~ Pişmanlık ~

137 14 34
                                    

İhale günü gelmişti. Kendimi ekstra gergin hissediyordum. O kadar uğraşmalarımın sonucunu almak istiyordum. İçim yine de çok rahat olmasa da yine de kazanmak istiyordum. Özellikle onlara karşı. Aynanın karşısında kendime uzun süre baktıktan sonra odamdan çıkıp aşağı salona ilerledim. Babamla abim oturuyor, bir şeyler konuşuyorlardı.

" Hoşgeldin oğlum. Gergin misin bugün için? " dedi bana dönerek.

" İyiyim iyiyim. İllaki gerginlik var ama ben kendime güveniyorum. O yüzden sıkıntı yok. " dedim ve gülümsedim.

" Güzel güzel. Biz de sana inanıyoruz. Bugün kaybetme ihtimalimiz yok. Gel bakayım buraya. " dedi ve yanını patpatladı. Yanına oturdum. Beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Uzun zaman sonra babamdan bu denli bir sarılma aldığım için kendimi mutlu hissediyordum. Güvende, huzurlu ve mutlu... Gerçekten çok güzeldi. Bunu sürekli yaşamak için nelerimi vermezdim ki. Sonra ayrılıp ayağa kalktı.

" Haydi bakalım bu kadarı yeter. Gidelim artık. Geç kalmayalım. " dedi ve kapıya ilerledi. Abimle ben de kalkıp peşinden ilerledik. Kabanlarımızı alıp çıktık evden. Yol boyu olacak bütün şeyleri düşünüp durdum. Her iki ihtimali kafamda yüz kez tartmış, her şeyi düşünmüştüm. Umarım ki bu düşündüklerim arasından kaybettiğimiz gerçeği yüzümüze vurmazdı.

.
.

Bulunduğumuz büyük yerde içeri girmek için hazırlanıyorduk. Gerginliğim gitgide artıyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Ellerimi saçlarımın arasından geçirirken duyduğum tanıdık ses ile arkamı döndüm.

" Merhaba Bay Yang. Umarım ki iki tarafın da sakince bitirdiği güzel bir ihale olur. " dedi ve elini uzattı Hyunjin. Direkt babama bakıyordu. Babam da elini sıktı. Ama gülümsemiyordu onun aksine. Sonra bakışları beni buldu. Göz ucuyla baştan aşağı süzdü beni. Onun bu hareketiyle yutkundum. Sonra bana yaklaştı ve kulağıma eğildi.

" Bol şans. " dedi hızlıca ayrıldı yanımızdan.

" Ne dedi o it herif? " dedi babam. Daha kendime gelemeden yöneltilen soru ile bakışlarımı babama çektim.

" Şans diledi. " dedim ve arkamdaki duvara yaslandım.

" Jeongin!! " Yan taraftan gelen sesle oraya baktım. Seungmin ve Jisung hyung bana doğru geliyordu. Onlar da mı buradaydı?

" Merhaba hayatım. Nasılsın? İyi gibi durmuyorsun pek? " dedi Seungmin hyung.

" İyiyim hyung. Siz neden buradasınız? Şaşırdım baya. "

" Ben şirketimle beraber geldim zaten. Onlar için bir iki şey sunmaya. Seungmin de Chan sayesinde geldi. Chan buradaymış da. Arkadaşlarını desteklemek için. Seungmin de duyunca gelmek istemiş. Senin yanında olmak istedi. Ne kadar da düşünceli bir arkadaş! " dedi sondaki cümlesine bolca ima katarak. Güldüm.

" Teşekkür ederim hyung. Artık daha rahat olabilirim. Sağ olun. İkiniz de. "

" Jeongin, başlayacak. Gidelim artık. " Abimin sesini duymamla ona dönüp başımı salladım. Seungmin ve Jisung hyunga veda edip kocaman kapıları olan salonun içine doğru adımladım. 1 saat sonra ya buradan gülücükler saçan yüzümle çıkacaktım ya da dokunsalar ağlayacak şekilde.

.
.

Hayat bazen size hem cenneti hem de cehennemi aynı zaman diliminde yaşatır, ikisini de tatmanızı isterdi. Cenneti size kısacık hissettirse de cehennemi için aynı şey geçerli değildi. Yaşanabilecek en uzun zamanmış gibi gelirdi. Yaklaşık 5 dakikadır ağlamaklı suratımla oturduğum yerde iyice sinmiştim. İhalenin bitmesine sayılı dakikalar kalmıştı ve kesinlikle kaybedecektik. Babamın kanıtlanmış belgeler dediği belgeleri bile çürütecek şekilde güçlü çıkmışlardı karşımıza. Ayrıca tüm dünyam başıma yıkılmıştı. Babamın bana anlattıklarının hepsini aslında kendisinin yaptığını öğrenmiştim yaklaşık 2 dakika önce. Hayal kırıklığı ile onlara bakıyordum ama babam ve abim benden igrenircesine bakıyorlardı bana. Artık elimizde hiçbir şey kalmamışken babam ayağa kalktı. Daha ne yapabilir diye düşünürken konuşmaya başladı.

*•.¸♡ Little Problem ♡¸.•* // *hyunin*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin