26; you're wine, my stain.

1.1K 154 179
                                    

"White mustang,
Why am I staying?
You're why I must stay.
You're why it must end."

Lana Del Rey - White Mustang

***

Açmaya zorlandığı gözleri kirpiklerinin birbirine yapışması yüzünden canını yakarken parmak uçlarıyla gözlerini acımasızca ovuşturarak ağrıyan başını kollarının arasına geri gömdü ve ilk birkaç saniye nerede olduğunu bile çözemezken öylece yattı.

Kıyafetlerinin rahatsızlığı ve vücundaki ağrılar zaten iğrenç bir uyku çekmesine neden olmuşken şimdi de bunun bedelini ağrıyan başıyla ödüyordu.

Beyaz çarşaflar ve yerden tavana kadar uzayan pencerelerden giren güneş ışığı yüzünden kurumuş ve kızarmış olan gözleri iyice acırken zaten berbat olan uykusuna geri dönemeyeceğini anlayarak başını yumuşak yastıktan kaldırdı ve olan bitenleri aklında bir düzene sokabilmek için etrafına bakındı.

Koca yatağın sadece bir tarafı bozulmuştu. Sırt çantası yerde açık duruyor, giyilmemiş pijamaları yatağın ucunda katlı bir halde bekliyordu.

Minho'nun onunla ilgilenmesine izin vermediğini ve adamı iterek odadan dışarı çıkardığını hatırladığında yüzünü buruşturarak ofladı. Üzerinde hasta olacakmış gibi bir hal vardı ve bu odadan çıkıp onunla yüzleşmek istemiyordu.

Ellerini dizlerinin arasına sıkıştırarak bulutlu gökyüzünü izlemeye başladığında odanın dışından gelen sesle yerinden sıçrayan Jisung başını korkuyla kapıya doğru çevirdi.

"İkiniz de neyi anlamıyorsunuz hala?!"

Kalbinin sesi bir anda kulaklarında duyulurken kendini iyice yatağa gömerken ses çıkarmak istemiyormuş gibi avuçlarını dudaklarının üzerine kapadı ve Minho'nun dışarıdan gelen boğuk sesine odaklandı.

"Ne Seonwoo? Ne?!"

Tüyleri duyduğu isimle ürperirken Minho'nun biraz önce kırılan şeyin üzerinden geçip gittiğini duydu.

"Teyzemin canı yaşadığı o insanlardan uzak yerde sıkılmış belli ki, her zaman yaptığı gibi aile işlerine karışmaya geldi. Yaşlı bir kadının sözleri seni neden bu kadar etkiliyor?"

Bir saniye gözünü kırpmadan geceyi geçiren Minho titreyen elleri ve öfkeden mermere dönmüş suratıyla yerinde duramayarak evin için dört dönerken bağırmamaya çalışsa da daha fazla kontrol edemiyordu bunu.

"Her şeyi yanlış anlamışsın demek ki. Aptal biri değilsin, değil mi? Aptal mısın sen Seonwoo?"

Telefonun diğer tarafından gelen ses panikle titriyor, sözleri birbirine karıştırarak kekelememeye çalışıyordu.

"İkiniz de nezaketimi yanlış anladınız. Ne sana ne de başkasına olması gerekenden farklı davrandım. Sen sadece teyzemin yarattığı bir masala inanmışsın."

Minho yalvarırcasına iç çekti.

"Neden tüm bunların cezasını ben çekiyorum peki?"

Seonwoo'nun ağlayarak kendini açıklamaya çalışmasını, Minho'nun ona karşı olan davranışlarını tekrar tekrar anlatarak haklı çıkmaya uğraşmasını sabır dileyen bir şekilde dinlerken tüm bu şeylerle uğraşmaktansa şu an Jisung'un yanında, onun kollarının arasına girmiş uyumak isterdi.

"Biz evlenmiyoruz. Bunun konuşması dahi geçmedi. Teyzemle oynadığınız oyunları karşımda yapamıyorsunuz ama insanlara yalan yanlış şeyler söyleyebiliyorsunuz."

tu vas me détruire // minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin