Medyada Maviş Saçlı'mız var
İyi okumalarr!!
∆∆∆∆∆∆∆
Beş dakika kadar sonra, çocuk motoru sakin bir parkta köşeye çekti. Burası evime yürüme 20 dakika olan parktı. Görünüşe göre, gideceğim yolun tam tersine sürmüştü.
Motordan inip kaskımı çıkarırken hayatımda ilk defa bir motor kaskı çıkardığımı fark ederek, filmlerdeki gibi havalı bir şekilde kaskı çıkarıp daha sonra saçımı savurmaya çalışmıştım. Ama ağzıma giren saçlarımla pek de başarılı bir girişimde bulunamamış gibi duruyordum.
"Ağzıma girdi hep saçlarım ya, uf!"
Çocuk da kaskını çıkarıp hafifçe gülmüştü. Şimdi o an pek dikkat edememiş olsam da..."Hay bin milkanın mor ineği...analar neler doğuruyor..." diye mırıldanmama da engel olamamamıştım çocuğun yüzünü görünce.
"Anlamadım?"
"Diyorum ki maşallah sen de yani..."
Çocuk hala anlamaz gözlerle bana bakarken daha fazla açıklamak ile uğraşmamaya karar vererek "Teşekkürler. Hem destek hem de kaçırma eylemi için....dur şimdi kaçırma diyince garip oldu."
Çocuk tekrardan gülerek, "Sen her şeyi böyle sesli söyler misin?" diye sordu.
"Yani...genelde evet."
"Rica ederim. Bir an yaptığım blöf açığa çıkacak ve ikimiz de orada sülük gibi yere yapışıp kalacağız sandım. Yemin ediyorum dut pestiline dönerdik saniyesinde." dedi derin bir nefes alıp elini kalbine koyarak. "Hala kalp ritmim düzelmedi."
Bu sefer gülme sırası bendeydi. "Aynısını düşünmüş olmamız komik. Neyimize güveniyorsak... gerçi bir şey yapmamaktan iyidir de." dedim ben de.
Birkaç saniye sessiz durduktan sonra karşımdaki çocuk konuştu, "Şu an ben de tamamen tanımadığın biriyim, oradaki şerefsizler gibi olmadığıma nasıl emin olabilirsin?"
Ona doğru dönüp cevap verdim. "Olamam, güven olmaz kimseye. Ama orada bana destek çıkman ve indiğimizde de 'Yaptığım blöf açığa çıkacak sandım' şeklinde samimi bir açıklamada bulunman sana sempati beslememe sebep oldu. Ha istersen saniyesinde sempatimi yok edecek şeyler de yapabilirsin tabii ama, ilk izlenim işte."
"Anladım...Peki sende ne cesaret vardı da birden araya daldın?"
"Dediğim gibi, hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Ayrıca o herifler istediğini yapıp sonra da elini kolunu sallayarak gezemeyeceğini bilmeli. Keşke içeri tıktırabilsem onları."
"Keşke..." diye mırıldandı o da. Yine sessizlik oluşmuştu. Sessizliği bozacak olan kişi bu sefer bendim. "Madem beni buralara getirdin, eve götür şimdi de."
"Efendim?" dedi çocuk şaşkınlıkla.
"Diyorum ki evim yakın zaten. Bırakıver işte ne olacak?"
"Sen cidden korkusuzsun sanırım."
"Korkusuz demeyelim de...yani en fazla ne olabilir? Ne olabilir diyeyim mi sana? Ölürüm. Ki bu da yani en en kötü ihtimal. Ve en kötü senaryolar yüzde doksan sekiz oranla falan gerçekleşmez. Ya o olursa, ya bu olursa diye düşünüp sürekli tetikte ve bir şeylerden geri durarak yaşamak yerine 'Koyver gitsin' mantığı ile yaşıyorum. Öneririm, eğlenceli." dedim kendimi açıklayarak. Evet hayat mottom buydu. Bir yerden çok kötü patlayıp beni içime kapandıracak bir olay yaşamaktan zaman zaman korksam da, dediğim gibi, en kötü senaryolar genelde gerçekleşmezdi.
"Değişiksin."
"Bunu iltifat olarak alacağım." diyerek kaskı taktım. "Ee, götürmeyecek misin? Ayıp lan, o kadar kavgadan kaçtık. Artık bi hukukumuz var."
"Ne? Ha, evet. Tamam, götüreyim." diyerek bindi öne ve motoru çalıştırdı.
Bir kolumu havaya kaldırıp "Sonsuzluk ve ötesineeee!" diye bağırdım ben de, o motoru çalıştırırken.
•°•°•°•°•°•°•°•
Evimin önünde durduğumuzda abimin kapıda telefonla konuştuğunu gördüm. Motordan inip kaskımı çıkardığımda abimle göz göze gelmiştik. O sırada yanımdaki çocuk da kaskını çıkarmıştı.
Sahi, ben hala çocuğun ismini bilmiyordum ama çocuk evimi bile biliyordu.
Abim bizi görünce bir şeyler diyerek telefonu kapattı ve sorgulayıcı gözlerle yanımıza yürüdü. "Oh Jieun? Motoru olan bir arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Hani olsa her gün zorla kendini bıraktırırdın da çünkü."
"Haklısın abiciğim." dedim sadece. Çocuk da ne yapacağımı bilemez bir şekilde ayakta dikiliyordu.
"Ee Jieun, bu kim?" dedi abim Jaeyun cevabımı beklercesine.
"Merak etme, sen evdeyken eve erkek atmam." dedim kollarımı bağlarken. Yanımdaki çocuk gözlerini büyüterek bana dönmüştü. Ne var canım, çok mu şaşırdın?
"Seni velet-"
"Ayrıca ben de bilmiyorum. Adını bile bilmiyorum." diyerek çocuğa döndüm. "Ben Oh Jieun ve bugün beni kaçırdığın için teşekkürler. Ayrıca eve bıraktığın için de." dedim elimi uzatıp.
Abim gözlerini açarak "Kaçırdığın derken...? Ne dönüyor burada?"
Çocuk abime bakmadan bana cevap verdi, "Ben Choi Yeonjun. Ve rica ederim. Ayrıca bana güvendiğin için de teşekkür ederim." dedi ve elimi sıktı o da.
Abim hala bir şeyler demeye devam ediyordu. "Jieun? Bu kim? Ne kaçırması? Ne güvenmesi? Ağzına tüküreyim senin en son abiler duyar falan mı oynuyoruz?"
"Bu da abim, Jaeyun. Ama ona Jake dersen seni sever."
"Jieun??" evet, abime cevap vermemek çok eğlendiriyordu şu an beni.
Adının Yeonjun olduğunu öğrendiğim çocuk abime dönerek eğilip selam verdi, "Memnun oldum efendim." daha sonra ise ekledi. "Ben artık kaçayım. Sizinle tanışmak güzeldi. Unutulmaz bir anıydı cidden, Jieun."
"Emin ol benim için de öyleydi, Yeonjun."
"LAN NE UNUTULMAZ ANISI?" abimin patlama noktası gelmişti. Olası bir saldırı ihtimaline karşı sırtından iteleyerek bahçeden içeri soktum abimi. Tatlıydı, anlayışlıydı falan ama konu ailesi olunca delirebiliyordu kendisi.
"Anlatacağım tamam, patlama." dedim abime doğru. Daha sonra ise kafamı kapıdan dışarı çıkararak Yeonjun'a doğru konuştum. "Numaranı versene, motora ihtiyacım olursa ararım."
"Abinin 'Motoru olan arkadaşın olsa her gün kendini ona bıraktırırdın.' sözünü duyduktan sonra mı? Sağ ol, almayayım." dedi gülerek. Ben de güldüm. "O kadar da değil de..."
Yeonjun motoruna yürürken de unutmadan arkasından seslendim. "Maviş saçların da çok güzelmiş he!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
like there's no tomorrow || choi yeonjun {✓}
Humor[düzyazı + texting] "Bana bak Choi Yeonjun, Şu hayata bir kere geliyorum ve ömrümü keşkelerle doldurup yapmadığım şeylerin pişmanlıklarıyla geçirmek istemiyorum. Tam da bu yüzden yarınlar yokmuşçasına yaşıyorum. Bir problemin varsa ağlayarak günlüğ...