Yaseminden;
Sıkıntıdan sürekli zamansız uyuyup uyandığım için düzenim şaşmış gündüz ve gece kavramını yitirmiştim artık. Çok şükür bu gün kıyafetlerim ve varlığını unuttuğum cep telofunuma kavuşmuştum.
Guruldayan karnım artık yemek yemem gerektiğini hissettiriyordu. Bezgin bir şekilde yataktan kalkıp telefonumuda aldım ve aşağıya inmek için odamdan çıktım. Koridorda kimse gözükmüyordu acaba Altay kalası evdemiydi ki ? Aşağı kata geldiğimde ışıklar kapalıydı sadece televizyonun ışığı salonu aydınlatıyordu. Muhtemelen Altay salondaydı. Acaba aşağıya inmesemde gece o uyuduktan sonra mı yemek yesem diye düşünüyordum ki karnımden gelen ses ile yüzümü ekşitip göz devirdim. Merdivenlerden inip direk mutfağa adımladım çünkü Altay ile muhatap olmak istemiyordum. Mutfağın ışığını açtım ve buzdolabında yemek olması için dua ediyordum ki kahvaltılıktan başka birşey yoktu. Düşen yüzümle off'ladım çok açtım ve şuan yemek yoktu. Kendimde hazırlamaya üşeniyordum. Dışarıdan sipariş versem Altay kalası ile muhatap olmak zorunda kalacaktım en iyisi kahveydi bir kahve içip uyumak şuan cazip gelmişti. Son günlerde sürekli böyleydim birşeylere önce heves edip sonrasında hemen vazgeçip yine rutinleştirmiş olduğum kahve ve uyku ikilisine müracaat ediyordum.
Resmen hevesim yoktu, yemek yemeye bile. Çekmeceleri ve dolapları karıştırıp duruyordum ancak bir türlü kahveyi bulamıyordum.
İçime çöken sıkıntı ile tezgahın dibine çöküp ağlamaya başladım. Ne kadar güçsüz ve savunmasız birine dönüştüm."Yaseminnn!!"
Altay şaşırmış bir şekilde yanıma gelip diz çökmüştü. Şüpheli gözlerle etrafa bakındı ve açık olan çekmecelerde gözü takılı kaldı."Yaralandın mı ? Neden ağlıyorsun neyin var? "
Ben şimdi bu adama nasıl önce yemek yemek istedim bulamadım sonra kahve istedim onuda bulamadım oturdum ağlıyorum deyim ki ?
" Cevap versene kızım sana diyorum !!"
Burnumu çekip; Şey ben.. deyip tekrar ağlamaya başladım.
Altay artık akıl sağlığımın yerinde olmadığını düşünüyor olacak ki acıyarak bakıyordu gözlerimin içine. Ne yapacağını şaşırmıştı. Kos koca kas yığını adam karşımda diz çökmüş neden ağladığımı sorguluyordu. Dışarıda ki bir bakışla korkuttuğu korumalar bu halini görse asla Altay'dan korkmazlardı. Bu ihtimal ile gülmeye başladım hemde öyle bir gülüyordum ki kahkahalarım bütün evi inletiyordu. Altay'ın sürekli değişen ruh halime karşı sergilediği yüz ifadeside daha çok güldürüyordu.
Altay elleri ile yüzünü sıvazlayıp"Ya sabır kurban olduğum Allah'ım sabırr!!" deyip ayağa kalktı ve mutfağın çıkışına yöneldi.
Gülmem durmuş yine yerini göz yaşlarım almıştı.Arkasından ağlayarak; içimde koca bir yıkım var,onarılmayacak kadar dağınığım. Uykularım kaçıyor,geceye sarılınca geçecek sanıyorum. Gözyaşlarıma anlamlar yüklemeye çalışsam bile,hiçbir anlamları yok. Kendimle kaldıkça düşüyorum ve kalkmak istemiyorum. Kendi enkazımın içinde kayboldum. Tarif edemediğim hisler var ve yalnızlık dostum oldu.
Elleri cebinde sırtı dönük bir şekilde beni dinliyordu. Oturduğum yerden kalkıp omzuna çarparak mutfaktan çıktım.Odamda bulunan ebeveyn banyosuna geçip aynadaki yansımama baktım ve burukça gülümsedim,göz altlarımda dalgalar oluşmuş ve gözlerim ağlamaktan kızarmıştı. Suratım bembeyaz sanki yüzümde ki kan çekilmiş gibiydi. Topladığım saçlarımı açıp üzerimde ki kıyafetlerden kurtuldum ve kendimi soğuk suyun altına bıraktım. Akıp giden su ile göz yaşlarımda karışmıştı. Kendime bir söz verdim. Bu gün son kez ağlayacaktım ve bundan sonrasında daha güçlü duracaktım. Annem yüzünden yeterince hayatım mahvolmuştu daha fazla bunu yapmasına izin veremezdim. Gerekirse Altay ile uzun zaman kalır ama vermiş olduğum bu savaştan geri dönemezdim. Birşeyler istediğim gibi gitmiyorsa kuralları değiştirir kendi istediğim hale sokar sonrasında olanları izlemeyi tercih ederdim.
Duştan çıkıp ip askılı saten pijama takımlarımı giydim ve saçlarımı beli benzer kuruladım.