1

1.5K 69 80
                                    

elleri cebinde yürürken ağzındaki lolipopu bir tur çevirdi genç çocuk.
daima giydiği renkli ceketler, eksik etmediği chocker ve küpeleri, ara ara değiştirmekten zevk aldığı saç rengi ile fazla renkli ve neşeli görünen bu genç, görünenin aksine oldukça yalnızdı.

yine bu yalnızlığını sorguladığı bir akşamdı.
"neden" diye sormayı bırakalı yıllar olmuştu, cevabı belliydi ona göre. kendini yormasının, düşünceler içinde kaybolmasının anlamı yoktu.

yıllar önce inanmayı bıraktığı tanrının kaleminden çıkan bu hayatı yaşamaya mecbur, öylece atıyordu adımlarını.

her zaman uğradığı boş futbol sahasının yanındaki sokak lambasının tersinde kalan karanlıkta bir hareketlilik görünce merakla bakmaktan kendini alamadı.

sadece bakacaktı.

kendisinden iki karış uzun ve yine kendisinden oldukça iri olan bir beden, tedirgin olduğunu belli eden hareketleri ile cebinden bir şey çıkardı. defter kadar küçük bu şeyi karşısındaki adama uzatırken, genç çocuk yerdeki taşa hafifçe tekme atarak ıslık çaldı.

bu acemilikle bu kadar kolay yakalanan iri adam hızlıca kendini geri çekip kaşlarını çatarak etrafa bakınırken, ondan emaneti alacak olan kişi çoktan tüymüştü.

"aiish, bu günlerde sokaklar ne kadar tehlikeli böyle"
ağzındaki şekeri döndürürken kendi kendine söyleniyor gibi bir hali vardı.
fakat tek amacı karşısındaki adamı kışkırtmaktı.

iri adam, genç çocuğa adımladı öfkeyle.

"küçük, bu saatte buralarda gezme. sonra canını yakarlar"

genç olan gözlerini açtı korkmuşçasına, oysa sadece eğleniyordu.

"biliyor musun" şekeri seslice ağzından çıkarıp baktı, henüz bitmesine biraz daha zaman olduğunu görünce gülümseyerek sol yanağının içine yerleştirdi tekrar.
"bu saatlerde buralarda gezmek hep ilgimi çekmiştir"

iri adam sokak lambasının altına büyük iki adım attı ve genç çocuğu futbol sahasının tellerine sertçe yasladı.

gencin ağzından çıkan ufak inleme, iri olanı çirkince gülümsetti.
"sadece tek yumruğumla cesedini yere sermemi istemiyorsan kaybol"

genç olan hâlâ bir cevap vermiyor ağzındaki şekeri emmekle oyalanıyordu.

iri olan dilini ağzının içinde gezdirdi, sağ yanağında hafif şişlik yapacak kadar bekletti, eğilip iğrenç nefesini genç çocuğun tenine doğru vererek konuştu,
"annenin eteğinde saatlerce ağlamak istemiyorsan, şimdi kaybol!"

bağırmadığı halde sert çıkan sesi, başka birini olsa oracıkta altına işeyecek kadar korkutabilirdi. fakat genç çocuk, korkmak yerine öfkelenmişti.
neden şimdi anne konusunu açmıştı ki?

yakasını tutan elin üstüne elini koydu, çevik bir hareketle o elin baskısından kurtulup, tuttuğu eli iri adamın sırtına ters çevirdi. dizinin iç kısmına tekme atıp yere diz üstü düşmesini sağladığı adamın tuttuğu bileğini kırana kadar çevirmeye devam etti. kırılan bilekten kemik sesleri geldiğinde tatmin olmuşçasına adamı yere itti.

fakat adam diğer eliyle genç çocuğun ayak bileğine uzanınca, genç çocuğun en sevdiği çilekli şekeri yere düştü.

işte bu, olmamalıydı. bunu kesinlikle affedemezdi.

arkasına dönerken yerinde hafifçe zıplayıp adamın çenesine oldukça sert bir dönen tekme attı. adamın ağzından fışkıran kan ile birlikte bir dişi yere düştü.

kurye | chanbaek - kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin