandı tekrardan. O, benim dudaklarımı öperken, aynı anda tişörtümün uçlarını tutup içine elini soktu.
Birazdan Taehyung, dudaklarını çekip bacaklarının arasından çıktı ve yanıma yattı. Beni kendine çekip ona sarılmamı sağladı.
...
Taehyung'la aynı yatakta uzandığımızda duvardaki saate baktım.
02.45
O kadar vakit ne ara geçmişti? Doğru, Taehyung'la öpüştüğümü hayal edince vaktin bu kadar da çabuk geçmesi anormal değildi. Parmağımdaki yüzüğe kaydı gözüm, ona bakıp güldüğümde Taehyung, uyuduğu uykusundan uyanıp konuştu boğuk sesiyle.
"Ne oldu, kar tanem?" Dediğinde kalbim teklese de ona bakıp konuştum.
"Hiç, sadece yüzüğe baktım ve hoşuma gitti."
Taehyung, yerinde doğrulduğunda gülümsedi.
"Biliyor musun Jungkook?" Dediğinde ona baktım.
"Neyi?"
Taehyung, benim gözlerimin içine bakıp konuşmaya başladı.
"Herkes beni milyarder olduğum için egoist ve görgüsüz sanıyor, hatta Jimin bile bana 'Egoist' derdi ama ben egoist biri değilim. Sadece en iyi arkadaşım her zaman para oldu, çünkü yalnızdım bunca zaman. Bir nişanlım vardı 2 yıl önce, ama onu yatakta başka bir adamla yakalayınca ayrıldık. Beni gerçekten kimse ama hiçkimse sevmedi, herkes benim şanım ve param için birlikteydi; herkesin aklındaki tek amaç benimle takılıp adımı kullanarak paramı almaktı ve bunu yaptılar. Ben, asla gerçek anlamda sevilmedim; ama sonra seni gördüm o barda, nereden bilebilirdim ki senin benim sevgilim olacağını?"
Dediğinde gözlerini gözlerimden ayırıp dudaklarıma baktı ve kollarını omzuma koyup beni kendine yaklaştırdı. Aramızda bir nefeslik mesafe kaldığında ben gözlerimi kapatmıştım ama Taehyung, dudaklarımdaki gözlerini bana çevirip konuştu.
"Bana gerçekten aşık mısın?" Diye sordu sanki cevabı bilmiyormuş ve bunu duymaya çok ihtiyacı varmış gibi.
Gözlerimi açıp üzgün bakışlarıyla karşılaştım. Olamaz, o çok bitkin görünüyordu.
"Evet, sana aşığım Kim." Dediğimde gülüp bir eliyle saçlarımı geriye atıp konuştu.
"Fazla narinsin ve bu canımı acıtıyor. Sana bakarken Jeon, sana bakarken sanki içimden bir parçayı söküyorlar. Senin canını acıtmak istemiyorum, ama bu pek mümkün olmuyor sanırım; çünkü hep senin canını acıttığımı, hep canını yaktığımı hissediyorum." Dedi bana bakan üzgün gözlerle.
"Tae" dedim yumuşak bir sesle.
"Sen benim canımı acıtmıyorsun, emin ol buna." Dedim onun gözlerinin içine bakarak.
Taehyung, "Gerçekten mi?" Dedi yine üzgün gözlerle ve üzgün bir ses tonuyla.
"Gerçekten." Dedim onun dudaklarına bakıp ve kendimi iyice yaklaştırıp gözlerimi kapatarak burnumu burnuma değdirdim ve dudaklarımı dudaklarına değdirdim.
O, öpüşüme karşılık vermeyip kendini çekti.
Ben, neler olduğunu anlamadım. Anlayamadım.
"Lütfen dur, Jeon. Bunu yapamayız." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"N-Neden?" Diye sordum kekeleyerek.
Taehyung, "Ben, seni hak etmiyorum. Senin canını çok yaktım." Dediğinde kaşlarımı daha da çatarak ona baktım.
"Tae, lütfen seni öpmeme izin ver; böylece kafamı boşaltabilir ve endişemi yok edebilirim." Dediğimde bir saniye bile düşünmeden dudaklarını öpmeye başladım. Taehyung, öpüşüme karşılık verince, içimdeki o karanlık histe yok oldu.
Şu an onu düzgün öpüyor muydum bilmiyorum ama tek bildiğim şey birbirimizin dudaklarının arasından çıkan alevlerdi. Birbirimizi öylesine çok arzuluyorduk ki, sanki yıllar boyu arayıp durduğum kişi Taehyung'dan başkası değildi.
Onu seviyorum, onu her şeyden çok seviyordum. O, benim hayattaki tek şansımdı, tek gerçek aşkımdı ama en önemlisi ilk ve son aşkımdı.

Meddle About - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin