27- Rüya

252 18 146
                                    

Soğuk bir gündü, mezarlığın bulunduğu tepede yağmurla birlikte serin bir rüzgar hâkimdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Soğuk bir gündü, mezarlığın bulunduğu tepede yağmurla birlikte serin bir rüzgar hâkimdi. Islak toprağın kokusu havaya karışmıştı.

Genç kızın gözleri kapalıydı, ellerini birbirine kenetlenmiş bir halde dua ediyordu. Dudakları kıpırdamıyordu; yağmurun hazin şırıltısı eşliğinde içinden Tanrı'yla konuşuyordu. Şemsiye almayı unutmuştu, neyse ki üzerindeki yağmurluk su geçirmiyordu.

Titrek bir nefes koyarken göz kapaklarımı araladım. Karşımdaki iki mezarda annemle babam yatıyordu. Rüya değildi, gerçeğin ta kendisiydi.

Kollarımı birbirine sardım, söylemem gereken bir şeyler var gibi hissediyordum. Eskiden, yani buraya daha sık geldiğim zamanlarda bazı insanların, yakınlarının mezarında oturup, onlarla konuştuklarına şahit olmuştum.

'Bir terfi daha aldım büyük baba, keşke seninle birlikte kutlayabilseydik.'

'Hayatım, kızımız bugün dört yaşına girdi. Büyüdükçe sana benziyor.'

'Yakında askere gideceğim, bu yüzden uzun bir süre seni ziyarete gelemeyeceğim, üzgünüm.'

Ve bunlar gibi, toprağın altındaki dünyaya gitmiş olanlarla kurulan karşılıksız diyalogların daha nicesi...

Bana Farlan'ın, üvey babamın cenaze gününde söylediklerini hatırlatıyordu. Ölen insanların, kendilerini ziyarete gelenleri duyduğunu ve gördüğünü, sadece cevap veremediğini anlatmıştı.

Çantamın fermuarını açtım; içinden kitabımın arasındaki fotoğrafı aldım. Ona bakarak karşımda annemin olduğunu hayal etmeye çalıştım. Yüzünü hatırlayabilmem için buna ihtiyacım vardı. Ne yazık ki siyah beyaz bir fotoğraftı. Saçları ne renkti, gözleri hangi tondaydı, bir türlü çıkaramıyordum. Fotoğrafın üstünde minik yağmur damlaları oluşmaya başladığında daha fazla ıslanmaması için çantama koydum.

Yüzümü indirdim. Üşüyordum, ama ellerimin titreyişi soğuktan değildi. Anlatacak onca şeyim vardı lakin hiçbiri boğazımdaki düğümün çözülmesine yetecek kadar iç açıcı değildi. Aklımdan geçen anılarım sadece kötü olanlardı, pozitif kalmayı başaramamıştım.

"Anne..." Gözlerim doldu, dudaklarımı dişlerim arasına aldım.

'...En son beş yıl önce ağladım...'

Bunu yine yapmak istemiyordum ama içimden bunu bağırarak yapmak geliyordu. Kimsenin beni duyamayacağı bir tepeye çıkıp, avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamayı arzuluyordum.

Yapamayacağım.

Bu duygusal hâleti üstümden atmalıydım, burada durduğum her saniye bu daha da zorlaşıyordu. Aniden arkamı dönüp hızlıca uzaklaşıyordum ki, durdum. Bekledim, saniyeler bir dakikayı tamamlayana dek bekledim.

ᴄʜɪʟᴅHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin