Sana ne olacağı

29 6 5
                                    

Bu kurguya bölüm yazmaya gelince kendimi cahil gibi hissediyorum.

Neyse okuyun bakalım...

◯◯◯

7 yıl sonra


Jungkook iki hafta önce ki doğum gününde hediye olarak gelen bisiklete merak dolu bakışlarını yollarken babasının kask bandaj ve dizlik'lerini takmasını sakin bir şekilde bekliyordu. Babasının 'bitti' adlı mırıltısını sadece başıyla onaylayarak beli etmişti.

Yavaş adımlarla babasının arkasından yürüyen çocuk bisikletin nasıl kullanıldığı hakkında en ufak bir fikre dahi sahip değildi.
"Sürmek ister misin? " diyerek babasının yönelttiği soru o kadar saçma gelmişti ki gözüne her şeyi tamamlamışken. Ne kadar daha küçük bir çocuk bile olsa bir şeyleri kavrayıp anlama gücüne sahipti.
Yine de babasını bozmayıp hafifçe tebessüm ederek yanıtlamıştı genç adamı"Ben kullanmayı bilmiyorum ki..." evet bilmiyordu ve bilmediği şeyleri yapmak ona çok mantıksız geliyordu.
"Merak etme ben sana öğreteceğim sadece benim dediklerimi yap tamam mı? " başıyla onayladığı adam kocaman gülümsemiş ardından koltuk altlarından kavradığı çocuğu tek hamlede  bisikletin koltuğuna oturtmuştu.
"Şimdi sıkıca bu kolları tutuyorsun tamam mı? " başıyla tekrar onayladığı babası konuşmasına devam etmişti.
"Bu da fren eğer karşına aniden bir şey çıkarsa buna bas, senin durmana yardımcı olacaktır. "
Küçük beden ise yine anladığını belirten bir kaç mırıltı çıkartmıştı.
"Daha sonra ise ayaklarını Pedalla koyacaksın bir ayağın Pedalla diğer ayağın dengede durabilmek için yerde olacak sürmeye başladığında onu da Pedalla koyacaksın. Anladın mı? " babasının sorusunu hızlı bir şekilde onaylamıştı. Meraklı bir yapısı vardı. Yeni şeyler öğrenmeye bayılırdı. En çok ta başkalarının tehlikeli ya da korkutucu buldukları şeyleri yapmaktan büyük bir zevk duyuyordu. Kendisi sınır tanımayan bir çocuktu.

Babasının dediğine uyarak dediklerini yaptığında babasının kendisine dediklerini uyguladığında küçük bir 'aferin sana'övgüsünü işitmişti.
Babası da bir elini kendi elinin yanına diğer elini ise koltuğa koyduğunda yerdeki ayağını kendisine destek olması için biraz öne itmiş ardından onu da diğer ayağında olduğu gibi Pedalla koymuştu babasının da yardımıyla çevirdiği Pedalla daha fazla yüklenmiş öne eğilerek rüzgarın kendisini yavaşlatmasını engellemişti.

İlk sürüşüne göre pedalları daha kolay çevirdiğini hissettiğin de  yüzün de yan bir gülümseme belirmişti. Kendisinin başaramayacağı hiç bir şey yoktu.
"Artık süre biliyorsun. Bırakacağım? " düşeceğini kendisi de biliyordu babası da ama düşe kalka öğrenmek daha iyiydi her ne kadar düşsen de kalkışın bir öncekinden daha sert ve emin bir şekilde yükselişe geçerdi. Başıyla onayladığı babası birazcık daha kendisine eşlik etmiş ardından koltukta ve frenin yanında duran elini  çekip oğlunu izlemeye başlamıştı.

Babasının geri çekilmesiyle küçük bir denge problemi yaşasa da hemen eski hâline dönmüş yola odaklanmıştı. Evden oldukça uzaklaştığını fark ettiğindeyse direksiyonu çevirip kısa bir uğraştan sonra ilerlediği yolu geri gitmeye başlamıştı.
Yola o kadar odaklanmıştı ki, biraz ilerisinde ki bir elini yarısı kadar olan taşı fark etmemiş bisiklet ona çarparak dizlerinin üzerine düşmesine sebep olmuştu. Sert bir şekilde yere sürtünen elleri ise derisinin soyulduğunu haberini veriyordu, babası oğlunun yere düştüğünde görünce çabucak yanına gelmişti. Avuç içleri yere sürtündüğü için sızlarken küçük bir iç çekmişti. Ama bundan daha önemlisi ise dizindeki yaraydı, yerde kırılmış bir camın üzerine düştüğünde camın dizini sıyırdığını fark etmesi geç olmamıştı, öyle ki kan aktığını pantolon'undaki ıslaklıktan fark edebilmişti. Tek sorun yaranın olduğu yerdeki kumaş parçasının bir süre sonra hissedememiş olmasıydı.
"Ah ellerin çok kötü olmuş krem sürtme miz gerek. Kalk ayağa da gidelim yoksa daha fazla canın acıyacak. " daha dizindeki yarayı fark edemeyen adamın konuşmasıyla odağı çok kısa süreliğine babasına kaymış ardından dizinin pür tülü bir yüzeye değmesiyle dizini kaldırarak yere bakmıştı dizini koyduğu yerde çok hafif bir erime mevcuttu ve içeri doğru çökmüştü bu da küçük bir tümseğin oluşmasına sebep olmuştu.
"Dizin, tanrım ne yapacağım ben kan akıyor sanırım. Hadi kalk. Yoksa annen beni kırk derde boğar. " adamın sadece yerdeki ıslaklığa aldanarak konuşması küçük çocuğun telaşla öne atılmasına sebep olmuştu.
"Buna gerek yok baba, ben kendim yapabilirim. " her ne kadar babasını iknâ etmeye çalışsa da bu pek işe yaramışa benzemiyordu.

seventh floor °Taekook°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin