sen, ben ve bedenlerimiz (F)

258 26 66
                                    

part1'in finaliyle geldim, keyifli okumalar
- - -

Soğuktan titreyen bedenimle uykumdan uyandım. Gözüme çarpan günışığı gözlerimi yakana dek ısrarla kendisini belli etmeye devam ediyordu. Gözlerimi yavaşça aralayıp kolumla kendime gölge yaptım.

Sağımda yatan Junghwan'ı farketmem birkaç saniye sürmüştü. Çıplak göğsündeki elimi yavaşça çekip bedeninden uzaklaştım. Kendi yastığımda yatarken kısa bir süre yüzünü incelemiştim.

Çok klişe gelebilirdi ancak berrak bir deniz kadar güzel gözüküyordu.

Ona aşık olma sebeplerim bir bir aklımdan geçip giderken kıpırdanan kirpiklerini farkettim. Uyandırmak istemiyordum. Yavaşça yataktan kalkıp yerdeki eşofmanımı aldım.

En sessiz halimle eşofmanı giydikten sonra Junghwan'ın asılı duran hırkasını alıp üst bedenimin de üşümemesi adına giydim.

Dün bizimkiler gittikten sonra ayrı kaldığımız iki haftanın acısını çıkardım desem yalan sayılmazdı.

Bedenim yapış yapış hissettirdiği için yıkanmak istiyordum ancak yapamayacak kadar yorgun hissediyordum.

Oturma odasına geçip yüzüstü koltuğa uzandım. Sürüklenerek koltuğun ucuna geldim ve masanın üzerindeki kumandayı ayağımla aldım.

Ses olsun diye rastgele bir kanal açtım. Bir kolumu yastığın altına geçirerek kafamın yukarıda durmasını sağladım.

Ne kadar süre bilmiyorum, orada yatıp boş kanallarda gezindim.

Yeni bir kanala geçeceğim sırada dağılmış saçlarıyla Junghwan kapı eşiğinde belirmişti. Ona gülümseyip televizyonu kapattım.

Yanıma yaklaşınca ayaklarımı toplayıp bir top gibi kıvrıldım.

Uyku sersemi ikimizin de kafası yerinde gibi durmuyordu. Bunu Junghwan'ın yanıma oturup duvarı izlemesinden anlayabiliyordum.

Kendimi yukarı çekerek dikleştim ve oturur pozisyona gelip bağdaş kurdum. Götüm götüm -sinsice- Junghwan'a yanaşıp kucağına uzandım.

Kafamı dizlerinin üstüne yerleştirip yüzüne baktım. Bir eli saçlarıma gidip okşamaya başlamıştı. Boştaki elini karnımın üstüne koyup ovalayınca huylanıp kıkırdadım.

Junghwan duvardaki boş bakışlarını bana çevirdi. İlk birkaç saniye kime baktığını idrak etmeye çalışıyor gibi bir hali vardı.

Ardından gözlerinin içi parladı.

Karnımdaki eliyle beni gıdıklamaya başlayınca dizlerimi kendime çekerek kahkaha attım. Junghwan da benimle birlikte gülerek gıdıklamaya devam ediyordu.

"Dur..! Yeter.. tamam!" Ne desem yapmıyor oluşu genel anlamda sinirimi bozuyor olsa da bu huyunu seviyordum.

Eğer beni dinlemiş olsaydı şu an bu durumda bile olmayabilirdik çünkü korkak kıçım her şeyi reddetmeye meraklıydı.

Konudan bağımsız, Junghwan'ın beni gıdıklamasını engellemek için kucağına çıkmıştım. Kollarımı boynunun arkasında birleştirdim. Gözlerimiz hiç ayrılmadan birbirini inceliyordu.

Şahsen -Junghwan'ı bilemem- hiçbir şey yapamayacak kadar yorgundum.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Öpmek istiyordum ama nedensizce çekinmiştim. O da benimle aynı hissediyor olacaktı ki herhangi bir yaklaşımda bulunmuyordu.

am i stupid ¡ dohwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin