Günün birinde eviniz başınıza yıkılmış olabilir, ümidiniz tükenmiş olabilir. Ümidiniz tükendiğinde güneşe bakın ve yepyeni bir sayfa açın kendinize. Ümidiniz varsa her şeyi ulaşmak mümkündür.
Bir söz vardır , şüpheleniyorsam doğrudur diye. Şüpheler bizi doğru yola mı götürür ? Yoksa bambaşka çıkmaz bir sokağa mı çıkarır ?
Peşinden gitmek mi doğrudur ,yoksa durup beklemek mi ?
Gaye hala huzurlu bir şekilde uyuyordu. Kaşları çatıldığında gülümsedim. Uyurken bile huysuz bir çocuktu. Bir anda sayıklamaya başlamıştı. "- Anne ,bırakma beni, anne ..."
Acı çekiyor gibiydi daha fazla dayanamayarak onu uyandırdım dokunduğumda korkmuş ve yerinde sıçramıştı. "- Korkma Gaye , artık uyanma vakti. Bir avcı asla uyumamalı yoksa avlayan değil avlanan olursun." Gözlerini ovuşturarak kısık gözlerle bana baktı. "- Abla biz ormanda mı yaşıyoruz ? Neden herkes bize avcı diyor ki ? Aslan yattığı yerden belli olur diye boşuna mı söylemişler ?"
Gülmemek için dudaklarımı dişledim. Yoksa beni pişman ederdi. Ben kalkıp hazırlanırken oda hazırlanmıştı. İkimizde odadan aynı anda çıktık.
"- Ben bir daha asla bununla uyumam !" Kubilay ve oda arkadaşı kavga ediyordu. Gaye ile aynı anda o koridora ilerledik. "- Ne varmış benle kalmakta ?" Kubilay resmen bir çocuğa dönüşmüştü avcısıyla tatlı bir tartışmaya girmişti. "- Bir daha kalmayacağım senle ,Söyleyelim Efsun ablaya ayırsın odalarımızı ."
Sezgi ve avcıdır Arda'da sesle beraber buraya gelmişti.
Yeşim ve oda arkadaşı da buradaydı. "- Bende çok istiyorum sanki senle uyumayı. Dönme dolap gibi döndün durdun yatakta zaten uyutmadın beni ."
Kavgayı sonlandıran Efsun ablanın koridora gelmediydi.
"- Hey noluyor ayrılın bakalım !" Robotik sesi ayrılmalarına yetmişti. Efsun abla bu gün biraz gergin gibiydi. "- Herkes kahvaltıya çabuk olun !" Herkes ilerleyip kahvaltıya ilerlerken ben Kubilay'ı bekledim. "- Anlat bakıyım noldu odada ?"
Gerginlikle ensesini okşadı.
"- Daha uyumadan başladık zaten kavga etmeye. Çocuk uyuşturucu bağımlısı Nazlı gece tam içecekken aldım elinden. Geceleri kabuslar gördü uyandırdım. Sabah'ta işte bu mevzu yüzünden tartıştık. Galiba hepsi aynı yerde kalıyormuş. Yani bir adamın altında çalışıyor, uyuşturucu satıyorlarmış."
Bu konuyu konuşmak bile bizi germişti. Omuzunu okşadım belki biraz olsun rahatlayabilirdi. Masaya ilerleyip Sezgi'nin yanına oturdum. Kahvaltımıza başladık. Kahvaltı bitti çocuklar Asir abiyle beraber burada kalacaktı.
Efsun ablanın tavrından bir sorun olduğu belliydi. Hep beraber arabaya binip Ahmet beyin sitesine ilerlemeye başladık. Bir de bu sorunumuz vardı.
"- Gençler herkes bu gün dikkatli olsun , gözünüz Ahmet'in üzerinde olacak. "
Eve gidene kadar hiçbir şey konuşmamış tek keleme etmemiştik. Eve geldiğimizde yine Ahmet beyin evine gittik. Bu gün Ahmet'i bitireceğimiz gündü. Banu ile beraber oturup kahvemizi içiyorduk. Banu bu gün biraz durgundu. Morali bir nedenden bozulmuş gibiydi. Belki bir şeyler öğrenebilirdim.
"- Banu bir sorun mu var ?" Eli alnında geziniyordu, başı ağrıyor olmalıydı. "- İnan ki bende hiçbir şey bilmiyorum. Ahmet son birkaç yıldır eskisi gibi davranmıyor bak biz 10 yıldır evliyiz , aynı evde iki yabancı gibiyiz artık. Eskisi kadar birbirimizi sevmiyor gibiyiz. " Öne eğilip bana doğru yaklaştı. Bende ona doğru eğildim. Sanırım gizli bir şeyler söyleyecekti ve bu bizim için çok önemliydi.
"- Geçen gece bir kadınla mesajlaşmalarını gördüm.
Daha okuyamadan telefonu çaldı. Ne konuştuysa apar topar çıktı gitti evden. Hiçbir şey söylemeden hemde. Bir insan karısına böyle davranabilir mi Nazlı bana söylesene ?" Ellerinden tuttum. "- Belki sen sadece biraz fazla alıngansındır. Birkaç gün daha gözlemle aynı şeyler olursa işte o zaman şüphelenebilirsin.
Şey lavabo nerde acaba ?"
Eliyle elimi okşadı. "- Üst katta ,sola dön en sonda ki kapı. Bende bize bir şeyler hazırlayayım." İkimizde ayaklandık, söylediği yere ilerledim. Telefonumu çıkarıp Alperen’ler mesaj attım. Birkaç kez beni aramıştı.
Yine aradığında telefonu açtım. "- Nazlı iyi misin ?"
Baya telaşlanmış görünüyordu. "- İyiyim, yanımda kimse yok. Bak galiba Ahmet ,Banu'yu aldatıyor tamam mı ? "
Telaşlı ve sinirli bir şekilde sözümü kesti ; "- Nazlı, başlatma aldatmasına beni dinle. Bak Sezgi beni aradı acil işi varmış diyip acil o evden çık Nazlı telefonun kapanmasın sakın !"
Gözüm lavaboda duran tarağa takılmışken kapı hazla açıldı. Banu sinirle gelip telefonu benden aldı. Duvara fırlatıp telefonu parçaladı.
Elinde bir silah vardı karşı koyamıyordum. Eğer yakınıma gelse belki ama hiç te acemi birine benzemiyordu.
"- Sessiz ol, Ahmet geldi aşağıda bekliyor. Sakın bir şey belli etme. Fırsatını bulduğumda ikimiz de kaçacağız ama eğer belli edersen ikimiz de ölürüz Nazlı anladın mı ?" Bu baskın halinin nedeni benim yapacağım tek bir yanlışta onun da ölecek olmasıydı.
"- Aşağı ineceğiz seni bir alt kattaki depoya götüreceğim. Karanlık ve kötü kokan bir yerdir. Ve oldukça soğuktur. En fazla yarım saat sonra seni ordan çıkaracağım Nazlı güven bana !" Banyodan ellerim havada çıktım. Oda arkamdan silahı başıma tutmuş bir şekilde geliyordu. Merdivenlerden indik. Ahmet ve birkaç adamı orda bekliyordu. "- Banu onu depoya kilitle , telefonu kırdın değil mi ?" Banu başını öne ve geriye salladı. "-Yeni çocuklar gelmiş. Ben onlara bakmaya gideceğim. " Bize doğru birkaç adım attı.
Tam önümde eğilerek durdu. "-Burnunu olmadık şeylere sokarsan canın acır. Demek aramıza sızıp beni bitirecektiniz. Bak bakalım kim bitecek , eviniz ve içindeki her şey kül olacak ve bunu sende izleyeceksin küçük hanım. Sadece biraz beklemen gerek !"
Arkasına bile bakmadan çıkıp gitti. Banu beni depoya götürdü. Ellerimi bağlarken dediklerini anlamaya çalışıyordum. "- Kamera var her yerde kamera var Ahmet bizi izliyor olmalı ..."
Etraf karanlıktı Banu tam arkamda duruyordu hissedebiliyordum.
"- Telefonundan söyleyeceğim numarayı arar mısın ? Bir 10 dakika sonra onlara dediklerimi yaz. Ahmet gelene kadar biz gitmiş oluruz. Mert bizden o kameraları halleder ."
Zaman su gibi akıp gitmişti
Efsun ablaya ve diğerlerine mesajlarımızı yazmıştık.
Banu kapıyı bizimkilere açmıştı. Depoya gelip ellerimi çözmüşlerdi. Depodan çıkıp yukarı kata çıktık. Evden kaçarcasına çıkıp ofise ilerlemeye başladık. "- Ahmet birkaç kimsesiz çocuk bulmuş getirip burada pis işlerine alet edecekti onları. Kubilay ve Yeşim onları halledecek. "
Sezgi'ye sıkı sıkıya sarıldım. Uzun süre benden haber alamayınca endişelenmişti.
"-Noluyo orda Erdem !"
Gökyüzü kara dumanın etkisiyle bir kısmı siyaha boyanmıştı. Buralarda bir yerlerde yangın olmalıydı. Araba durduğunda koşarak indik. Fakat hiçbir şey istediğimiz gibi olmamıştı. Ahmet buradaydı. Bir sürü adamı bize silah doğrultmuş durumdaydı. Yanan ofisimizi görünce aklımı yitirecek gibi oldum. Efsun abla çığlık çığlığa ağlıyor Sezgi onu sıkıca tutuyordu.
"- Asir , çocuklar !"
Ellerim titriyor ,nefes almam git gide zorlanıyordu. Bir kafeste gibiydik. Bu kafesin duvarları git gide daralıyordu. Elimi kalbime götürdüm. Korkunç bir ağrı karnıma saplanıp kalmıştı.
Hızla gelen bir kamyonet ,Ahmet ve adamlarının üzerine sürmüştü. Herkes korkuyla geri çekilmiş Ahmet beni boynumdan tutup başıma bir silah dayamıştı.
"- Bırak onu beni al ! Ahmet onun kılına zarar gelsin seni öldürmeden asla ölemem duydun mu beni !" Kamyonetten inen Kubilay ve Yeşim koşarak bize doğru geldi. "-Nazlı !" Yeşim beni böyle görünce oldukça korkmuştu. Kubilay onu sıkıca tuttu. "-Bak Ahmet kardeşimi bırak beni al adamsan beni al ."
O an kıyamet gibi bir şey oldu. Ofisten bir patlama sesi geldi. Efsun ablanın çığlığını duymuştum. "-Çocuklar , Asir !" Duman her yeri sarmıştı. Ellerim titriyordu. Ahmet sıkıca boynumu tutmuş nerdeyse nefesimi kesiyordu. "- Sezgi. " Sezgi önde diz çökmüş eli gözünde ağlıyordu. "- Eğer ölürsem sakın ağlama olur mu ? Beni unutma . Ben annemin yanına gidiyorum..."
Gözlerimi kapattığımda bir anda art arda silah sesleri gelmişti kollarımda ki eller gevşemiş Ahmet ölmüştü. Ona bir kurşun isabet etmiş tam alnında vurulmuştu.
Asir abi gelmişti. Yanında onlarca da adamı vardı.
Sezgi ve diğer herkes koşup bana sarıldı. Asir abi ve herkes kurtulmuş Ahmet ve adamları ölmüştü.
Bir dakika Banu o neredeydi ?
"- Çocuklar !" Simsiyah bir halde Banu ve kucağında Gaye ofisin kalan kısmından çıktı. Gaye baygın haldeydi. Koşup onu kucakladım. "-Gaye ,Gaye uyan !"
Gözleri hafif şekilde açıldı. "-Neden bağırıyorsun ,sesinin tınısının ayarı yok mu hiç senin ?" Ona sıkıca sarıldım. Ölecek diye burada ölüp ölüp dirilmiştim. "- Diğer çocuklar nerde ?" Gaye elini havaya kaldırıp karşı tarafı gösterdi. Elinde birkaç poşetle bize doğru gelen minik avcıları gördük.
Gaye zorda olsa ayağa kalktı. Onlar gitti kaçtı ben burada kaldım. Kaşlarımı çatarak ona baktım Neden burada kalmıştı ? Neden kaçmamıştı ? Çocuklar bize doğru gelip ellerinde ki poşetleri yere bıraktılar.
Ayağa kalkıp onlara yaklaştık. Arda yani Sezgi'nin küçük hali konuşmaya başladı.
"- Ev için üzgünüz ,Ahmet burayı yakarken kaçıp gittik hepimiz ve size bunları aldık ." Poşeti açtılar. "-Hepimize yetecek kadar Çadır, kıyafet, erzak ve su var ." Sezgi ile birbirimize bakıp kalmıştık resmen tarih tekerrür ediyordu.
****************************
Bir zamanlar biz de tıpkı böyle evimizi kaybetmiştik. Kalacak yerimiz yoktu. Gidecek tek bir yer yoktu.
Biz minik bir çadır almıştık elimizde kalan tek parayla.
4 kişiydik birde bebeğimiz vardı tabi Yaren. Hatırlayınca boğazımda oluşan yumruyu geçiremiyordum. Her saniye daha da acı çekiyordum. Kubilay, Yeşim, Sezgi ,ben ve bebek Yaren.
Tek bir çadırda geceler geçirmiştik. Hava kararınca içinde bir burukluk oluyordu. Çünkü yine o soğuk ve karanlık çadıra giriyorduk. Başka çaremiz yoktu ki . Sezgi bana eve dönmemi söylese de bunu şiddetle reddediyordum. Onlar çadırda kalıyorsa bende çadırda kalacaktım. Ev dediğin 4 duvarı olan yer değildi ki. Ben kendimi onların yanında huzurlu hissetmiştim.
Çok iyi hatırlıyorum, hava biraz kötüydü rüzgar vardı. Nasıl oldu bilmiyorum çadırımız delinmiş içerisi su dolmuştu. Göz yaşları içinde izlemiştim çadırın su doluşunu. Evim işte şimdi başıma yıkılmıştı.
****************************
Banu abla söze girdi. "- Gençler , size bir haberim var !" Cebinde kıvırdığı kağıtları bana uzattı. "-Çadıra gerek yok çünkü sizin bir eviniz var !" Kağıdı açıp okudum. Ev tapusuydu bu ve benim üzerime kayıtlıydı.
Efsun ablaya döndüm. Bana gülümseyerek baktı ,başka seçeneğimiz yoktu. Biz berabersek her yer ev olurdu.
"- Cesetleri ben hallettim "
Ev temizlerken Asir abi elinde poşetlerle geldi. Efsun abla sinirle ona baktı.
"- Çocukların yanında demesene şöyle !" Asir abi poşetleri masaya bırakıp ,kollarını bağladı.
"- Ne deyim rahmetlileri mi deyim ?" Efsun abla elinde ki bezi ona fırlattığın da gülmemek için dudaklarımı dişledim. Sezgi kulağıma eğildi. "- Evlensene sen benle ." Şaşkınlıkla eğilip ona baktım. Ciddi görünüyordu. Burada bana evlenme mi teklif etti, delirmiş olmalıydı.
"- Delirdin galiba ..." elini belime sardı. "- Evet delirdim o silah senin kafana dayanmışken ben delirdim ,çıldırdım hatta. Ama şimdi eskisinden de iyiyim. Bunu bir daha soracağım ve lütfen cevabın evet olsun olur mu ?"
"- Ben sana giydiricem beyazı !" Efsun abla sinirle Asir abinin peşinden koşup yukarı çıktı. Kubilay kahkahalara boğulmuştu.
"- Her yerde yürüyorsun ya kıza hayranım sana Sezo. Yürüyen merdiven bile senin kadar yürümemiştir. Doğrusu bu yürümek de değil ki uçuyorsun , uçağın kalkmış gidiyor Sezo."
Sezgi üzerine gidince kahkaha atarak kaçtı. "-O güzel kıçını yorma benim için akşam odana gelebilirim burada olmaz kızların yanında şimdi ayıp !"
Yeşim gülerken onları durdurdu. Artık hava kararmak üzereydi bir an önce evi toparlamamız gerekiyordu. Zaten sadece silmesi kalmıştı. Kapı çaldı ,çocuklar parktan geri dönmüştü. Sitenin parkında oynamak için gitmiş ve geri dönmüşlerdi. Onlarda silmemize yardım edince işimiz çabucak bitmişti.
Fakat tek bir eksiğimiz vardı Mert yoktu. O neredeydi ? Asir abi ve Efsun abla aşağı indi. Efsun abla daha sakin görünüyordu. "- Mert birazdan burada olur. Yemeğe yetişeceğini söyledi ."
Masayı kurduktan sonra Mert gelmiş herkes masaya oturmuştu.
Masada fazlasıyla gergin bir hava vardı. Her şey Yeşim'in tuz istemesiyle başlamıştı. Mert tuzu Yeşim'e uzatmış Kubilay buna oldukça sinirlenmişti. Bir şey dememek için kendini zor tutuyor gibiydi. Mert bunun farkındaydı. "- Söyle ,söyle tutma içinde ..."
Sezgi elimden sıkıca tuttu. Ne zaman gerilse böyle yapardı.
Yeşim ,Kubilay'ın zaafıydı. Ve her ne kadar kıskançlık adı verilse de onun canı çok yanıyordu. Bunu da belli etmek için bu gibi yöntemler kullanıyordu. Yeşim de sanki bunun inadına gidiyormuş gibi Mert'le bakışıp duruyordu.
Yeşim neden böyle yapıyordu anlam veremiyordum. Bunu belki bir ara müsait olduğumuzda konuşabilirdik.
Masayı kaldırıp oturma odasında beraber oturduk. Ev küçük olduğu içim fazlasıyla yakındık. Çocuklar bizim için oyun bile almıştı. Onu oynayarak vakit geçirmiştik.
Kubilay dışarı çıkınca onu takip ettim. Sezgi bunları sorun etmiyordu çünkü onun olduğu gibi Kubilay benim de kardeşimdi. Bizim aramızda kıskançlık olmazdı. Sitenin bir kamelyasına oturduk sigara yakıp bana uzattı. "-Anlat nedir sana sigara yaktıran bu dert ?"
Derdini biliyordum da dermanını bilmiyordum. Sigaradan bir duman alıp üfledim. "-Yeşim sırf canımı acıtmak için yapardı bunları.
Kıskandırırdı beni. Hoşuna giderdi. Ama şimdi öyle değil Nazlı. "
Akan göz yaşlarını gördüm. Sigaramdan bir nefes çekip havaya üfledim. "- Bu farklı.
Bana baktığı gibi bakıyor ona. Bana baktığı gibi diyorum ya. Ben onu yere göğe sığdıramazken o beni silebildi Nazlı."
Elinden sıkıca tuttum. "- Biz ne söz verdik. Ne olursa olsun birbirimizi asla bırakmaya. Oda bunun farkında işte." Elini benden çekti. Sigaradan uzun bir duman alıp üfledi.
"- Sigaraya ne ara başladın sen ya ?" Gülümseyerek ona baktım. "- Sezgi'yle konuşmadığımız zaman. "
Öne eğilip ellerimi masada birleştirdim. Oda aynısını yaptı. "- Ben kaybettim. Kaybım da büyük. Ben o gece o ev yandığında kaybettim Yeşim'i . "
****************************
Küçük Yeşim ve Kubilay parktan dönüyordu. Kubilay onu eve bırakmak için yanından ayrılmadı. Eve döndüğünde ev yanmıştı. Çok korkmuştu küçül Yeşim.
Her ne olduysa Kubilay'ı suçladı bu durumdan. Annesini ve babasını o gece kaybetti Yeşim. Minik kalbi Kubilay için atıyordu. Ama artık atmıyordu. Nefreti git gide büyüyordu. Annesi ve babası yoktu artık. O evde onlarla beraber ölebilirdi. Kubilay bıraksa belki onları kurtarabilirdi ama kaderden kaçamamıştı.
****************************
Diyecek pek bir şey yoktu. Yıllardır çözmeye çalıştığımız ama asla çözülmeyen daha da zorlaşan bir bulmaca gibiydi bu. "-Nazlı ben bir karar aldım. Avcı olmayacağım artık. Bambaşka bir ülkede bambaşka bir hayata başlayacağım. Belki bana iyi gelir..."
Yıllardır beraberdik ama burada olmasını istemem bencillik olurdu. Her anında yanındaydım ne kadar acı çektiğini görüyordum. "-Selam oturabilir miyim ?" Bu gelen Kubilay’ın panzehiri Yeşim'di. Tam da Kubilay 'ın yanına oturup başını omuzuna yasladı Yeşim. Kubilay onu kollarıyla sardı.
Dedim ya ne kadar kaçarsanız kaçın kaderiniz sizi bulurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncak Maskeler
Fiction généraleDoğunca,yaşamak ,yaşayınca da büyümek için çabalıyorsunuz. Bu bazen o kadarda kolay olmayabiliyor ve kendinizi yetersiz görebilirsiniz. Kişiliğinize taktığınız oyuncak maskenizi kendinize kalkan edinebilirdiniz. Onlar Oyuncak Maskelerin altına gizl...