Yasemin İLHAN;
Bazen vazgeçersin. Herkesten ve her şeyden. Uzaklara gitmek istersin,başka yerlere kaçmak.. kimseyle konuşmak,kimseyi görmek istemezsin. Kurduğun hayallerden vazgeçersin. Ne başarmaya gücün kalır ne de doldurmaya. Bir iki defa kendini kandırır yeniden denersin, çok geçmeden anlarsın.
Olmayacağını olduramayacağını yorulursun.
Birşeyleri beklemekten "acaba değişir mi" diye sorgulamaktan. Bir mucize olsun diye inanmaktan yorulursun. Kendini suçlamaya başlarsın umut ettiğin,emek verdiğin için. Gercekleşmemesine rağmen hayallerinin peşinden koştuğun için. Kocaman bir boşluk oluşur. Tam kalbinin üzerinde doldurmak istedikçe,içini acıtan, yüreğini sızlatan. Sonra yatağına girip yorganı üzerine çekersin. "Vazgeçtim" dersin,
"bugün herkesten ve her şeyden vazgeçtim".Bütün hayallerden,kendinden tek tek vazgeçersin.. Bir kuş kanadı kırıldı diye ölmez ama kanadı kırıldığı için kahrından ölür. Halim tam olarak bundan ibaretti.
İstemeden varım ve istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında ,hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında koskoca bir boşluğum. Üzerinde özgürce sorgusuzca sonsuzluğa gidercesine koşturduğum sevgili atım Rüzgara daha sıkı tutundum ve daha fazla hızlanması için komut verdim. Onunlayken bir nebze olsun kafamda ki sesleri susturuyor savrulan saçlarımla hepsini geçtiğim bu engebeli yola saçıyordum sanki.
Babamın kızıydım ben dimdik güçlü ve istediğini alan Yasemin İlhan.
At binmeyi babam ögretmiş ve Rüzgarı'da babam hediye etmişti.
Babamın tek varlığı,yeganesiydim.
Ama şimdi benimle birlikte yaşamak istediği bu hayatı ben tek başıma yaşıyordum.Çiftliğe dönüp Rüzgar'ı Mehmet amcaya teslim ettim. Tontonluğuna tatlılık ekleyen kovboy şapkası,sımsıcak gülümsemesiyle karşılamıştı. Yanaklarını sıkıp teşekkür ettim ve yanından ayrıldım.Arkamdan Deli kızım diye seslenmiş ve kahkahası ile keyfimi yerine getirmişti. Bu çiftlik benim çocukluğumdu,evimdi.
Park ettiğim arabama atlayıp hızla hastahaneye doğru yola çıktım.Geçtiğim ağaçlık yollar hava ne kadar aydınlık olsada ıssızlığı ile ürkütüyordu.Yolun az ilersinde şoför kapısı açık bekleyen araç dikkatimi çekmişti. Yavaşça yaklaşıp arabayı durdurdum. İçimden bir ses geç git yasemin desede durmayı tercih etmiş ve çoktan arabadan inmiştim. Arabaya yaklaştıkca çığlık atan kadın sesiyle kaşlarımı olabildiğince çatmıştım. Kadının yanına geçip durumu anlamaya çalıştım,gördüğüm manzara çığlıkların nedenini anlamama yetmişti. Kadın hamileydi ve doğumu başlamıştı. Beni görünce "Yardım et lütfen yalvarırım bebeğimi kaybet istemiyorum" diye yakarmıştı. Olduğum yere çöküp derin derin nefes almasını ve sakin olmasını söylüyordum. Bebek neredeyse gelmek üzereydi ve kanaması vardı. Ellerimi cebime attım ama telefonum yoktu muhtemelen arabada kalmıştı. Tekrar arabaya gitsem gelmek üzere olan bebeği daha çok tehlikeye atardım. Durumu kadına belli etmeden üzerimde ki ceketi çıkartıp yere serdim saçlarımı bileğimde ki toka yardımı ile toplayıp korkulu gözlerle beni izleyen kadına baktım şimdi sakin ol lütfen ben doktorum ve sana elimden geldiğince yardım edeceğim hastaneye gitmek için vaktimiz yok bebeğin gelmek üzere lütfen sende bana yardımcı ol olur mu ?
Beni dinleyip hızla kafa salladı.
Çok güzel.. şimdi olabildiğince ıkın lütfen!
dediğimi yapıyor ve ıkınıyordu ancak bebek kanalda öylece duruyordu.
Ağlamaya başlayan kadın "Neden gelmiyor ne oluyor " deyip iyice panik olmuştu.
Herşey yolunda panikleme az kaldı diye cevapladım. Bu söylediğim yalandı hiç bir şey yolunda değildi. Derin bir nefes alıp son kez ıkınmasını istedim. Bu yaptığım meslek hayatımı bitirecek bir hamleydi ama öylece durup bekleyemezdim. Güçlükle son kez ıkınan genç kadın bu sefer başarılı olmuş ve bebeğini dünyaya getirmişti. Ağlayan bebek annesini rahatlatmıştı. Bebeği yorgun anneye teslim edip arabamda ki ilk yardım çantasına koşmuş ve makasa ulaşmıştım. Bebeği alıp dizlerime yatırdım baticon'a buladığım makas ile göbek bağını kestim. Annesi ağlıyor ve hayranlıkla bebeğine bakıyordu.Tek problem annesinin şuan fazla kan kaybediyor oluşuydu. Bebegi bir beze sarmam gerekiyordu ancak buna uygun bir şey nasıl bulacaktım ? yere serdiğim ceket olmazdı mikrop kapabilirdi zaten yeterince steril olmayan bir yerde doğum gerçekleşmişti daha fazla tehlikeye atamazdım. Bagajda duran önlüğüm aklıma geldiğinde bebek kucağımda arabama koştum ve hemen bebeği sardım. Arabaya binip kadının olduğu arabaya yaklaştırdım çünkü bu halde benim arabama kadar yürüyemezdi. Ağlayan bebeği arka koltuğa koyup hızlı bir şekilde annesini de yanına bindirmiştim. Kanlı şekilde kalan kadının arabasının kapısını kilitleyip anahtarıda yanıma aldım. Yol boyu kadını ayık tutmak için saçma sapan sorular sordum ve hızla hastahaneye sürdüm. Bu gün yeterince değişik bir gün oluyordu. Resmen bir kadına doğum yaptırmış bir bebeğin göbek bağını kesmiştim hemde dağın başı yolun ortasında olmuştu tüm bu olanlar. Yolda çalıştığım hastahaneyi aradım ve durumu izah ettim kapıda acil ekibi hazır bekliyordu. Zorla konuşturduğum kadından neden tek başına olduğunu öğrenmiştim. Tahmin ettiğim gibi erken doğum gerçekleşmiş ve eşiyle tartıştığı için tek başına yola çıkmış kadın doğuma hazırlıksız yakalanmıştı. Telefonunun yanında olmaması ise durumu daha zor bir hale getirmişti.
Hastaneye geldiğimiz de kadın ve bebeği emin ellere teslim etmenin rahatlığı ile derin bir nefes aldım.Yaklaşık yarım saat sonra bebeğin ve annenin durumunun iyi olduğunu öğrenmiş şimdi gözlerimle görmeye gidiyordum.
Kaldıkları odaya geldiğimde kapının önünde duran simsiyah giyinmiş adamlar garibime gitsede bozuntuya vermedim. Tam odaya girecekken buna engel olan koruma bozuntusuna ters ters bakıp dişlerimin arasından çekil önümden demekle yetindim. O sırada açılan kapı ile uzun boylu esmer bir adam dışarı çıktı bir bana bir korumaya bakıp "Ne oluyor?" demekle yetindi. Kapı aralığından beni gören Melis Hanım yüzünde ki minnettar gülümseyle "Doktor Hanım gelin lütfen " dedi. Karşımda dikili duran uzun boylu asık suratlı bu adam bir adım geri attı ve önümden çekildi.
Çok geçmiş olsun Melis Hanım.. İyisiniz değil mi ?"Sayenizde Doktor Hanım,size ne kadar teşekkür etsem azdır.. iyi ki karşıma çıktınız."
Elini tutup gülümsedim. Estağfurullah Melis Hanım ben sadece işimi yaptım. Bebeğiniz ve siz iyisiniz ya hiç bir şey bundan önemli değil.
İçeride olan bir diğer adam bebeğin başından ayrılmayışından anladığım kadarıyla bu minik bebeğin babasıydı. Elini uzatıp"Ben Melisin Eşi Anıl Karahan"dedi ki ben bunu çoktan anlamıştım.
Elini sıkıp "Yasemin İlhan" demekle yetindim.
Anıl Bey konuşmasına devam etti
"Memnun oldum Yasemin Hanım eşim ve bende gerçekten size çok teşekkür ediyoruz. Ne zaman neye ihtiyacınız olursa Melis ben ve oğlum buradayız" deyip gülümsedi.Anesinin yanında halinden memnun yatan bebeğe yönelip Bu küçüğün yanımda olması beni çok mutlu eder dedim tebessümle karşımda ki birbirine aşık bu çifte baktım Bebeğinizi güle güle büyütün,dediğim gibi ben görevimi yaptım diyerek ellerimi önlüğümün cebine yerleştirdim.
Melis Hanım'ı daha fazla yormayım. Bir problem olursa çekinmeden çağırın lütfen deyip yanlarından ayrıldım.
Melis Hanım çok güzel bir kadındı oldukça alımlıydı eşi ile birbirlerine çok uyumlu ve tatlı bir çift gibi duruyorlardı. Ve ilk bebeklerini bu gün kucaklarına almışlardı. Bende buna destek olmuş ve insanların hayatlarına dokunmuştum. Mesleğimin en çok bu yönünü seviyordum. Babamı kaybettikten sonra kendimi işime daha çok adamıştım. İnsanlardan kendimi soyutlamış sadece çiftliktekiler ile bağımı koparmamıştım. Babamdan kalan tüm dostlarımız o çiftlikteydi. Bana aile sıcaklığını verebilen insanlardan kopamazdım. Üstelik Rüzgar..o benim herşeyim can dostumdu ve onunda yuvası orasıydı. Mesaimin bitmesine çok az kalmıştı bu süre içersinde kendimi bir kahve ile ödüllendirnlmeliydim. Adımlarımı cafeterya'ya yönlendirdim sevdiğim bir çikolata aldım ve hazırlanmaya başlayan kahvemi bekledim.
Kokusu bile yüzümü gülümsetiyor,uykumu açıyordu. Kararmak üzere olan hava biraz esiyordu ama bu kahvemi bahçede içmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Sıcak kahvem sayesinde ağzımda eriyen çikolatayı ayrı bir seviyordum.
Rüzgar sayesinde gözümün önüne gelen saçlarımı çekip gökyüzüne baktım hava pusluydu böyle havalar beni boğar ve içimde ki tüm olumsuz duyguları gün yüzüne çıkartırdı. Ayaklarımın dibinde dolaşan minik kediyi kucağıma aldım bembeyaz ve renkli gözlüydü. Yolunu kaybetmiş ve kendisine yuva arıyor gibiydi. Üstelik kendisini sevdirmek için tüm sevimlilikleri yapıyordu. Biten kahve bardağını çöpe atıp hastanenin girişine doğru adımlıyordumki çarpıştığım cüsse yüzünden geriye doğru yalpaladım ancak kolları buna engel olmuştu. Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım afallamıştım. Çarpıştığım kişi Yasemin Hanımın odasının önünde gördüğüm uzun boylu esmer adamdı. Bakışları hâlâ ifadesizdi. Yalandan bir öksürükle toparlanıp özür dilerim diyebilmiştim.
"İyi misin doktor?" Deyip ellerini belimden çekti ama uzaklaşmadı.
İyiyim kusura bakmayın lütfen kediyi göstererek bu minik dikkatimi dağıttı sadece deyip hafifçe gülümsedim. "Anlıyorum" deyip dudaklarını düz bir çizgi haline getirdi ve omuz silkip yanımdan ayrıldı. Bu hareketine anlam veremeyip arkasından bön bön baktım. Sinir bozucuydu ama şuan buna takılmak istemiyordum sadece basit bir karşılaşmaydı. Birdaha nerde görecektim ki sinirlerimi bozsun...Ayyy ilk bölümden bir bebişin entrikalarla dolu doğumuna şahit olduk..
Bakalım bu entrika bize ne kaoslar getirecek...
Heyecanla bekliyorum umarım sever beğenirzsiniz..
Bana yardımcı olacak arkadaşlar arıyorum bu konuda mesaj atmanızı isterim. Detayları konuşuruz eğer mesaj atan arkadaşlar olursa 🙏🏻
Bölümleri sık sık atacağım lütfen ama lütfen destek olup bana güven verin 💖