bırakamam

235 29 126
                                    

"Ayrılmalısınız."

Junghwan bir hışımla ayağa kalktı. Gözlerini ovup derin bir nefes aldı. "Umrumda değil." diyerek annesine karşı çıktı.

"Bu durumu babana ben bile açıklayamam!"

"Senden açıklama yapmanı isteyen olmadı!" İkisi de birbirlerine seslerini yükselterek konuşuyorlardı. Konuşmaları gittikçe kavgaya dönüşüyordu.

Karışmak istemediğim için içime göçüp halıyı izlemeye koyuldum. Annesinin bana da laf söylemesi an meselesiydi.

"Senelerdir sizin istediğiniz çocuk olmaya çalıştım anne. Baskıyla, korkuyla, yalanlarla, sevgisizlikte büyüttünüz çocuğum ben."

Annesinin üstüne yürümeye başlayınca ayaklanıp elini tuttum. Kafasını bana çevirdi. Gözlerinin içine onaylamaz bakışlarla baktım. Kafamı iki yana sallayıp sakinleşmesi için işaret verdim.

Tuttuğu nefesini bırakıp koltuğa geri oturdu.

"Junghwan'ı sana emanet etmiştim Doyoung."

Duymaktan korktuğum kelimeleri bastıra bastıra söyledi. Üstelik hiç de acımadan yaptı bunu.

Sesimi çıkaramadım.

Üzerimde hissettiğim bakışları tekrardan Junghwan'a döndü. Junghwan'ın siniri geçmişe benzemiyordu.

Titreyen elimi yavaşça dizinin üstüne koydum. Destek olmaya çalışıyordum. Junghwan da elimin üstüne kendi elini koyup hafifçe sıktı.

Hiç kimseden çıt çıkmıyordu.

Junghwan derin bir iç çektikten sonra "Kapatalım konuyu anne." dedi ve benimle birlikte ayaklandı.

"Hayır efendim kapatamayız." Bayan So da bizimle beraber ayaklandı. Oturma odasından çıkmayalım diye kapının önüne geçti.

"Anne çekilir misin?" Sesinden belli olan siniri beni korkutuyordu.

Benimle olan ilişkisi yüzünden ailesiyle kavga etmesini istemiyordum. Junghwan'dan önce davranıp kalktığımız koltuğa geri oturdum.

Junghwan hâlâ ayaktayken şaşkın ama sinirli gözlerle bana bakıyordu. "Doyoung kalkar mısın?" dedi sakin bir tonda.

"Otur konuşalım Junghwan." Kafamı yerden kaldırıp gözlerinin içine baktım. Yanımı patpatlayıp oturması için işaret verdim.

Birkaç saniye annesiyle bakıştıktan sonra yanıma oturdu.

Annesi ayaktayken önümüze geçti. "Bu durumu ben kabullensem baban kabul etmez." dedi. Sesinde ve gözlerinde hayal kırıklığı vardı.

"Neden?" Junghwan sakinliğini korumaya devam ediyordu.

"Babanın soyunu devam ettirebilecek tek kişi sendin."

"Soyumuz batsın. Bunca sene sırf soyumuz devam etsin diye akraba evliliği yapıp durmuşsunuz." Sonlara doğru yükselen ses tonundan sinirlenmeye başladığı anlaşılıyordu.

Sakin kalabilmesi için elini tuttum.

Benim elini tutmamla ellerimizi kenetleyip derin bir nefes aldı. "Anne, ben erkeklerden hoşlanıyorum."

"Hayır Junghwan."

"Kabullen artık, Doyoung'u bırakamam."

Sessizce ikimize baktı Bayan So. Gözlerini kapatıp başını eğdi. Elini yüzünün önüne siper edip akan gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.

"Baban şimdilik öğrenmesin." dedi ağlamaklı sesiyle.

Junghwan hızlıca ayaklanıp annesine sarıldı. Bana yaptığı gibi annesinin de saçlarını okşayıp sırtını sıvazladı. "Bir süre daha saklayacağız." dedi naif sesiyle.

Bayan So oğluna sımsıkı sarılıp gözyaşlarını serbest bıraktı.

Kafasını gömdüğünü oğlunun omzundan birkaç saniyeliğine başını kaldırdı. Gözlerimiz buluştuğunda kafamı eğdim.

"Gel buraya eşek sıpası." demesiyle gözlerim kocaman açıldı. Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. "Gelsene oğlum." Yavaşça ayağa kalkıp Bayan So'nun yanına gittim.

Bana da Junghwan'a sarıldığı gibi sımsıkı sarıldı. Annem gibi sırtımı okşadı. "Size karışmamalıyım. Koca adamlar oldunuz."

"Teşekkürler Bayan So."

"Anne, evladım. Madem Junghwan'ın sevgilisisin bu durumda ben de senin annen oluyorum."

Duyduklarım garip geliyordu. Yüzümde oluşan tebessümle "Peki anne." dedim. Çok çabuk kabullenmiş olmam garip geliyordu.

Uzun süreli tanışmışlığımız olduğu için annem gibi gördüğüm biri olmasının da bu duruma faydası olabilirdi.

"Bu gece sizde kalıyorum. Gece kudurmayın sakın."

Junghwan'la saniyelik göz göze geldik. Ne demek istediğini ikimiz de çok iyi biliyorduk.

"Bu zamana kadar hiç kudurmadık ki zaten." Açık sözlülüğü yüzünden omzunun yakınına vurup susmasını işaret ettim.

Yanaklarım kızarmaya başladı.

"Kıpkırmızı oldun." Altına sıçarak gülmeye devam ediyordu. "Sussana gerizekalı." dedim sessizce. Bayan So gülerken "Çekinmeyin oğlum." diyerek beni rahatlatmaya çalıştı.

Annesine karşı sahte bir gülümseme sunduktan sonra Junghwan'ın kolunu cimcikledim. "Sen bir odaya gelsene." Gelip gelmediğini kontrol etmeden Junghwan'ın odasına geçtim.

Odaya geçmeden önce arkamdan Bayan So'nun "Doyoung seni bi güzel hırpalasın da kendine gel." dediğini duydum.

Odaya geçtiğim anda Junghwan'ın yatağına yığıldım. Yüzüstü yatarak koca yatağı kapladım.

Yaşadığım gerginlik yüzünden bütün bedenim şoktaydı. Dizlerim titriyordu. Ayakta duracak halim dahi kalmamıştı.

Kapının açılma sesinin ardından kulaklarıma Junghwan'ın sesi ilişti. "İyi misin?"

"Korkudan bacaklarım titredi, onun dışında iyiyim." Ağırlığını üzerime vermeden üstüme uzandı. Benim gibi kollarını iki yana açıp tepki vermemi bekledi.

"Kalksana ya ayı."

"Ayıp oluyor ama." Yatağın yanına kayıp sırt üstü uzandı. Ani bir hamleyle kucağına çıktım. Karnının yakınlarına hızlıca oturduğum için acıyla inleyip dizlerini kendine çekmeye çalıştı.

"Ayıp yatakta olur Junghwan."

- - - -
azgin sempanzeler
biri azgin (junghwan) oburu digerinden daha azgin (doyoung)
kisirlastirma yapiyor musunuz hocam

am i stupid ¡ dohwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin