Ertesi gün olduğunda Jimin okula hiç mi hiç gitmek istemiyordu çünkü Jungkook'u göreceğini ne tepki vereceğini ne diyeceğini bilemiyordu.
Yatağından kalktığı gibi kapısını kilitledi ve komodinin içindeki çerçeveyi eline alarak tekrar yatağına oturdu.
Annesinin resmine her baktığında kalbinde acıyı en derinden hissederdi. En zor zamanlarında onunla konuşur yardım isterdi. Yardım edemeyeceğini bildiği halde...
"Onu öptüm." Jimin ağzından çıkan cümleyle birlikte dün gece yaşananları hatırlarken derince yutkundu ve elini istemeden dudaklarına götürüp gözlerini yavaşça kapattı. "Beni seven birinin olması garip hissettiriyor. Ne yapacağımı bilmiyorum anne."
"Keşke burada olsan. Keşke yanımda olsan ve bana ne yapmam gerektiğini söylesen." Jimin gözlerinden süzülen yaşlara engel olamazken annesinin fotoğrafına bakmaya devam etti.
"O kadar korkağım ki seni görmeye bile gelmedim anne." Jimin düşüncelerinin altında ezildiğini hissederken ağlamaya devam etti. Kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Neden bu kadar acı verici olmak zorundaydı?
"O bana çok iyi hissettiriyor. Onun yanında çok mutluyum. Çok huzurluyum. Bana dünyaları verecekmiş gibi hissediyorum." Elini yavaşça camın üstünde gezdirip annesinin yüzünü okşadı. "Ama korkuyorum."
"Sevgili olursak ve sonrasında onu kaybedersem?" Jimin aklından geçen o düşünceden bir türlü kurtulamazken annesine söylemek istedi. "Ya beni döverse? Ya o da bana şiddet uygularsa."
Böyle düşünmesinin sebebi her defasında sevgi beklediği insanlardan şiddet görmesiydi.
"Yapmaz desene anne. O da küçükken şiddet görmüş sana bunu yapmaz desene." Jimin daha çok ağlamaya başlarken çerçeveyi sıkıca tutup göğsüne bastırdı ve kafasını iki yana sallayarak "Ben onunla yapamam." dedi.
Ama bu saatten sonra onsuz da yapamazdı.
.
Okul boyunca sessiz sessiz oturmuş uyumaya çalışmış ve Jihyun'un sorularına cevap dahi vermeden kimseyle konuşmamıştı.
Ve son iki derse girdiklerinde stresten bacağını titretmeye başlamıştı. Çünkü dersi matematikti.
Tenefüs bitti, Jungkook sınıfa girdi ve Jimin onu gördüğü anda dudaklarını birbirine bastırıp nefesini tuttu.
Onu öpmüştü. Onu öpen kişi kendisiydi ve kaçan kişi yine kendisi olmuştu.
Kendi aptallığına lanet okuyordu. Onun duygularını kullanmış gibi hissediyordu. Ki Jungkook da aynı onun gibi büyümüştü ve suratındaki ifadeden belliydi ki çok üzgündü.
Masasına yerleşen adam hiçbir şey demeden asık olan suratıyla çantasından test kağıtları çıkarmış ve ön sıradan bir öğrenciyi çağırıp "Bugün test çözümü yapacağız." dedi. "Ders anlatmayacağım."
Ders anlatacak hali yoktu çünkü kendini kötü hissediyordu. Jimin'i sevdiğinin farkındaydı, Jimin'in de kendisini sevdiğinin farkındaydı. Ama dün gece ki olay aklından çıkmıyordu.
Jimin'i öpmek Jungkook'u gerçek aşkı bulduğuna inandırmıştı. Ve bu inancı saniyeler içinde kaybolup gitmişti çünkü Jimin resmen onu öpüp sonra da kaçmıştı.
Neden kaçtığı hakkında düşünceleri vardı Jungkook'un. Düzgün bir aile yaşantısı içerisinde büyümemişti ve belki de biriyle birlikte olmak konusunda korkuları vardı.
Ama bu sadece Jimin için geçerli değildi. Jungkook da iyi bir ailede büyümemişti. Annesi babasını terk ettikten sonra güzel bir yaşam sürmüş gibi görünse de aslında kilitli kapılar ve kapalı pencereler ardında yaşamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love-teacher
FanfictionJimin uyku problemleri yaşayan sorunlu ama çalışkan bir öğrenciydi. Jungkook ise öğrencilerine değer veren disiplinli bir öğretmen. İlk karşılaşmaları kötü geçen ve birbirleri hakkında kötü izlenimlere sahip olan ikilinin arasında, zamanla öğretm...