25

411 39 141
                                    

chanyeol, baekhyun'un seveceğini düşündüğü o küçük beldeye gitmek için fazla heyecanlıydı. ikisi için ortak bir valiz hazırlarken baekhyun'u da hemen yatağının üzerine oturtmuş her şeyi ona danışıyordu.
"sence bu tshirtü mü alayım diğerini mi"

"şort mu giyersin yoksa pantolonların yeterli olur mu"

"bu çizgili yakalı tshirt beni çok yaşlı gösterir mi"

"sana kırmızı çok yakışıyor mutlaka bunu almalıyız, ve maviyi de. ayrıca bu beyaz desenlileri de. ve üzerine giyeceğin birkaç ceket."

"küpelerini de takar mısın orada, alayım mı yanımıza"

"hangi ayakkabılarını giyersin"

baekhyun kendisine yöneltilen sayısız soruya çok kere cevap dahi veremiyordu, çünkü tanrı aşkına! nereye gideceklerini dahi bilmiyordu ki.

küpelerini takacağından emin değildi, eskisi gibi deri ceketini giymekten hoşlanacağını sanmıyordu, artık beyaz olan saçlarıyla kendisine kırmızı mavi ya da beyaz desenli tshirtlerin yakışacağından emin değildi ve çok daha önemlisi... hâlâ birinin desteği olmadan yürürken güçlük çekiyordu.

"hangi ayakkabıları giyeceğimin bir önemi yok" derken ağır ağır salladığı bacakları da kendisini destekler nitelikteydi. fakat chanyeol bunu duymazdan gelerek baekhyun'un salladığı ayak bileklerini tutup dikiş izi olan kısma dudaklarını bastırdı.
"en güzel giysilerinle, en coşkulu kahkahalarınla gönlünce eğleneceksin meleğim. gerekirse her yere seni sırtımda, kucağımda taşırım ama bu senin güzelliğini gölgelemeye yetmez. bunu unutma."

tuttuğu ayak bileklerine de birer öpücük kondurup devam etti valizi yerleştirmeye. ve yarım saat kadar sonra tamamlanan işiyle oturduğu yerden kalkıp önce baekhyun'un üzerini değiştirdi. hastanede alışkanlık yaptığı bu davranışı, baekhyun iyileşmesine rağmen devam ettiriyordu inatla chanyeol. sanki baekhyun'un üzerinden ellerini biraz çekse anında kaybolacakmış gibi hissediyordu.

"gece yolculuğu mu yapmayı seversin gündüz yolculuğu mu diye sormayı unuttum ama eğer gece yolculuğu seviyorsan şimdi biraz uyuyup sonra yemek yiyip yola çıkabiliriz"
pantolonunu giydirmek üzereyken aklına gelen detayla küçüğüne sorduğunda baekhyun yüzünde oluşan hafif bir gülüşle yanıtladı.
"gündüz yolculuğunu daha çok seviyorum"

içinden devam ettirdi bu yanıtı.
"hayatım boyunca karanlığın en yoğun olduğu zamanlarda bir şehirden başka şehre gittim, bir noktadan başka noktaya ulaştım. artık karanlık hiçbir şey olsun istemiyorum."

baekhyun'un gözlerine dikkatle bakan chanyeol, küçüğünün içinden geçirdiği cümleleri duymuş gibi beyaz saçları şefkatle öptü.
"artık karanlık yok. en zifiri geceyi dahi senin için aydınlatacağım."

çok geçmeden yola çıktıklarında chanyeol hafif tınıda radyodan yükselen müziğin doldurduğu arabanın içinde baekhyun'un nefes seslerini dinleyerek arabayı kullanırken arada bir kontrol etmeyi de ihmal etmiyordu küçüğünü ve ne zaman ondan tarafa dönse, göz göze geliyorlardı.

tekrar bunu yaşadıklarında ikisi de aynı anda gülümsedi.
"neden etrafa bakmıyorsun nereye gideceğimizi merak etmiyor musun yoksa"

chanyeol baekhyun'a tek kaşını kaldırmış bir ifadeyle sorduğunda baekhyun omuz silkmekle yetindi.
"nereye gidersek gidelim seveceğimden eminim. hem... bu benim ilk yaz tatilim. saklayacak hiçbir şeyi olmayan baekhyun'unsa yeni hayatındaki ilk tatil."

aldığı cevapla yanındaki bedenin kendi elinin yanında küçücük kalan elini tutup okşadı chanyeol.
ona yeni hayatında ufacık bir hüzün dahi yaşatmak istemiyordu. ikisi de hayatın sillesini yemiş iki çocuktu en nihayetinde. küçücükken yaşadıkları ikisi için de kolay şeyler değildi ama olmuştu. şimdi ve devamında güzelliklerle donatılmak istiyordu artık, güzelliklerle donatmak istiyordu baekhyun'un dört bir yanını.

kurye | chanbaek - kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin