Lana Del Rey - Burning Desire
***
Hava bunaltıcı bir şekilde sıcak olmasına rağmen alnında parlayan ter damlalarını umursamayan Jisung elini arkaya atarak yakaladığı ilk şeyi önüne çekti ve kolları arasına alarak telefonuna geri döndü.
Perdeleri çekili olan karanlık odasında duyulan ses normalinden daha hızlı atan kalbiyken aldığı şeyin hiçbir işe yaramayan bir peluş oyuncak olduğunu anlayarak ofladı ve telefonun ışığının yüzünü aydınlatmasına neden olacak kadar ekrana yaklaşarak çok eğlendiği işine geri döndü.
Çevresindeki insanları bir de internette izlemek hoşuna gidiyordu. Palyaço gibi olduklarından önce kendi kendine hepsiyle dalga geçiyor sonra da mükemmel bir arkadaş olarak güzel yorumlar bırakıyordu.
Hava çok sıcak olsa da üzerinde milattan önceden kalma bir kazak vardı. Uzun zaman önce Chan'dan çaldığı kazağın ne kokusu ne de güzel bir hissi kalmıştı. Jisung zaten neden buna sarılıp dünden beri yataktan çıkmak istemediğini de anlamıyordu.
Omega olması gereken son kişi bile değildi ve kızgınlığa girmek üzere olduğunu anlayamıyordu.
Yatağı hoşuna giden şeylerle doluydu ama yine de hiçbirini istemiyordu artık. Nefes bile alamayacağı kadar havasız odada onu hiç ilgilendirmeyen insanların fotoğraflarına bakarken dikkatini bir şey çektiğinde hızla yattığı yerden doğruldu ve susuz kalmış beyni yüzünden başı dönse de telefonu burnuna kadar soktu.
"Ne bu ya?"
Kendi kendine söylenerek fotoğrafı yaklaştırırken kendi kepaze halinin yanında fotoğraftaki sarışın omeganın güzelliği sinirini bozuyordu.
"Bu-"
Oflayarak ağlayacakmış gibi sızlanırken karnı ağrıyordu. Fotoğraftaki Seonwoo'nun üzerindeki kazak nedense Jisung'un gözüne tanıdık geliyordu ve Fransa'daki harika tatilinden bir kare olması Jisung'u öldürecekti neredeyse.
"Ahjussinin bu be!"
Gözleri son on iki saattir ekrana baktığından karıncalanırken kanının kaynadığını hissediyordu gerçekten de.
Bacağına dolanan örtüler ve yere devirdiği birkaç tabağı umursamayarak ayağa kalkarken söylenmeye devam ediyordu.
"Onunla değildim de sadece seni düşündüm de falan yalan mıydı yani?"
Ayaklarını yere vura vura üstündeki kazağı yere atarak banyoya ilerlerken Minho'yu öldürebileceği ondan fazla yöntem düşünmüştü bile.
Sonunda ışık gören yüzünü yıkayıp saçlarını düzelttikten sonra resmen koşarak pijamalarıyla dışarı çıkarken şıpıdık terliklerini giymeyi unutmamıştı.
Saat henüz sabahın beşi olduğundan güneş yeni doğuyordu ama buna rağmen havada bir ağırlık vardı. Jisung üstünde yüz kilo bir şey varmış gibi zorla dışarı atarken bacakları yatmaktan uyuşmuştu.
Kuşların ve böceklerin seslerini dinleyemeyecek kadar yüksek sesle söylenmeye devam ederek Minho'nun evine giden patikada ilerlerken yalpalayıp duruyordu.
Elinde telefonu, gevşedi için belinden düşüp duran şortu ve ses çıkarıp duran terlikleriyle manyak bir kavgacı olduğu belli olurken Minho'nun yanına gittiği için içinde bir şey aşırı heyecanlanıyordu.
Eve on beş dakikada varıp içeri yağ gibi sızarken kendini efendi gibi hissediyordu. Kendi evine bile girip çıkarken sürekli sorgulandığından burada sorgusuz sualsiz kabul alması aşırı hoşuna gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tu vas me détruire // minsung
Fanfiction"Beni mahvedeceksin. Bunu tahmin etmeliydim. İlk günden beri, ilk geceden beri." [Daniel Lavoie - Tu Vas Me Détruire] On sekizinde bir omega ve ona aşık olmanın kendisini mahvedeceğini bilmesine rağmen bu ateşte yürüyen alfa Minho. a/b/o (Jisung ve...