Bindiğim külüstürü girdiğim sokağın girişinde bıraktım. Normalde kullandığım araç çizdiğim profile uymadığı gibi aldığım riski de arttırıyordu onun için uygun bir fırsatta bu arabayı da satın almıştım.
Adımlarımı hızlandırıp dar yola saparak mekanın önünde durdum. Kapıyı tıkladığımda güvenlik kapıyı açarak önümde dikildi.
"Bugün havada bulutlar çoktu."
Söylediği şeye karşı derin bir nefes verdim. Neredeyse haftanın üç günü buradaydım ve her seferinde sanki ilk kez gelmişim gibi benden bu siktiğimin kodlu cümlesini söyleyerek cevabı bekliyordu."Gece hepsini örtene kadar." Ağzımdan yüzden fazla kez duyduğu cevabı duyunca kenara çekildi. Gözlerimi devirerek yanından geçip dar koridora girdim. Geniş salona kapıyı ittirerek daldığımda içeridekilerin hepsinin kafası bana döndü.
"Oo en sevdiğim kankim gelmiş, nerelerdeydin niye geciktin?" Yasin konuştuğunda dudaklarımı yukarı kıvırarak ona döndüm.
"Şerefsiz patron mesaiye kalayım diye salmadı yoksa en değerli arkadaşımı bekletir miyim lan?"
Aralarında en sevmediğimdi, sıfatsız.
İroniktir ki en çok tanıdığım da oydu. Buraya gelip giden ve suratları sürekli değişen gölgelerin pek azının isminden fazlasını bilirdim.Gerek de yoktu çünkü genelde tek çalışmayı severdim. Küçük oyunlara dahil olur, işleri bozar, silinen kanıtları gün yüzüne çıkarırdım. Yarın sabah uyandığımdaysa tek derdi dosyaları inceleyip halledilmesi gereken işleri yapan Komiseri oynardım ve nereden geldiği belli olmayan (!) küçük kanıtları sanki geceleri ben ortaya çıkarmamışım gibi kullanırdım.
Bu mekan bilgi akışına bakmak için geldiğim en popüler yerdi. Bir gruba dahil olamamış ama karanlık işlerden elini çekemeyen suratsız tiplere ve nadir de olsa benim gibi bağımsız çalışmayı seven birkaç kişiye ev sahipliği yapıyordu. Çoğu bir gruba giremiyordu çünkü yeteri kadar iyi değildi, ben ise bu riski almanın aptallıktan fazlası olmadığı ve boktan bir takımda pis iş çevirip durmaktansa kendi başıma amacım için çok daha iyi iş çıkardığım için girmiyordum.
Ayrıca kabul etmeliydim ki 'Komiser Yavuz' yaşantıma döndüğümde, pis işler yaptığına şahit olduğum kişilerin arkalarında bıraktıkları kirli kanıtları kullanıp onları yakalatmak çok zevkli olsa da bu bok çukuruna dalma sebebim değillerdi. Hiç bir aptal; birkaç keş, iki üç torbacı ve beş altı belalı tip için hayatını değiştirmezdi ama kim bilir, yıllardır peşinde koştuğu kişinin siluetini seçmeye bile yakın olmayan, hırstan gözü kör olmuş adrenalin düşkünü bir Komiser amacına ulaşmak için başka birine dönüşmeyi kabul edebilirdi.
Hayır siktiğimin aptalı, İzsiz'in peşinden koşarken farklı bir kişi gibi davranacak tek sıfatsız sensin.
Yasin'in kapamadığı çenesiyle bana bir şeyler anlatmanın ortasında olduğunu fark ettiğimde odağımı zihnimin çıkmaz sokaklarından çekip ona yönelttim.
"Büyük bir iş diyorlar. Sen de biliyorsundur kanka, iki yıldır tanışıyoruz ama böyle büyüklerine pek rastlanılmaz. Ticaret dönecekmiş diyorlar Yıldırım Meydanında hem de Paslılar'ın takım da işin içindeymiş."
Sanki duyduğum çok sikimdeymiş gibi kaşlarımı çatarak başımı salladım. Bu tarz şeyler odağımda olmadığı için pek ilgimi çekmiyordu.
"Bilirsin adları neredeyse hiç geçmez acayip iyi korunuyorlar ama sokak takımından duyduğuma göre Tekin de orada olacakmış. İş baya önemli desene." İşte artık ilgimi çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz -GAY
Romance"Ee, söylesene yıllardır peşini bırakmadığın adamla aynı hapishane koğuşuna düşmek nasıl bir duygu Komiser?" Kurduğu alaylı cümleyle bakışlarım, bir insanı çıplak elle öldürebilecek kadar heybetli duran adamda sabitlendi. "Bok gibi." Komiser Yavuz v...