s.ep : soul mate

5.7K 502 306
                                    


"Jisung.."

...

"Jisung, kapat şunu."

...

"Jisung!"

"Ne? Ne oldu?" Yattığım yerden resmen fırladığımda yataktan düşmemi engelleyen, göğsümde olan koca kafaydı. Uyanmaya tenezzül dahi etmeden, kolunu uzatsa kapatabileceği alarma dokunmaktansa beni uykumdan ödümü kopararak uyandırmaya tercih ediyordu. Gerçeği anlayan bedenim kaskatı bir şekilde yastığıma geri düştüğünde telefonumun ekranına -bakmadan- dokunduğum birkaç seferden sonra elim yüzüme kapandı sabır dolu iç çekmelerimle beraber.

"Aklımı almaktansa kolunu beş santim ileriye uzatmaya ne dersin sevgilim?"

Göğsümde bir bebek gibi yatan bedeni dudaklarını büzüp uyumaya devam ettiğinde gözlerimi devirerek gülerken buldum kendimi. Bu hâline kızmak neredeyse imkânsızdı. "Aptal."

"Biraz daha uyuyalım."

"Olmaz Minho, kalkmamız gerek."

Kolunu belime daha sıkı saran bedeninin altında ezilip kalmış, neredeyse hareket edemez konumdaydım. Alnına düşmüş karışık saçları parmaklarımın ucunda taranırken de gülmeden edemiyordum.

"Kafanı kaldırırsan öperek uyandıracağım seni."

"Olmaz.." Düşük bir tonda çıkan mırıltısı göğsümdeki yerinde hafifçe hareket etmesini sağladığında ellerinden birini yüzünün hemen yanına koyup okşadı göğsümü tişörtümün üzerinden. "Bu kasları bunun için yapmadın mı zaten?"

"Hiç sanmıyorum."

"Öyle mi Bay Lee?"

"Ne duymak istiyorsun ya sen?" Cümlem daha bitmeden doğrulduğum yerde bedenini yanıma düşürdüğümde anında yüzüne eğilip dudaklarına kapandım. İnsan uykusunda dahi özleyebilir miydi birini? Özlüyordum işte. Defalarca kez öptüğüm dudaklarından ayrılıp sonunda açılan gözlerine baktığımda karşımda dünyanın en savunmasız, en temiz görüntüsü vardı. "Sen yokken de vardı kaslarım."

Karşımdaki masum ifade birden çatık kaşlarla süslendiğinde bedenini yatırdığım yerden bir hışımla kalkmasına gülmemek için yanaklarımı ısırıyordum. Az önceki hareketliliğin tam tersi yaşanmış ve eski yerine düşen ben olmuştum bu defa. Başımın yanına yasladığı eliyle hemen üzerime eğilen Minho, çatık kaşlarıyla bile dünyanın en tatlı ifadesine sahipti yeni uyandığı için.

"Ve bu benim için hazırlık yaptığını gösterir."

"Hiç de bile."

"Gayet öyle. Başka kim yatmış olabilir göğsünde?"

Aramıza soktuğum elimi yüzlerimizin arasına çıkarıp parmaklarımla sayıyormuş gibi yaptığımda iyice çatılan kaşlarınla karşı karşıya kalmam gecikmemişti. "Jisung!"

"Tamam, tamam ya! Kimse yatmadı, yıllarımı sen her gece yumuşacık yastıklar yerine göğsümde uyu diye kas yaparak geçirdim. Hepsi seni tanımadığım hâlde senin içindi, tamam mı? Oldu mu?"

Karşımda birden düzelen ifade ve çocuk tebessümü geri döndüğünde eğilen yüzü benimkine yaslandı ve tekrar birleşti dudaklarımız. Sabah açlığıyla emdiği alt dudağımdan ıslak bir sesle ayrıldığında gözlerindeki zafer dolu parıltıyı da kaçırmadım tabii. "Oldu."

"Delisin sen."

"Delinim ben."

Sessiz gülüşüm aramızdaki birkaç santimde yankılanırken tekrar eğildi beni öpmek üzere. Dudaklarımız bu defa karşılıklı açlıkla hareketlendiğinde yanaklarına yasladığım avuçlarımla kendime çektim onu iyice. Dillerimizin araya kaynadığı, şapırtıların odanın içinde dağıldığı birkaç dakikayı bozan, odanın kapısında yankılanan tıklama sesi oldu.

21st century's dumbs│minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin