1.4

450 37 28
                                    

"Jjun" ile olan sohbet

Jjun:
Jieuunnnn
Yarın saat akşam 7'de hazır ol
Seni bir yere götürmek istiyorum

Ji.eun:
beni ormana bırakıp
kurtlara yem etmeyeceksen
ok

Jjun:
He jieun
Ormana atcam seni
Hatta ne kurdu
Ayılar yesin diye
Teallam ya

Ji.eun:
Tamam be
Bir şey demedim

Jjun:
Ha şey
Çok ince giyinme
Hava soğuk
Üşürsün

Ji.eun:
Kutuplara mı bırakcan
Han nehrine mi
fırlatcan beni??!!!!

Jjun:
YaNİYE SENİ Bİ YERLERE FIRLATİYİM
SÜRPRİZİ Mİ AÇIKLAYAYIM İLLA
AAAAAAA

Ji.eun:
Tamamtamam
Bir şey
demedimmmMmM

•°•°•°•°•°•°•°•°•

Nasıl geçtiğini anlamadığım ama düşününce bana bir ömür gibi gelen saatlerden sonra Yeonjun beni evden almış, sürpriz dediği yere gitmeden önce de gözlerimi bağlamıştı. Motora bindiğimizde "İyice tutun bana." diyerek ona sıkı sıkı sarılmamı da sağlamıştı, şu anda ise elimden tutarak beni motordan indiriyordu.

"Dikkat, dikkat...hah tamam. Şimdi gözünü açacağım. Ama muhtemelen seslerden tahmin de etmişsindir nerede olduğumuzu." Evet, etraftan su sesi geliyordu ama yine de tam olarak kestirememiştim geldiğimiz yeri.

Yeonjun gözümdeki bağı çözdüğünde bulanık olan görüşüm yavaşça netleşmişti.

"Yeonjun...Bu çok güzel." dedim karşımdaki doğa harikasına büyülenmiş gibi bakarken.

Tam karşımda, fazlasıyla güzel bir şelale duruyordu. Etrafındaki yemyeşil bitkiler ve de suyun döküldüğü yerdeki lotus çiçekleri de manzaranın etkisini katbekat artırıyordu.

"Su sesini sevdiğini biliyorum. Sakinliği de. Ve serinliği de." diyerek ellerini cebine soktu Yeonjun. "Bu güzelliği sen de bil istedim."

"Yeonjun... Çok güzel." Kelimelerle tarif edemiyordum karşımdaki eseri. Sadece çok güzel diyebiliyordum. Büyüleyici kelimesinin somutlaşmış haliydi resmen.

Yavaşça resmen beni kendine çağıran suya doğru yürümeye başladım.

"Dur, Jieun dur! Donacaksın, ne yapıyorsun?" diyerek peşimden koştu Yeonjun.

"En azından dizlerime kadar suya gireyim. Şelalenin dibine girmeyeceğim yani, o kadar delirmedim. Yani sanırım. Sen olmasan giderdim ama o tarafa da he."

"Hava çok soğuk Jieun."

"E ama buraya bir daha kim bilir ne zaman gelebilirim. Hatta gelebilir miyim o bile belli değil. Hem gelirsem bile canım ister mi o zaman ayaklarımı suya sokmak? Bilemem. Şu an istiyorum, o havaya da girdim. Bırak gideyim."

"Hasta olursun diyorum sana."

"He, çok umrumda. Sağ ol." diyerek yürümeye devam ettim. Ayaklarım soğuk suyla buluşunca önce ürpersem de ardından alışmıştım ve su dizlerime kadar gelecek biçimde ileri doğru ilerlemeye başlamıştım.

"Soğukmuş cidden...ama çok güzel hissettiriyor." dedim bir yandan da elimi suya daldırmış küçük dalgalar oluştururken.

Gözümü kapatıp hafif esen rüzgarı yüzümde hissetmeye çalıştım. İçinde bulunduğum suyu hissettim. Böyle anlarda durup sakinleşmek, farkındalığımı arttırmak ve de sadece kendimi, doğayı, çevremi düşünmek bana "Yaşıyorum ben. Gerçekten yaşıyorum. Nefes alıyorum, hissediyorum, bu evrenin bir parçasıyım." düşüncesi veriyordu. Yaşadığımı hissettiğim o nadir anlardan biriydi şu anda da.

"Hadi gel Jieun, daha fazla kalma soğukta."

Kafamı çevirip yaklaşık otuz adım ilerimde, elinde bir battaniye ile durmuş beni çağıran Yeonjun'a döndüm. Bir saniye, battaniye mi?

Suyun içerisinden karaya doğru ilerlerken bir yandan da sordum, "Battaniye nereden ve nasıl çıktı?"

"Seni az buçuk tanımışım demek ki, bir şey yapacağına ihtimal vermiştim. Üşürsün diye de motorun altındaki yere koymuştum battaniyeyi. Suya girmesen bile hava zaten soğuk, ihtiyaç olur diye düşündüm."

Gülümseyerek açtığı battaniyeyi omuzlarımın üstüne koymasına ve beni sarmasına izin verdim. "Beni tanımışsın cidden."

Birlikte şelaleyi tamamen gören bir kütüğe oturduğumuzda, havanın soğuk olmasından dolayı Yeonjun'un da üşümüş olabileceğini düşünmüştüm. Bu yüzden bir ucu benim omzumda olan battaniyeyi açarak diğer ucunu da Yeonjun'un omzuna attım ve ona yaklaşıp battaniyeyi önümüzü kapatacak şekilde iki ucundan birleştirdim.

Yeonjun'un gülümsediğini görmüştüm sadece. Huzurlu hissediyordum. Ve ayrıca kalbim deli gibi çarpıyordu. Ama bu çarpmanın kesinlikle heyecan ve neşeden kaynaklı olduğunun farkındaydım.

Birkaç dakika sessizce sadece şelaleyi izleyip ısındıktan sonra, sessizliği Yeonjun bozmuştu.

"Hayatını yaşama şeklindeki motivasyonunu çok merak ediyorum, biliyor musun?"

"Meraklı birisin."

"Önemsediğim şeylere karşı meraklı olduğum doğrudur."

"Bu demek oluyor ki...?"

"Evet, ağzımdan direkt duymak istiyorsan da diyeyim. Seni hayal edebileceğinden daha fazla önemsiyorum Oh Jieun."

Bu dediği karşısında sadece sessiz kalmıştım çünkü ne diyebileceğim hakkında bir fikrim yoktu. Duygularımız karşılıklı desem o çok korktuğum ilişki içerisinde bulabilirdim kendimi. Bu yüzden düşüncelerimi şimdilik içimde tutmak istemiştim.

"Dönüp hayatıma baktığımda hiçbir şey hatırlamamak ve 'Ben ot gibi geldim, ot gibi gidiyorum.' deme ihtimali beni hep çok korkutmuştur. Bu dünyaya geldiysem ve bu benim tek seferimse eğer, en azından geriye döndüğümde 'Vay be, ben hayatı yaşamışım.' demek istiyorum. Cidden, bomboş gelip gitmek beni çok korkutuyor."

Bu sefer sessiz kalma sırası Yeonjun'da gibiydi.

"Şikayetçi değilim. Bazen korkularım ve benim bile bazı çekincelerim oluyor ama kesinlikle bir şeylere sürekli kafamı takmak yerine 'Ne olacak ki?' düşüncesi ile yaşamak çok daha kolay. En ama en basit örneği vermek gerekirse, mesela sınıfta sunum yapacağım zaman asla gerilmem. Çünkü karşımdakiler de insan. Dilim dolaşabilir, anlatacağım şey kafamda karışabilir. Ne olacak? Olabilir işte. Kusura bakmayın biraz heyecanlıyım da der anlatmaya devam ederim. Veya bir yerde tamamen tanımadığım birinin kıyafeti çok hoşuma gitti diyelim. Direkt durdurup derim ki 'Kıyafetin çok yakışmış.' Bu onu da mutlu eder beni de. Hiç demem ki 'Garip karşılar mı? Beni deli sanar mı?' Diye. Garipsese ne olacak ki? En fazla çekip gider mesela." Sanırım ilk defa birine hayat felsefemi bu kadar uzunca anlatmıştım.

"Eşsiz biri olduğunu her zaman söylemeye devam edeceğim Oh Jieun. İyi ki seni tanımışım. Bana farklı bakış açıları kazandırıyorsun ve ben bunu çok seviyorum." dedi Yeonjun. Ve elini omzuma atarak beni biraz daha kendisine çekti. Ben de kafamı omzuna koyarak önümdeki güzel manzarayı ve de o çok sevdiğim şelale sesini, daha önce hiç hissetmediğim bir huzur içerisinde izlemeye devam ettim.

∆∆∆∆∆∆∆

Gayet kısa ve öz
bir bölüm olsun istedim

Öylesine oluverdi

Şimdi fun fact
Bu bölüm aslında 12. Bölümün devamıydı
Sonra bir şeyler oldu
Dedim ben bunu ileriye atayım
Bu kadar
Bitti jdddkjsska

Görüşmek üzere

like there's no tomorrow || choi yeonjun {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin