3. bölüm

21 18 0
                                    

Bazen ani verdiğiniz kararlar sizi çok başka maceralara sürükleyebilirdi. Mesela duyduğum sesle Sezgi'yi dinlemeyip sol tarafa doğru koşmam ve orda bulduğum siyah kravata dakikalarca bakmam gibi.

"- Nazlı !"

Arkamdan gelen o tanıdık ses ve koşma sesleri bizim ekibimize aitti. Onları endişelendirmiştim.
Sezgi koşardım gelip bana sarıldı. Titrediğimi yeni fark ediyordum.

Efsun ablanın kızgın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Çekingen bir şekilde onun yanına gidip kravatı ona uzattım. "- Bak bana seninle bu konuyu sonra uzun uzun konuşucam yaşıyor olmana sevindim ."

Kravatı almadan arkasını döndü ve gitti. Biz sessiz bir şekilde onu takip ediyorduk. Arabaya bindiğinde bizde bindik ve dakikalar sonra eve ulaştık. "- Nazlı üzerini değiştir ve hızla odama gel."

Bana bakmadan , tok bir sesle söyledikleri bana seçim hakkı sunmuyordu. Hepimiz yorulmuştuk. İlk kez geldiğim odamı inceledim. Gereken her eşya bizim için özenle hazırlanmış ve hazır bir halde bekletiliyordu. Soğuk bir duş alıp Efsun ablanın yanına gittim. Kapıyı çaldım ,derin bir nefes alıp gel komutuyla içeri girdim.

Efsun abla bir saniye bana baktı kırmızı bir oje sürüyordu. "- Otur bakalım." Ojesini sürmeye devam ederken ,bir sandalye alıp karşısına oturdum. "- Nasıl bir durumun içinde olduğumuzu farkında mısın?"

Haklıydı , bana şuan ne dese susmak zorundaydım. Sezgi'yi dinlemem gerekirdi. Ölebilir ve hatta tüm operasyonu mahvedebilirdim. "- Nazlı, sen çok zeki ve kurnaz bir kızsın. Sana şimdi söyleyeceğim kuralları çiğnemen durumunda hoşuna gitmeyecek şeyler olur !"

Tek kaşımı kaldırıp, ellerimi önümde bağladım. " -Beni tehdit ki ediyorsunuz ?" Ojesinin kapağını kapatıp tırnaklarına üflemeye başladı. Kırmızı ve dikkatle sürülen oje ona çok yakışmıştı.

"-Evet. Sana neler olacağını söyleyebilirim. Üvey babanın yanına seni gönderirim Nazlı bunu yaparım."

Ellerim gücünü kaybedip dizlerime düştü. Titremelerimi durduramıyordum. Sinirden mi , yoksa üzüntümden miydi bu titremeler ? Ayağa kalktım. Arkama bakmadan gidecekken beni durdurdu. "- Yeşim nerde hiç düşündün mü ?"

Ellerim ve bacaklarım kilitlenmiş duruyordu. "- 1- Grubundan kimseyle duygusal bağ kurmayacaksın. 2- Ekip ile ilgili hiçbir bilgiyi kimseye söylemeyeceksin. 3- Odanda yazan kurallara harfiyen uyacaksın. 4- Bizim iznimiz olmadan bu evi terk etmeyeceksin."

Tek nefeste söylediği bu kuralları asla ve asla takmıyordum. Dinlememiştim bile. Aklım hala Yeşim'deydi. "- Çıkabilirsin."
Benim bir şey dememe izin vermeden banyoya girip kapıyı kilitledi.

Odadan çıktım. Koridordan odama giderken pencereden Kubilay'ı ağaca yaslanmış hareketsiz bir biçimde müzik dinlerken gördüm.

"- Kubilay ..." kulaklığını çıkarıp bana döndü. Yanına oturdum. Manzara çok güzeldi. Üzerimizde yıldızlar karşımızda bir orman ve sadece bir Kısımı görünen deniz.

"- Sen neden uyumadın bakalım ?"

Bunu bana mı soruyordu. "- Yarın 5'te koşu yapacağımızı biliyorsun değil mi ? " Dehşete düşmüş bir şekilde ona döndüm. "- Beşte kalkmayacağımı biliyorsun değil mi ?" Hiçbir güç beni beşte kaldırıp koşu yaptıramazdı.

"-Ben uyumaya gidiyorum ,iyi geceler ..."

Onu daha fazla rahatsız etmemek adına odama geçtim. Yeşimin yokluğu onu çok fazla etkiliyordu. Neredesin be Yeşim. Kulaklığı takıp birkaç saat daha müzik dinleyip uyudum.

&

"- Allah'ım yangın var , Kubilay , Yaren uyanın."

Tüm binada alarm misali çalan şen ,yangın alarmı değil uyku alarmıymış. Telaşlanıp onların odasına dalsamda gidip geri uyumaya karar verdim. "-Uyumak yok haydi."

Efsun ablanın tok sesi tüm binada yankılanıyordu. Bu kadın hiç uyumuyor mu ? El mahkum hazırlanıp bahçeye indik
"-Evet herkes sınav pozisyonuna geçsin !"

Nefes nefese Efsun ablanın yanına gittim. "- Sabahın beşinde daha kargalar uyanmamış atla zıpla ,atla zıpla. Beni sürgün edebilirsiniz yapmayı reddediyorum !"

Efsun abla kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı. Kubilay ve Yaren diğer eğitmenin maharetli kollarına bırakılmıştı.

"-Nereye gidiyoruz ?"

Denizin dibine gelmiştik artık konuşabilirdik bence. "- Soyun !"
Ne bunun için mi beni buraya getirdi.

"- Hay " Daha kelimeyi tamamlayamadan beni denize ittirmişti. Anında sırılsıklam olmuştum. Su çelik gibiydi. "- Sen av değilsin ,sen avcısın. Avcılar ormanın en güçlü ,en dayanıklısıdır. Bir aslanla karşılaştığını düşün. Nasıl için titredi değil mi ?"

Bu kadın bana ne anlatıyordu. Bana hayvan demeye mi çalışıyor . "- Evet titriyorum , ama korkudan değil geri." Beni öldürecek gibi bakıca kelimemi bitirmemiştim.
" - Koç bana koç diyeceksin. Mekik çekeceksin !"

Allah aşkına kuru yerde de mekik çekilebilirdi ,neden beni buraya getirdi. "- bir.." saymasıyla kendimi geriye bıraktım. Su yüzüme vurunca hızla kalktım. "-İki.."
Bir kere daha kalktım, kendimi geri bıraktım. Kalktığımda "-üç.," dedim ama o aksine "-iki..." dedi

&&&&

Hapşu. Kendime bir kahvaltı tabağı hazırlayıp yemeye başladım. "-Lan yüzüme niye hapşuruyosun ?" Kubilay'ı umursamadan önümdekileri afiyetle yemeye devam ettim.

Odama gideceğimi düşünürken Efsun abla arkadan bana seslenince söylenip arkama döndüm."- Yarım saat sonra arka bahçede herkes toplansın. Geçen her dakika için 1 saat daha arttırırım. Nazlı haricindekiler umursamasın lütfen..."

Koşarak odama gidip üzerimi değiştirdim. Soğuk bir banyo edip kendime geldim. Krop ve altıma sporcu taytı giydim. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. İçimden bir ses Efsun canını çok sıkacak diyordu.

"- Hoş geldin. Tam zamanında afferim..."

Başımı öne ve geri salladım. Sırf saatlerim gitmesin diye yapmıştım bunu. "- Evet bu gün sizinle saklambaç oynayacağız ..."

Saklambaç mı ? Daha neler göreceğiz acaba ? Kubilay , Sezgi ve Yaren'i inceledim. Abi şu durumu kimse sorulamıyor mu ? Saklambaç oynayacak yaşı çoktan geçtiğimizi düşünüyordum hal bu ki.

"-Ama bu saklambaç çok farklı arkadaşlar..."

Kaşlarımı kaldırıp onu dikkatle dinlemeye başladım. Oyunun ortasında sap gibi kalmak istemiyordum. "- koçlara karşı , avcılar. Şifreyi bulup kapıyı açana kadar oyun sürecek."

Elleriyle gösterdiği yere senkronize bir biçimde ilerledik."- Yan tarafta bulunan silahları alın. Yakalanan üç gün boyunca aç ,susuz kalacak." Bu oyun iyice canımı sıkmaya başlamıştı.

Etrafta ki ışıklar gidince karanlıkta kalmıştık. "-İsminizin yazılı olduğu 4 kapıdan girin." Yavaş yavaş ilerledim. Koçun sesini duyduğumda diğer tarafa ilerledim. Amacım arkasından gidip onu vurmaktı. "-Yaren Elendi." Gelen robotik sese göz devirdim. Kubilay onu aç ve susuz bırakacak biri değildi. Biz birsek bu imkansızdı.

Duvarda yazılı problemi gördüğümde göz devirdim. Bunu çözüp sonucu diğerlerine göndermem gerekiyordu. "-Sonucu bulan kapıdan çıkıp kendi şifresini girebilir. Kendi şifrenizle diğerlerinin kapısı açıp onu kurtarabilirsiniz ama vurulmamak şartı ile..."

Problemi çözdüm kapıya doğru ilerledim. Koç neredeydi. Kapıyı açacağım sırada oyuncak silah sesi geldi. Koç vurulmuştu ama onu vuran kimdi. Sezgi'yi görünce gülümsedim. Koç kapıyı açıp dışarı çıktı.

Sezgi yanıma gelip saçımdan öptü. "-Şifreyi buldun mu ?" Başımı öne ve geri salladım.
Beraber gidip şifremi girdik.
"-Sezgi dışarda kal, Naz istersen gidip Kubilay'ı kurtarabilirsin. "

Tabi ki isterdim. Kubilay'ın kapısında şifremi girip açtım.
"-Kubilay'ı vurursan ikinizde ceza alırsınız. Kubilay'ın koçu seni vurursa ceza alırsın."
Karanlık yerde koçu arıyor ama bulamıyordum. Biriyle çarpışınca çığlık attım. Anında ağızım kapatılmış ve sesim kesilmişti.

Bu oyun oldukça ilginç bir hal alıyordu. Kubilay'ın oyun yeri neden zifiri karanlıktı ve şuan beni ağzımdan sıkı sıkı tutan kimdi. Ne kadar çırpınsam da kollarından kurtulamıyordum.

Sakinleşince ellerini gevşetti. Arkamı döndüm. Zifiri karanlık olduğu için ne kadar onu göremesem de kim olduğunu çok iyi biliyordum...

Oyuncak Maskeler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin