"I'm a fool to hold you, to seek a kiss not mine alone."
Frank Sinatra - I'm a fool to want you
***
Akşam olmuş olmasına rağmen hala evden çıkıp bir şeyler yapabileceği konusunda ümidi olan Jisung salondaki büyük koltuklardan birinde yatmış Chan ve Changbin'le olan gruplarını mesaj bombardımanına tutuyordu.
Sabahtan beri ne aramalarına ne de mesajlarına cevap verilmemiş olsa da gelip onu alsınlar diye yalvarmalarına devam ediyordu.
Tabii koca salonda tek değildi.
Anne babası özel bir yemeğe çağrıldıkları için evde Minho'yla tek başına kalmıştı ve karşısındaki tekli koltukta çayını içerken bakışlarının üzerinde gezindiğini hissedebiliyordu.
Oflayarak sırtını ona döndükten sonra her zamanki gibi bir daha onlarla arkadaş olmayacağı hakkındaki tehditlerini yazmaya devam etti.
Minho onun canının sıkıldığını saatlerdir evin içinde gezinip durmasından anlamıştı. Güneş batmaya başladıkça daha da huysuzlaşan Jisung'la konuşmak bile çok zor olduğundan sessizce oturmuş en azından onunla aynı yerde olmanın tadını çıkarıyordu.
Burada son günleri olduğunu bildiğinden Jisung'un her bir noktasını beynine kazımak ister gibi gözlerini bir an olsun ondan ayırmıyordu. Annesi misafirlerini yalnız bırakmaması için onu uyarsığından odasında değil de yanında olduğunu bildiği çocuğu sanki unutabilme ihtimali varmış gibi inceliyordu.
Kahverengi saçlarının ensesine dökülüşünü ve çıplak bacaklarını kendine çekişini izlerken telefonuna gelen mesajın sesiyle kendine geldi.
Gelen mesaj kardeşi Felix'tendi.
Akşam yemeğinde ailesine katılması için abisine ricada bulunuyordu.
Minho aklına gelen şeyle gülümseyerek hemen olumlu bir cevap yazdı ve boğazını temizleyerek Jisung'un dikkatini çekmeye çalıştı.
Kollarının hareketinden hala mesaj yazdığı belli olan çocuk onu fark etmezken Minho derin bir nefes aldı. Ters bir tepki almak istemiyordu.
"Jisung?"
Jisung onu duyarak omzunun üstünden baktığında Minho gülümseyerek biraz öne doğru eğildi.
"Felix yemeğe çağırıyor. Benimle gelmek ister misin?"
Jisung ilk önce kaşlarını çatarak tamamen ona döndüğünde Minho kabul etmeyeceğini düşündü ama Jisung kızgın bakışlarını telefonuna çevirerek elindeki cihazı koltuğa fırlattı.
"Hyunjin hyunga yani?"
Sesi bu sefer biraz daha neşeli ve ilgili çıkıyordu.
"Canının sıkıldığı belli oluyor. Eğer istersen birlikte gidelim."
Jisung dişlerini göstererek gülümsedikten sonra hızla başını salladı.
"Evet, evet, lütfen gidelim!"
Minho onun gülerken şişen yanaklarının, belirginleşen elmacık kemiklerinin gözlerini kapatmasını izlerken belli belirsiz başını salladı.
"Hadi o zaman."
Minho ayaklandığında Jisung da peşinden fırlayarak ellerini onun göğsüne bastırdı.
"Ahjussi dur. Daha giyinmem gerekiyor, on dakika falan beklesen olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tu vas me détruire // minsung
Fanfiction"Beni mahvedeceksin. Bunu tahmin etmeliydim. İlk günden beri, ilk geceden beri." [Daniel Lavoie - Tu Vas Me Détruire] On sekizinde bir omega ve ona aşık olmanın kendisini mahvedeceğini bilmesine rağmen bu ateşte yürüyen alfa Minho. a/b/o (Jisung ve...