~Hep Beraber~

150 14 7
                                    

" Evet ağladı baya Minho hyung. İçim koptu o ağladıkça. Sakinleştiremedim de. Birlikte ağladık işte. " dedim kısık sesimle.

" Bu hep böyle devam edemez Jeongin biliyorsun değil mi? Yarın okula gitmek istemezse ne yapacaksın? Ya da sürekli diğer babasını isterse ne olacak? Bunları düşündün değil mi? " Derin bir nefes aldım. Her an tekrar ağlayabilirdim.

" Ben bilmiyorum. Ne yapacağımı nasıl davranacağımı bilmiyorum. Mutlu olsun istedikçe karşısına daha beter şeyler çıkıyor. "

" Jeongin.. oraya gideli neredeyse 2 ay oluyor. İşine alıştın, düzenin oluştu, Jin'in de okulu iyi gidiyordu ve endişeniz yoktu. Şimdi bir pürüz çıktı de pes edemezsiniz. Ve her ne kadar birazdan diyeceğimi duyunca sinirlenecek olsan da Hyunjin'le bu konu hakkında konuşsan? Biliyorum o cidden seni seviyor. Sadece asla cesareti yok. Ve farkına varacak bir aklı. O yüzden ondan kaçma ve üstüne gitsene. "

" Hyung... Bu konuyu bana daha kaç defa açacaksın bilmiyorum ama olmaz. O yapamıyorsa ben hiç yapamam. Yıllarca ben mahvoldum zaten. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi ona gidemem. O gelemiyorsa bana ve beni tekrardan fark edemiyorsa benim elimden hiçbir şey gelmez. "

.
.

Dün akşamüstü yoğun olduğum bir zaman Jin'in öğretmeninden gelen aramayla telaşla işten çıkmıştım. Öğretmen ben yoldayken yaşanan olaylardan bahsetmişti az biraz. Jin'in okuluna vardığımda bahçede öğretmeni ile oturuyordu. Ve ağlıyordu. Koşa koşa yanına gittim.

Okulda bir iki arkadaşı ona hakaretlerde bulunmuş ve bir ailesi olmadığını söylemiş. Diğer babasının onu bırakmasının nedeninin çok çirkin olduğunu söylemişler. Duyunca kan beynime sıçradı. Zaten bu konuda hassas olan minik bebeğim dün daha kötü olmuştu. Eve getirdiğimde de ağlıyordu hala. Uyuyana kadar geçmemişti ağlaması. Zaten yorgunluktanda uyuyuvermişti. Ondan sonra da ben ona bakıp ağlamıştım. Çünkü bu hayatı yaşamayı hak etmiyordu. Dedikleri gibi cidden bir aileye ihtiyacı , ihtiyacımız , vardı. Sonrasında kendime gelip birazcık Minho hyung ile dertleşmiştik.

Bugün ise Jin , tahmin ettiğim gibi , okula gitmek istememişti. Yine ağlamıştı. Onu biraz mutlu edebilmek için dışarı çıkarmıştım şimdi. Sonrasında şirkete uğrayıp eve geçecektik. Gün boyu istediği yerlere götürdüm, istediği şeyleri aldım, konuştuk uzun uzun ama hala morali çok bozuktu. Şimdi arabanın arka koltuğunda dışarıyı izliyordu. Bende şirkete sürüyordum.

Şirkete geldiğimizde ilk önce hayran hayran baktı binaya. Sonra bir şey demek istedi ama bugün yüzlerce kez yaptığı gibi ağzını açıp geri kapattı ve sesini çıkarmadı. Elimi tutması için uzatınca bir şey demeden tuttu ve yürümeye başladık. Ona iyi gelecek şeylerin hepsini yapmıştık aslında. Yani başka bir durum olsa bunları yaptığımız için deli gibi mutlu olur tüm gün öperdi beni. Ama yine de böyle olmamıştı bugün.

İçeri girince resepsiyondaki kadın kocaman gülümseyip yanımıza geldi. Belki başkalarıyla konuşmak iyi gelir diye durdum bende.

" Ahh merhaba Bay Yang. Nasılsınız? Oğlunuz mu? Ne kadar da tatlı? " dedi ve dizlerinin üstüne eğilip Jin'in yanaklarını sıkmaya başladı.

" Ben tatlı değilim bir kere. " dedi ve kadına sırtını çevirdi.

" Jin ne yapıyorsun babacığım? Yaptığın hoş değil. Lütfen özür diler misin? Ayrıca sen çok tatlı bir çocuksun. " dedim eğilerek ben de. Kollarını göğsünde birleştirip sinirle baktı bana. Ah, cidden ne yapacağım ben? Ayağa kalkıp kadından özür dileyip asansöre ilerledik. Asansöre binince normale döndü biraz. Bıkkınlıkla nefes verdim. Kata geldiğimizde herkes Jin'e bakıyordu ama o sinirli sinirli benim peşimden ilerliyordu. Tek kelime etmiyordu. Sanırım burayı sevmedi cidden. Neyse ki çok durmayacaktık şirkette. Evde çalışacağım için birtakım dosyaları almam gerekiyordu. Odama girip kapıyı kapattım. Montumu ve Jin'in montunu çıkarıp biraz dinlenmek için deri koltuğa oturdum. Yanımı patpatlayıp yanıma çağırdım Jin'i. Biraz düşündü sonra yanıma gelip oturdu.

*•.¸♡ Little Problem ♡¸.•* // *hyunin*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin